Deeperise- Raf ft. JabbarKahvaltı tahminimin tam tersi bir şekilde gayet normal geçmişti. Çağın neden geldiğini anlatmıştı. İsmet beyin bakışları devam etmişti ama umursamamıştım. Şimdi de havanın güzelliğini fırsat bilip bahçede çay içiyorlardı.
"Kızım sana zahmet bir bardak su getirir misin?" Songül hanımı başımla onaylayıp içeri girdim.
Mutfakta kimse yoktu. Suyu doldurup kapıdan çıkacakken gördüğüm bedenle elimdeki bardak kaydı ama düşmedi. Çağın bardağı alıp masaya koyarken gözleri üzerimdeydi."Hey sakin ol," dedi sempatik bir şekilde. "Özür dilerim, korktun sanırım."
"Önemli değil," deyip gülmeye çalıştım.
Derin bir nefes alıp eliyle geçmem için yol gösterdi. Biraz garipser şekilde yüzüne baksamda bir şey demeyip masadaki suyu aldım ve bahçeye çıktım.
"Dilara gelecek bugün." Songül hanım çok neşeli bir şekilde konuşurken ona döndüm. Gözleri İsmet beydeydi ama beklediği tepkiyi alamamıştı.
"Ben yukarı çıkayım, yorgunum biraz." İsmet bey yukarı çıkarken Songül hanım da ayaklandı.
"İyi misin İsmet?"
"İyiyim iyi, otur sen keyfine bak."
Songül hanım kararsız kalsa da İsmet bey eliyle oturmasını işaret edince oturdu.
"Dilara kim?" deyince tüm gözler ilk bana sonra da Songül hanıma döndü.
Songül hanım yine çok içten bir şekilde gülümsedi.
"İsmet'in yeğeni sayılır. Çok sık görüşemeyiz ama aramız çok iyidir. Garip bir çekim var sanki. Ankara'da okuyor, arada bir gelip gider böyle."
Songül hanımın uzun açıklamasına başımı sallayıp "anladım," dedim.
Herkes Çağın'la hasret giderirken ben bir kez daha buraya yabancılığımı hissettim. Reha da bunun farkına varmış gibiydi. Gözleri sürekli üzerimdeydi.
Canan abla aniden ayağa kalkıp küçük bir çığlık attığında herkes baktığı yöne çevirdi bakışlarını. Bahçe kapısından içeri giren kızın yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Kapıdaki korumalardan biri kızın elinden bavulunu alınca kız adımlarını hızlandırarak bu tarafa doğru gelmeye başladı. Bu kız Dilara olmalıydı. Canan ablayla içten bir sarılmadan sonra tek tek herkesle sarıldı. Sıra bana gelince karşıma geçti ve yüzümü incelemeye başladı."Gerçekten dedikleri kadar varmışsın." Ne dediğini anlamasamda bozuntuya vermeyip güldüm. Dilara birden sarıldığında kızın gerçekten içten bir insan olduğunu anladım. En azından hareketleri insana samimiyetsiz gelmiyordu.
"Çok özledik seni çok.." Canan abla ve Songül hanımın Dilara'yı soru yağmuruna tutması iki dakikalarını almamıştı. Nihayet Reha olaya el atmayı akıl edebilmişti.
"Hadi anneciğim, halacığım yeter bu kadar. Kız yol yorgunu, bırakın da dinlensin.""Haklısın oğlum. Ee madem bize yukarı çıkalım da siz gençlerin konuşacakları vardır."
Songül hanım eve doğru ilerlerken Canan abla peşindeydi. Sonra birden arkasını dönüp bir Dilara'ya bir de Reha'ya bakmaya başladı.
"Hayır efendim, Dilara yol yorgunuysa dinlensin. Bizle muhabbeti edemiyorsa bu sümsük tipliyle de etmesin."
Dilara'yla aynı anda kahkahayı patlattığımızda Reha sinirli ve şaşırmış karışımı bir ifadeyle Canan ablaya bakıyordu.
"Hala sümsük tipli ne ya?"
Canan abla herzaman ki kahkalarını atıp eve girdi. Ben hala gülerken Reha bana döndü. Yüzünde çok ufak bir gülümseme oluştu, uzun uzun baktı. Aynı surat ifadesi bende de vardı. Ne bir şey diyebiliyordum, ne de bakışlarımı kaçırabiliyordum. Onu özlemişim. Tahmin ettiğimden çok daha fazla özlemiştim. Nasıl özlemiyim ki? Bal rengi gözleri böyle masum bakarken nasıl sevmeyeyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÖNÜL DAVASI
General FictionMardin'de böyle aşk olur mu ki anne? "mum ışığı gibisin, karanlığı küçücük ışığınla yarıp geçiyorsun ama üflesem söneceksin"