1. ''Ölü Karanfil''

22.1K 1.1K 366
                                    

1.BÖLÜM
"Ölü Karanfil"

Yıpranmış ve çürümüş olan hayatımı kaleme aldığım andan itibaren kan damlıyordu hecelerime. Bedenimin yok olsa canım bu kadar yanmaz, ruhum kendini bu denli bitkin hissedemezdi. Şimdi ise; ruhu olmayan bedenim. Zaman kavramını yitirmiş kızıla dönen güneşin güzelliğine dalmıştı. Yıllarca içinde sakladığım umutlar yine yok olmuştu. Gözlerinden firar eden yaşları aldırmıyordum. Kaçıp gitmek istesem bile yapamıyordum.

''Bu hayatı hak etmedim.''

Dalgaların kıyıya çarpan hırçın sesin ardından yeniden bağırdım. ''Kimsesiz olmayı istemiyorum!''

Ağlamaktan çatallaşmış sesim canımı yaktığından bu bahanenin arkasına gizlenip ağlamaya başladım. Bedenim de hâlâ kırık düş izleri özensiz insanların ihaneti üzerimde geziniyordu. Sesimin aydınlık ezgisi bile kelebeğin ömrü kadar kısalmaya başlamıştı. Güneşi önüne katıp yürüyen bencil insan sayısı çok fazlaydı ve ben bu tüm bencilliklerden sıkılmıştım. Uzun zamandır içimde ki seslere kulak vermiyordum.

Bu zamana kadar benliğimi yok ederken çoktan zindanlara hapsettiğim tel örgüleri ve demir kapıları yerinden sökmüşlerdi. Özgür kaldıklarında seslerine kulak vermeyi istemiyordum. Bu gece istemediğim halde onları duyuyordum.

Sürekli ''ÖL.'' Diye haykırıyorlardı.

Rüzgarın kanatlarına yüklenip bu düşüncelerden haykırarak kaçmak istiyordum. Yasakların kirlettiği tüm zamanlardan uzaklaşmak kızıla dönüşmüş güneşten kaçıp düşüncelerim ve korkularımın savaşmadığı diyarlara ayak basmak istiyordum, fakat tüm yollarım kapatılmış. Cehennem ateşinin içinde kavruluyordum. Yardım eli uzatmak isteyenler bile kızgın ateşi geçemiyorlardı. O kadar hırçın bir ateşti ki külleri vücuda temas ettiğinde deriyi yakıp geçiyordu.

Ruhum yanmıştı, fakat yanarken ateşe hükmetmeyi öğrenmişti. Şimdi yaptığı şey ise bizi kızgın ateşin içine alıp önünde diz çöktürmek.

Terlemiş avuçlarımı sıkıp kızıla dönen güneşe doğru mırıldandım.

''Korkularım, yarım kalan umutlarım matem sessizliğine büründü.''

Vücudumda oluşan yaralar yanıp tutuşuyordu. Tüm sözcükler bir araya gelip yardım çığlıklarımı geceye aktarıyordu. Bana haram olan bir gülümseme beliriyordu ruhumun yüzünde. O zaman gece bile anlamını yitiriyordu. Kurulabilecek tüm sözcükler gökler de asılı kalıyordu.

Göklerde asılı kalan kelimelerim aynı yerde duruyor, rüzgarın onu sallaması dışında bir şey yapmıyordu. Bu yüzden hiçbir zaman ilerleyemeyecek olan benliğimi aldırmadan derin bir nefes alıp gözyaşlarımı sildim.

Havanın kararmasıyla kanayan dizlerimi aldırmadan ayağa kalkıp sarsak adımlarla kumsaldan uzaklaşıp yürümeye başladım. Barlar sokağından geçerken turistler yine içmeye erken başladıklarını anlamak zor değildi. Kahkahaları sokağı inletiyordu.

Barmenlerin turist çekmek için kapılarda yaptığı komik hareketleri mahvetmemek için büyük çaba gösteriyorlardı.O işin ne kadar sıkıcı olduğunu biliyordum, fakat para kazanmak için turistlerin ilgisini çekmek zorunda kalmak oldukça zordu. İkinci iş gününde kovulmamla gülümsemenin pek bana tören olmadığını anlamıştım.

Barlar sokağını geçerek sıra sıra dizilmiş gemilerin olduğu yerde yürümeye başladım. Lüks lokantaların müzik sesleri, hafif kararmış havaya  uyum sağlıyordu. Karayip korsanlar filminde ki Jack Sparrow gemisinin çakması olan gemiye adım attığımda kahkaha sesleri kulaklarımı tırmaladı. Derin bir nefes alıp ayağımda ki parmak arası terlikleri çıkardım. Beni fark etmemesi için sessiz adımlarla ilerliyordum.

RUHU RUHUMA DOLANAN ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin