2 YIL ÖNCE
Neredeyse 1 yıl geçmesine rağmen alışabilmiş miydi buraya? Elliot olmasa çekilmez bir yerdi. Gerçi oda lider olmak zorunda kaldığından beri çok değişmişti. Eskiden neşe dolu, huzur veren bakışları yerini rahatsız verici itici bakışlara bırakmıştı.
Kapıyı açarak dışarıya bir adım attı. Minik Rose önünden geçti elinde bir çeşit kutu taşıyordu. Herkes bir şeyler taşıyordu aslında. Bunu fark eden Sam duraksayarak etrafındakilere baktı. Onlar gelmişti. Yeniden. Kampın sakinleride bulabildikleri erzakları gelen kamyonete yüklüyordu. Sam kulübesine yeniden girerek geçen sefer ona düşen meyve payının yarısını ayırdı. Poşete doldurduğu meyveleri alarak kamyonete yöneldi. Havanın kavurucu sıcaklığı altında resmen eriyordu. Çok geçmeden kamyonete varmıştı. Arkasına umursamazca savurdu poşeti, ardından arkasını dönerek Elliot'un bulunduğu yere yürümeye başladı.
Elliot ellerini göğsünde kavuşturmuş bir şekilde duruken gözleri Sam'e kilitlendi. Sam aralarında 2 adım kaldıktan sonra durdu. Burnundan soluyordu.
"Onlara karşı gelmeliyiz. Yapmamız gereken bu değil takm tersi!" diye bağırdı.
"En son yanlış bir şey yaptığımızda neler olduğunu oldukça iyi biliyorsun."
Sam sessizce başını önüne eğdi. Kastetmek istediği bu değildi.
Elliot aniden Sam'i kolundan tutarak çekti. Yalnız kalabilecekleri bir yere gittikten sonra kızın kolunu bıraktı.
"Sence bende istemiyor muyum intikam almayı?"
"Ben öyle dem-"
"Bir gün.. Bir gün emin olduğumda. Cidden bir şans olduğuna inandığımda sonuna kadar gideceğim. Ölmem gerekse bile."
GÜNÜMÜZ
"Yarın büyük gün. Bu iş yarın bitecek."
"Sizce de çok kolay olmadı mı?" dedi Sam.
"Geleciğimizi zaten biliyor. Karşılaşmayı o da istiyor. Tek yapabileceğimiz şey onun bize kurduğu tuzağa gitmek olacak."
Elliot'ın yüzünü bir hüzün kaplamıştı. Sam'e döndü. Yarın bu saatlerde belki de ölmüş olacaktı. Jacob'ın neler yapabileceğini biliyordu ve herkesi kurtarmak için kendisini feda etmesi gerekse bunu yapardı. Claire öfkeyle Elliot'a baktı. Aklından geçenleri yine görebiliyordu. Fakat görmesinin bir anlamı yoktu neredeyse. Olması gereken neyse o olacaktı. Elliot kaderinin önüne geçmeyecekti.
Ani gürültü ile irkildi. Duvardaki göçüntü ile hepsi aniden ayağa fırladı. İçeri giren kişiyi daha doğrusu duvarı yıkan kişiyi tanımak zor olmamıştı. Matt. Onu en son kaç yıl önce görmüştü? Hala ölmemiş miydi? Anlaşılan ölmemişti ki karşısında dikiliyordu. Claire kafasındaki düşünceleri attı.
"Ben ilgilenirim. Siz gidin. Hemen."
Tam Elliot dudaklarını aralamıştı ki zaman yavaşladı. Aradan geçen ışık huzmesiyle Elliot'ın arkasında beliren adam onu tutarak ortadan kayboldu. Aynı şey Sam'in başına da gelirken Claire'in tek yapabildiği izlemek oldu. Bir saniye bile geçmeden omzunda bir çift el hissetti. Etraf bulanıklaştı ve o ellerden kurtulmak için iç güdüsüne güvendi. Etrafındaki bulanıklık sarardı ve arkasındaki adamın titrediğini hissetti. Büyük bir gürültüyle yerde bir kaç metre yuvarlandıktan sonra garip bir şeye çarparak durdu. Kapalı gözleri resmen kavruluyordu. Midesi delicesine bulanıyordu. Bir dürtme ile gözlerini araladı. Karşısında koyu tenli kıvırcık saçlı bir adam vardı. Başını ve ağız bölgesini örtmüştü. Uzun beyaz bir giysi giyiyordu. Bu giysiyi daha önce bir yerde gördüğüne yemin edebilirdi. Doğruldu ve etrafına bakındı. Nerede olduğunu anlayamamıştı. Üstü kapalı bir çeşit çadırda olduğu dışında hiç bir şeyi çözememişti. Kıvırcık saçlı adam yaklaşarak elindeki fotoğraf makinesini Cliare'in yüzüne iyice yaklaştırdı. Flaş patlayınca Claire irkildi. Claire gözlerini ovuşturarak ayağa kalktı. Adama teşekkür etmek istesede adamı garip bulduğu için vazgeçti.
Paytak adımlarla yürümeye koyuldu. Etrafı oldukça kalabalıktı ve her yer insan kaynıyordu. Evrimleşen değildi. Hepsi insandı. Etrafta gördükleri şeylerin fotoğrafını çekmekle uğraşan insanlar. Ayağına takılan kağıt parçasına baktı. Bir gazeteydi. Gazeteyi eline alarak kaldırdı.
Üzerinde garip şekilli bir yazı dışında yanında da okuyabildiği bir yazı bulunuyordu.
"Japonya'da Tsunami Sonucu Tespit Edilen Ölü Sayısı 5000'e Ulaştı"
Claire şaşkınlıkla gözlerini habere kitledi. Gazetenin ön sayfasını çevirdi ve tarihe baktı.
"12 Mart 2011"
"Hayır, hayır. Olamaz."
Hızlı adımlarla kendisini dışarıya attı. Çadırdan çıktığında kavurucu güneşin etkisini bir kez daha hissetti. İlk gördüğü şey büyük yapılar oldu. Mısır'daydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Invisus
خيال علميTanrının terkettiği bir Dünya... CarleyBatteries'in kaleminden Invisus. Claire Walker ile tanışmaya hazır mısınız?