Hayatta asla yapmam dediğiniz şeyler vardır. En basit örneğinden "ben öyle bir şeyi asla giymem" diyorsunuz ama öyle bir şey oluyor ki o şeyi seve seve giyiyorsunuz. Hatta aynısından bir kaç tane daha alıyorsunuz. Hayat sizi mecbur bırakabiliyor. Bu sizin ya da başka birinin suçu değil. Düzen böyle kurulmuş. Yani benim düşüncem hep bu yöndeydi. Ama artık insanlarında düşünmesi gerektigini düşünüyorum. İnanın yaşadıklarım hiç kolay değil. Daha 3 gün öncesine kadar arkadaşlarımla Kadıköy senin Etiler benim derken şuan Mardin'in en köklü ailelerinden birinin geliniydim. Hayat garip, fazla garip.
Yatakta düşüncelere dalmışken kalktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. İçeri tekrar girdiğimde Reha'da içerideydi. Üstümü incelerken özellikle taytıma gözleri bir müddet takılı kalmıştı.
"Kahvaltıya inicez giyin hadi"
"Tamam sen in ben gelirim"
İnmedi. Elinde bir ketçap kutusu vardı.
"Napıcaksın onla?"
"Fantazi. Senin bunu göğüslerine dökmen gerek. Yoksa üzgünüm ama sevişemiyorum"Gözlerimi yirmi defa kırparken şaşkın bir şekilde ona bakıyordum.
Reha'da bana resmen acımış bir halde baktı.
"Emin ol fantazilerim bu kadar kolay olmaz.."
"Bi kesermisin artık. Terbiyesiz ya"
Reha hafif güldü ama sonra çok ciddi bir şey yapıyor gibi ketçabı örtüye dökmeye başladı. Bir de üstüne iyice yedirdi.
"Iiiiiiyy iğrençsin. Napıyorsun sen ya?"
"Bağırma. Bak bunu vericez anneme. Dün senle işi pişirdik buda sonucu tamam?"
Ben ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmez bir şekilde bakıyordum. Çarşafı aldı ve çıktı. Çıkarken "aşağı in hadi" demişti. Şoku atlatmaya çalıştım. Mardin'in delisi olup çıkmazsam iyidir. Peki şimdi ben ne giyecektim? Dolabımı karıştırdığımda kışlık kalın ama baya bir mini şortumu gözüme kestirmiştim. Üstünede boğazlı ama omuz kısımları açık kazağımı geçirdim. Boy aynasının karşısına geçip saçlarımı da yukarıdan topuz yaptım. Bacak boyum uzun ve zayıf olduğum için böyle giyinmekten çekinmezdim. Tam dışarı çıkacakken Reha ve Canan ablanın sesini duydum. "Dün gece nasıldı peki Reha? Gerçi çarşaftan anlaşılıyor halacım ama" diyip güldü Canan abla. "Güzeldi halacım" dedi Reha'da. İndiklerinden emin olduktan sonra beş dakika daha bekleyip kapıyı açıp aşağı inmeye başladım. Merdivenlerden inerken herkesin gözü benim üstümdeydi. Reha hariç.
Masaya geldiğimde neredeyse mırıltı halinde "Günaydın" dedim. Saygıdeğer kayınvalidecigim Songül hanım bana çok sıcak bir gülümseme göndererek "sana da Günaydın yavrum" dedi. Elif ve Canan ablada aynı şekilde karşılık verdiklerinde kayınbabam olan İsmet bey'de mesafeli de olsa gülmüştü. Reha'nın gözleri en sonunda beni bulduğunda ilk başta sadece gözlerimin içine baktı. Hemde çok derin bir şekilde. Sonra beni incelemeye başladığında kendi kendine bir şeyler diyip başka tarafa baktı ve burnundan derin bir nefes verdi. Elif "hadi gel otur" dediğinde Elif'in yanında , Reha'nın karşısında olan boş sandalyeye oturdum. Midem hiçbir şey almadığından dolayı e birde karşımda öküz olunca çatalımla oynayıp durmuştum."Oğlum gelinimi dolaştırsana bugün, tanısın bilsin Mardin'i." Songül hanım Reha'ya bakarak konuşup bana dönüp gülmüştü. Reha'da yemeyi bitirmişti ama sanırıp ayıp olmasın diye kalkmamak için tabağıyla oynarken bana bakmadan annesine döndü.
"Bugün işim var annecim ilk onları halletmem lazım"
"Ne işi oğlum? Söyle halletsinler. Yeni evlisin senin karından daha önemli neyin olabilir?"
Canan abla,Elif hatta İsmet beyde onay verdiğinde Reha resmen gözlerimin içine bakıyordu.
"Doğru söylüyorsun anne, karımdan başka daha önemli ne işim olabilir ki?" Gözlerini gözlerimden bir saniye ayırmadan Songül hanıma cevap vermişti."İyi ozaman siz kalkabilirsiniz zaten yediğiniz yok hatta direk dışarı çıkın arabayıda hazırlasınlar söyleyin"
"Bi yukarı çıksak iyi olur anne"
"Peki oğlum siz bilirsiniz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÖNÜL DAVASI
General FictionMardin'de böyle aşk olur mu ki anne? "mum ışığı gibisin, karanlığı küçücük ışığınla yarıp geçiyorsun ama üflesem söneceksin"