17. bölüm

6.1K 185 13
                                    

Sufle - içinde aşk var.

Reha duştan çıkarken ben kaynamış suyu kupalara boşaltıyordum. Fındıklı kahvenin kokusu anında burnuma dolarken bunu İstanbul da ne kadar çok yaptığım geldi aklıma. Büyük salona ilerleyip ikili koltuğa oturdum ve kahveleri ortadaki masaya koydum. Biraz sonra Reha gelip yanıma oturduğunda yüzümde minik bir gülümseme vardı. Islak saçları yüzüne düşerken gözüme küçücük bir çocuk gibi gelmişti.
Koltukta bana doğru dönüp yüzümü incelemeye başladığında bende aynı şeyi yaptım. Birkaç saniye gözünü kapatıp birşeyleri kafasında tartar gibi oldu. Elini yanağıma getirdiğinde ona biraz daha yaklaştım.
"Bak," dedi kısık bir sesle. "Ben hep olmaz dedim, yapamam bir kızla dedim ama oldu. Her şeyi boşverelim tamam mı? Bugün ilk tanıştığımız gün olsun. Her şeyi unutalım. Sadece yanımda kal."
Tek nefeste konuşmasına tebessüm edip gözlerimle onayladım.
"Zaten gidemem ki senden." 
Beni biraz daha kendine çekip yanağımdan öptü. Fazlasıyla his içeren bir şekilde öptü.

Geldiğimiz yer sakin, huzurlu bir yerdi. İki katlı bir evdi, kocaman bir bahçesi bahçede de havuzu vardı. Gelmeden önce Reha mutfak için de bir sürü şey almıştı. Burda ne kadar kalacağımızı bilmiyordum ama  kalmak isterdim.

"Film izleyelim mi?"
"Olur ama korku olmasın," dedim dudağımı dişlerken.
"Romantik demeyeceksin heralde?"
"Neden olmasın?"

Küçük atışmamızın sonunda romantik komedi tarzı bir şey seçmiştik. Bunu da düşünmüş olmalı ki kola ve mısır da almıştı. Hatta daha fazlası. Cipsleri, mısırları ve birkaç abur cuburu tabaklara doldurduktan sonra yerime oturdum. Reha geldiğimi görünce filmi başlattı. Beni kendine çekip kafam göğsüne gelecek şekilde sarıldı. Mısırı kucağıma koyup alnıma minik bir öpücük kondurdu.
Kendimi tutamayıp güldüğümde yüzümü yüzüne çevirip tek kaşını kaldırdı.
"Neye gülüyorsun bakayım?"
Omuz silktim. "Hiç."
"Hiç?" dedi benimle aynı tonda.
"Sen böyle romantik gibi davranınca komik oldu," diye itiraf ettim.
"Romantik  mi? Alakası yok," dedi kaşları çatılırken. "Hem rahatsız oluyor musun böyle sana sarılmam-"
"Hayır hayır," diye bölüm sözünü.
"Tam tersine çok mutluyum."
"O zaman çok konuşma da sarıl," deyip aynı pozisyonuna döndü.

Kafamı tekrar göğsüne koyup ellerimi beline sardım. Çenesini saçlarımın arasına koyduğunda tam anlamıyla huzuru hissediyordum.

Filmin yarısını izlemiş yarısını da Reha'ya bakarak geçirmiştim. O gözlerini filmden ayırmamış ara sıra baktığımı farkederek alayla gülmüştü. Umrumda değildi, izlemek istiyordum ve doyamıyordum.

Filmden sonra yediklerimizi toplayıp mutfakta işimi hallettikten sonra bahçeye çıktım. Reha bahçedeki büyük hamakta ayaklarını uzatarak yaygın bir şekilde oturmuştu. Ellerini kafasının altına koyup birleştirmiş ağacın sallanan yapraklarına bakıyordu. Gülümseyerek onu izlerken kafasını bana çevirdi.
"Gelsene."
Yavaş adımlarla yanına gittiğimde aniden hamağa çektiğinde küçük bir çığlık attım. Resmen kucağına düşmüştüm. Kahkahası kulaklarıma dolarken omzuna sert olmayacak şekilde vurdum.
"Yavaş ya, insan bi söyler."
"Kucağıma çekiyodum hayatım pardon düşünemedim," dedi. Sesi neşeliydi. Şimdi söyleyeceklerim belki neşesini bölecekti ama bir sonuca varılması gerekirdi.

"Reha?"
"Söyle güzelim."
"Eve döneceksin değil mi?"
Biraz durduktan sonra ufak bir mırıltı çıkardı.
"Ne?" dedim gülerek. "Evet mi?"
"Nasıl dönmeyeyim? Sonuçta doğup büyüdüğüm yer. Öz olmasalar da ailem onlar benim. Sadece kafa dinlemek istiyorum birazcık."
"Anladım," dedim neşeli çıkan sesimle. Böyle giderse hiçbir şey yaşanmamış gibi olacaktı.

                ⏳⏳⏳⏳⏳⏳⏳
Çağın konağa geldiğinde ortalık fazla sessizdi. İşin aslını öğrendiğinde en az Reha kadar şaşırmıştı. Ama daha da şaşırması gereken şeyler vardı bunu biliyor, hissediyordu. İsmet bey yine tüm aileyi toplamış konuşmak istediğini söylemişti. Konuşmak istediği kişilerse Çağın ve Dilara'ydı.

BİR GÖNÜL DAVASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin