8.Bölüm

302 104 54
                                        

4 YIL ÖNCE

Her yer bulutlara kadar uzanan gökdelenlerle çevriliydi. Güneş ışınları gökdelenlerin camlarından yansıyordu. Claire'in elleri bağlı bir şekilde diğerlerinin yanında yürürken tek düşünebildiği bu olmuştu. Ne kadar güzel bir yerde oldukları.

Quentin ofluyor pufluyor, direniyordu. Fakat sırtında belirli aralıklarla yayılan şok dalgası direncini kırmaya yetiyordu. Joseph ise tek kelime etmeden yürümeye devam ediyordu.

Şehirin güzelliğinden başka bir şey düşünemeyen Claire durum hakkında o kadar endişeli değildi. Koloni. Böyle bir yerdi demek ki.

"Duvarı inşa etmek uzun sürmedi mi?"

"Konuşma ve yürü."

Claire yürümeye devam etti. En sonunda onları o kadar yeni bina arasında ufak sonradan yapıldığı belli olan bir binaya soktular. Bodrum katına indiler ardından sandalyeye oturtulup bağlandılar. Klasik senaryo.

"Bizden ne istiyorsunuz?"

"Sessiz ol."

Ardından odadaki her evrimleşen birden diz çöktü. Bodruma yeni inen bir adam onların yanına yaklaştı.

"Sen kimsin?" konuşan Quentin'di zira adamın kim olduğu oldukça açıktı. Kaos yanlılarının başındaki adam...

"Ben Jacob." dedi adam sırıtarak. Tüyleri diken diken edecek bir şekilde gülüyordu. 

"Ve siz yeni kobaylarımsınız."

GÜNÜMÜZ

Claire başının zonklamasıyla uyandı. Başını kaldırdığında Elliot'ın uyuya kalmış, ağzı açık bir şekilde oldukça komik bir halde olduğunu farkedince sırıttı.

Yavaşça başını kaldırdı. Quentin çoktan uyanmış elindeki yüzükle oynuyordu. Meteorların yağdığı gün eşini kaybetmişti.

"Günaydın." dedi Claire sakince. Quentin başı ile "Sanada" anlamında bir hareket yaptı. Sam gözlerini ovuşturuyor, uyanmaya çalışıyordu. Joseph'in ise uzun süredir uyanık olduğu belliydi.

Esneyerek ayağa kalktı Claire. Beli tutulmuştu.

"Ben dışarı çıkıyorum. Araç bulup bulamayacağıma bakacağım."

"Ben de geliyorum." dedi Sam. İkisi birlikte dışarı çıkmışlardı ki havanın soğukluğu içeri geri girmek istemelerine neden oldu. Her yer bembeyazdı. Her adımlarında garip bir ezilme sesi geliyordu. Bu tuhaftır ki Claire'in hoşuna gitmişti. Kış... En sevdiği mevsimdi Claire'in. Ablası Clara ile yaptığı kar topu savaşlarını daha dünmüş gibi hatırlıyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

"Ne? Aa-hiçbir şey."

"Düşünceli görünüyorsun." dedi Sam gözlerini kısarak.

"Sadece eski günleri. Bilirsin tüm bunlardan önceyi. Biraz da ablamı."

"Hey! Ona kavuşacaksın. Sana söz veriyorum."

"Bunun sözünü veremezsin."

Sam duraksadı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Evet, galiba haklısın."

"Hey! Şu arabayı gördün mü?" diyerek arabaya koştu. Umutla sürücü koltuğuna geçti ve direksiyonun alt kısmını söktü. Aynı Quentin'in öğrettiği gibi. Kırmızı ve mavi kabloyu birbirine değdirdi. Tiz bir motor sesinin ardından araba çalışmadı. Tekrar denedi. Ve tekrar. Motorun şiddetli gürültüsüyle irkildi Sam. Claire cidden arabayı çalıştırmıştı.

"Güzel."

Arabayı bulmuş Koloni'ye nasıl gideceklerini çözmüşlerdi.

"Aa... Claire..."

"Ne?"

İşte o zaman gördü Claire. Devriye gruplarından biri o an köşeyi döndü. Karşı karşıya geldiklerinde Claire aklına gelen tek şeyi yaptı. Gaza basarak üzerlerine sürdü. Çarpışmanın etkisiyle kafasında yayılan acı dalgası ile inledi. Arabadan kendini attığında eczaneye yönelmişti ki Sam'i kavrayan kolları görünce duraksadı. Bir el hareketi ile adam yersen yükseldi. Havada debeleniyor, çırpınıyordu. En son acı ile son nefesini verdi.

Sonra ne yaptığını faketmişti, birini öldürmüşti. Korkuyla ellerine baktı.

"Bunu yapabildiğini bilmiyordum." dedi Sam.

"Bende bilmiyordum."

Eczaneye yöneldiler fakat her şey için çok geçti. Claire seçimlerden birini yapmış, muhtemelen yanlış olanı seçmişti. 3 kişiyi kurtarmak yerine Sam'i kurtarmıştı. Yerdeki notu kavradı ve üserindekini sessizce okudu.

"Onları istiyorsan, bana geri dönmen yeterli Claire."

"Jacob..."

Bölüm kısa oldu biliyorum ve bunun için özür dilerim. Ama bir sonraki bölüm telafi edeceğim :)

InvisusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin