GEÇMİŞ
"Claire." dedi Joseph. Eski, mağaramsı bir yerdeydiler. Joseph düşünceli gözüküyor aynı zamanda bu durumdan keyif alıyordu. Gülümseyerek Claire'in gözlerinin içine baktı.
"Evet?"
"Zamanı geldi. Gitmelisin." dedi Joseph. Düşünceli gözükğyordu. Muhtemelen olacakları oldukça iyi biliyordu.
"Peki ya insanlar? Onları hala bulamadım biliyorsun. Nereye gittiler? Tüm o insanlar..."
"Claire. Onları asla bulamayacaksın. Artık yoklar."
Claire şaşkınlıkla gözlerini açtı. Biliyordu fakat söylememiş miydi?
"Artık gitmelisin. Zamanı geldi."
Claire başını onaylarcasına salladı. Her şey düzelecek miydi? Dünya... kurtulacak mıydı?
GÜNÜMÜZ
Claire'in yaşları durmadan akıyordu. Sam'in cansız bedeni hemen yanıbaşındaydı. Dirilmeliydi. Daha önce dirilmemiş miydi? Duraksayıp kızın cansız bedenine baktı. Boylu boyunca uzanan cansız bedene. Sarı saçlarının bir kısmı yüzünü örtmüş, bir daha hareket edemeyecek dudakları bembeyaz kesilmişti. Ne kadar zamandır Sam'in ölü bedeni ile birlikteydi? Diğer gün olmuş muydu yoksa sadece dakikalar mı geçmişti? Zaman kavramını yitirmişti Claire. Titrek ellerle Sam'in yüzüne uzandı. Saçlarını yüzünden çekti ve son kez tanıdığı en iyi insanlardan birine baktı. Onun yüzünden ölmüştü.
Ya Elliot? Onu kurtarmak için umudu kalmamıştı. Dünya'yı zaten kurtaramayacaktı. "Yeni Dünya Projesi" demişti Jacob. Dünya'yı yeniden yaratmak...
Tanrı neden bunu yapmıştı? Neden o kıyamet gününü yaşamışlardı? O gün yaşanmasaydı Jacob gibi insanlar kendilerini tanrı zannetmeye başlamayacaktı.
Bacaklarının titremesine aldırmadan ayağa kalktı.Kendisi dışında her şeyi yok edecekti Jacob. Bunu engellemesi gerektiğini düşünsede o gücü bulamadı kendisinde. Kapıya yanaştı. Tıklatırcasına burdu bir kaç kere. Dışarıdan gelen ufak sese aldırış etmeden tekrarladı vuruşlarını. Son vuruşunun ardından kapı gıcırdayarak açıldı. Başından beri açık mıydı? Tereddütle kapıyı araladı. Önce başını uzatarak sağı ve soluna baktı. Kimsenin olmaması şüpheliydi. Jacob onun son kez çabalamasını mı istiyordu?
Zihninden konuştu.
"Elliot??"
"Claire? İyi misin!?"
Claire'in yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. İyi miydi?
"Evet. Seni bulmam gerek."
Bir süre Elliot'dan cevap gelmedi. Claire endişelenmeye başlamıştı ki cevap geldi.
"Büyük salondayım. Jacob yanımda. Claire o- o Dünya'daki herkesi yok etmeyi planlıyor."
Ani sarsıntıyla her yer inledi. Claire iç güdülerinin söylediği tarafa yönelmişti ki çok geçmeden gürültüleri işitti. Ses Jacob'a ait olsa da daha çok bir tür inlemeye benziyordu. Acı dolu bir inleme.
Büyük salona düşünmeden girdi. Girer girmez sağ tarafında kalan Jacob ile göz göze geldi. Jacob'ın suratındaki sinir bozucu gülümseme Claire'i dahada öfkelendiriyordu.
"Geç kaldın." dedi gülümsemeye devam ederek. Fakat onda gerçekleşmiş değişimi görmek zor değildi. Daha yaşlı, daha güçsüz duruyordu. Göz altı torbaları oluşmuştu. Sinir bozucu gülümsemesinin etrafındaki oluşan kırışıklıkları görmek zor değildi. Dediğini yapıyor cidden Dünya'daki yaşamı bitiriyordu. Fakat bu sırada kendiside bitiyordu.
Claire'in yüzünde bir gülümseme belirdi. Bir şansı vardı. Elliot'ın Jacob'ın yanında olması ise tüm durumu bozar nitelikteydi. Jacob gülümsedi.
"Arkadaşını ister misin?" dedi gülümseyerek. Claire'in gözünde bu sefer korku vardı. Elliot'ıda kaybedemezdi. Her şey çok hızlı gelişmişti. Jacob'ın Claire'e doğru savurduğu Elliot yerde yuvarlandı. Claire hızla yanına koştu. Ağzı yüzü kan içinde olmasına rağmen ona gülümsemeye devam eden Elliot gözlerinin içine bakıyordu sadece. Konuşmasına gerek yoktu. Düşünceleri birbirlerine karışmıştı zaten. Ardından Elliot'ın gözleri ağır ağır kapandı. Zihnindeki sesler kesildi. Son söylediği "Seni seviyorum Claire." sözü zihninde yankılandı.
Kendisini odanın diğer tarafında buldu. Duvara çarptı ardından yere düştü. Jacob ona doğru yürümeye devam ederken öfkeyle yerinden doğruldu. Clara... Quentin... Joseph... Sam... Ve Elliot...
Öfkesini bıraktığında yerin tekrar titrediğini hissetti. Tüm zemin resmen çalkalanırken Jacob'ın yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Tam Jacob'ın altı yarıldığında bedeninin yarısı yerin altında kalmıştı. Jacob direniyor etrafındaki betonu kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Claire ona doğru yürürken tüm gücünü kullanarak beton ile etrafını sarmaya devam ediyordu. Bir güç savaşından çıkmıştı artık durum.
Jacob'ın yanına kadar gelmişti ki onu havaya kaldırdı. Jacob gülümsedi.
"Beni öldürürsen bu Dünya'da hiç kimse kalmayacak. Ciğerlerindeki oksijenin bitmeye başladığını fark etmediğini söyleme bana."
Haklıydı. Ciğerindeki oksijen gittikçe azalıyor gibiydi. Kendisine gülümseyen adama baktı. Ardından onun ruhunun bedeninden ayrılışını izledi. Jacob şiddetle sarsılırken sadece onun gözlerine baktı.
Yere son kez huzurla oturdu. Gözleri kararmaya başlamıştı. Ölüyordu. Bunu biliyordu. Bir kaç dakika sonra nefes alamamaya başladı. Ciğerlerinin kuruduğunu hissetmişti. Yere yatmış sarsılırken ölmeyi bekledi. Ve olmuştu işte... Her şey karanlığa gömülmüştü.
*
*
*
Gözlerini yoğun ışığın etkisiyle araladı. Gözleri kamaşmıştı. Kolunu birinin tuttuğunu hissedince ürperse de onun desteği ile ayağa kalktı.
"Teşekkürler." dedi o kişinin yüzüne bakmayarak.
"Her zaman kardeşim."
Bakışlarını kaldırdı ve simsiyah saçlarıyla ona hüzünle bakmakta olan ablası ile buluştu gözleri. Gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Clara gülümseyerek elini tuttu. İşte... Hayatındaki en huzurlu andı. Ablasına kavuşmuştu ve her şeyi ardında bırakmıştı.
"Abla?" dedi ağlayarak.
Clara gülümsedi.
"Gitmeliyiz Claire. Arkadaşların bizi bekliyor." dedi buruk gülümsemesi ile. İkisi birlikte el ele yürürken Claire'in hissettiği tek bir şey oldu. Huzur...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Invisus
Science FictionTanrının terkettiği bir Dünya... CarleyBatteries'in kaleminden Invisus. Claire Walker ile tanışmaya hazır mısınız?