✨ 17. BÖLÜM ✨

29.5K 1.8K 93
                                    

Hayırlı akşamlar arkadaşlar, nasılsınız? Beni soracak olursanız, şükürler olsun diyeyim. Ne de olsa dilimizden şükrü eksik etmemeliyiz, değil mi ama? Şükretmeyi unutursak ne anlamı kalır ki sağlığın, iyiliğin? 

Neyse efendim yine gevezelik yapmak üzereydim sanırım ve bu yüzden susmak için son söyleyeceklerimi söyleyip sizleri bölümle baş başa bırakayım.

Ne mi diyeceğim?

Her bölüm başında dediğimi. :))

Bool bool vote ve yorumlarınızı bekliyorum, bu yüzden unutmuyoruz inşaAllah. :))

✨🌸✨🌸✨

KEYİFLİ OKUMALAR

✨🌸✨🌸✨


Boğazı yırtılırcasına bağırıyor, gözyaşları hızla akarken,
hıçkırıkları canını yakarcasına karanlığa tutsak oluyordu.


✨🌸✨🌸✨

Ebrar, mutfak masasında abisinin kendisini inceleyen bakışlarına daha fazla kayıtsız kalamayarak, " Ne oldu Mavişim? Hadi ne söyleyeceksen söyle de, hem sen rahatla hem de ben rahatlayayım, " diyerek çatalın ucunda bir ısırmalık kalan köfteyi ağzına attı ve afiyetle yedi. Abisi eve geldiğinden beri sessizdi ve nedenini merak ediyordu. Oysa telefon görüşmelerinde gayet keyifliydi sesi.

Eren, kardeşinin çıkışıyla elindeki çatalı tabağının içine koydu. Sandalyesinde geriye doğru yaslanıtken, iki elini de göğsünde birleştirdi. Mavi hareleri kardeşinin üstüne kitlenmiş bir vaziyette tek kaşını kaldırmıştı.

" O adam neden seni eve bıraktı? "

Eren' in sesi kardeşine hiç olmadığı kadar keskin ve sinirli çıkmıştı. Evet, belki piknik gününde Remziye Hanım, kendisiyle konuşmuştu ama hemen bu durumu kabulleneceği anlamına gelmiyordu. Ebrar, ailesinden geriye kalan tek varlıktı ve onun üstüne titriyordu. Onun gözünden bir gün olsun gözyaşı akmaması için uğraşıyordu ve Bedirhan denen adamın kardeşini üzeceğinden korkuyordu.

Ebrar, abisinin sorusuyla sessizliğinin nedenini anlamış oldu. İlk başta ne cevap vereceğini bilemedi. Çatalıyla tabağındaki patatesleri didiklerken, sonuç değişmedi. Sessizliğünü korudu. Bir şeyler demesi gerekiyordu ama sanki beyni durmuştu. Error veriyordu. Böyle olmayacağını anlayınca da tabağındaki yemeye başladı. Arada küçük parçalarda ekmekte yiyordu.

Tabağındaki son parça köfteyi de afiyetle mideye indirince sandalyesinde geriye yaslandı. İki elini de hafif çıkan göbeğinin üstüne koyarken, " Ohh be! Yemek yemek kadar güzel bir şey yok, " diyerek gülümsedi. Abisinin homurdanmasını duyunca da hâlâ bir cevap vermediğini hatırladı ve bakışlarını abisinin kısmış olduğu bakışlarına dikti. Onun katıksız bir şekilde kendisine bakmasıyla duruşunu dikleştirdi.

Ne demesi gerektiğini kafasında tarttı ve en iyisinin tek seferde söylemek olduğunun kanaatına vardı. Derin bir nefes alırken, " Evleniyorum, " dedi ve aldığı nefesi geri verdi. Abisinden bir tepki bekledi. Bekledi, bekledi, bekledi. En azından bağırmasını, kızmasını, böyle bir şey gerçekleşmeyeceğini söylemesini bile beklemişti ama sandalyesinden sessizce kalkıp, " Mutluluklar, " demesini hiç beklememişti. Özellikle sesindeki kırgınlık kalbinin parçalanmasına yetmişti. Abisi başka bir şey demeden mutfaktan çıkmıştı. Dış kapının kapanma sesiyle Ebrar gözyaşlarını akıttı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Böyle olmasını istemiyordu. Mutluluğuna abisinin de ortak olmasını istiyordu. Hıçkırıkları boğazını acıtıyordu. Gözyaşları hunhurca akarken, abisinin kendisine kırılmış olmasının ağırlığını hissediyordu.

İLK TEŞEKKÜR || TAMAMLANDI (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin