Ruhum çoktan başka yerlere göç etmişti. Şuan tek yapabildiğim karşımda duran adamı sorgulamaktı. Gözlerimle. Bunu nasıl düşünebildi?
Bir saat içinde kalbimde kırılmayan bir parça olmadığını hala mı göremedi?
Susuyordum. Gözlerimin haykırdığına emindim zaten.Hiç kimseye değmiyor. Onu merak etmeye, onun için uykusuz kalmaya, kendinden sakınır bir şekilde dokunmaya, bakmaya kıyamamaya. Hiç kimse değmiyor. Bir anda tüm dengeniz alt üst olabiliyor. Bunu da yapan o'ndan başkası değil. Sizi ruhen öldürmesi tek kelimesine bakıyor.
Çünkü hayat haklıdan değil, güçlüden yanadır.
Cama yaslanmış bir şekilde, tek kelime etmeden odanın içini bilmem kaçıncı kez turlayan adamı izliyordum.
Durdu.
Ellerini saçlarından geçirip derin bir nefes aldı. Sakinleşmeye çalışıyordu.
Ben onun aksine gayet rahat bir tavırla onu izliyordum. Şuanlık susma hakkımı kullanıyordum. Düşündüklerini farketmesi için sakinleşmesine ihtiyaç vardı.
Daha sakin bir şekilde koltuğa oturup yüzüme baktı.
"Açıklama bekliyorum," dedi normal bir tonda.
Gözlerimi odada gezdirdim. Sert bir nefes verip sorusunu yeniledi.
"Sana bir şey söyledim." Sesi sertti.
Aynı şekilde ona döndüm.
"Sana tek bir şey soracağım Reha," dedim. Sesim yabancıydı.
Kaşlarını çatıp söylememi bekler gibi yüzüme baktı.
"Söylediğim şeylere inanacak mısın?"
"Evet," dedi hiç tereddütsüz.
"Hamile değilim."
Ona açıklama yapmak zorunda değildim, hatta şuan çekip gitmem, ona tek kelime etmemem gerekirdi. Ama gidecek başka yerim yoktu ki.
"Aleda ya doktor?" Sesinde tereddüt vardı.
Güler gibi bir ses çıkardım. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle silip gözlerinin içine baktım. En derinlerine.
"Bana inanmıyorsun," dedim yutkunurken.
Bir şey demedi, diyemezdi. Demeye hakkı yoktu ki.
"Biz birlikte olmadık," derken sesini zor duymuştum.
"Ben sana dokunmadım Aleda."
Sesi yine yükselmişti.Sabrımın son kalan kırıntıları da bittiğinde yanına doğru yürüdüm.
Yanına gidip elimle yüzünü kavradım.
Şaşırmıştı. Çok şaşırmıştı. Ona bağırıp çağırmamı, çekip gitmemi bekliyor olmalıydı. Düşündüğü gibi olmayacaktı.
Yüzümü yüzüne yakınlaştırıp gözlerimi dudaklarına çevirdim.
"Doğru," dedim fısıltıyla.
Ellerim yavaşça boynuna sarıldı.
Tepkisiz kalsada kasıldığını hissediyordum.
"Dokunmadın ama öptün," deyip gözlerimi gözlerine çevirdim.
"Öyle değil," dedi gözlerini yumup.
Yutkunduğunda belirginleşen adem elmasına dokundum.
"Evet evet böyle öptün."
Dudaklarımı ilk başta dudaklarına sürtüp geri çektim. Sonra yavaş yavaş öpmeye başladım. O da karşılık verdiğinde ellerini belimde hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÖNÜL DAVASI
General FictionMardin'de böyle aşk olur mu ki anne? "mum ışığı gibisin, karanlığı küçücük ışığınla yarıp geçiyorsun ama üflesem söneceksin"