Öncelikle sevgili okuyucularım; Gerçekten yazmayalı çok uzun zaman oldu ama bu bölümle telafi etmeye çalısacağım :) Gerçekten yazmaya hiç zamanım olmadı. Daha doğrusu bilgisayara oturmaya hiç zamanım olmadı,telefondan yazmak da zevkli olmuyor. Her neyse simdi burdayım ve yeni bölümü sizlerle paylaşacağım. yarı yıl tatilide birkaç bölüm birden yayınlayacağım. Sizden istediğim biraz emeğe saygı. Vote ve Yorum. Öpüldünüüüüüüüüz
-MsPotter1
Bölüm 4
Ah Tanrım ben şimdi ne yapacağım? Bayılabilirim! Eee ne diye geldi bu çocuk?..
Diye düşünürken babamın " Venedik istersen James'i içeri al canım." demesiyle kapıda dikilip öküzün trene baktığı gibi James'e baktığımı ve kapıda dikildiğimi farkettim.
"Ehh, tabi babacım. James, ah hoşgeldin" dedim ve içten olsun diye dua ettiğim bir gülüşle ona sarıldım. Gerçekten eskiden olduğu gibi kokuyordu. Nane ve adını koyamadığım bir sıcaklık kokusu. Eskisi gibi.. O an içimden ;
' Keşke bana bunu yapmasaydın James.. Keşke beni aldatmasaydın.'
Eğer bu olayı babama anlatsaydım, James'in derisini yüzerdi. Ben de ona kıyamadığım için bunu ona yapmak istemedim.. Aslında evet onu hala seviyorum.Hatta çok seviyorum ama bilmiyorum, ona karsı yani beni aldattığı günden sonra ona eskisi gibi güvenemiyordum. Olmuyordu.. İstiyordum ama olmuyordu. Ona ne kadar aşık olursam olayım.. Bana hissettirdiği bütün güzellikle,iyilikle bezenmiş duyguları kendime itiraf etmek istiyordum ama yapamıyordum..
Onu ilk gördüğüm zaman, okulun bahçesine oturmuş bana bakıyordu. Ben birkaç arkadaşımla konuştuktan sonra sınıfıma gidecektim ki, elimdeki ödevim yere düştü. Haftalarca üzerine titreyerek yaptığım ödevim. Ödevimi yere düşürdüğüm anda paramparça oldu ve ben hıçkırıklara boğuldum. Ödevim paramparça olmuştu.. Sırtımı duvara yaslayıp dizlerimi karnıma çekip sarsıla sarsıla ağlıyordum. O anda sırtımda güven verici bir şekilde duran bir el hissettim. Kafamı çekingen bir şekilde kaldırdığımda bana tedirgin bakan bir çift büyük yeşil gözle karşılastım. BAna öyle iyimser bakıyordu ki boynuna atlamak istedim. Tabi ki yapmadım çünkü ailem bana öyle öğretmemişti. Çocuk bana elini uzatarak kalkmama yardım etti;
" Merhaba, ben James Adamson. Sen şu yeni gelen kızsın değil mi?"
" Evet, ben de Venedik. Tanıştığımıza çok memnun oldum James."
" Ah Venedik, ödevin için gerçekten üzgünüm. Gel beraber toplayalım ve boş bir masaya geçip birleştirmeye çalışalım. Tabi sen de istersen?" diyerek bana gülümsedi. Tanrım yasımız çok ufaktı ama bu çocuk büyümüşte küçülmüş gibiydi. Ve gülüşü... Ahh diş macunu rekamlarından fırlamış gibiydi. Fiziksel olarak yaşından büyük gözüküyordu.Boyu falan uzundu ve saçları kadife gibiydi. Gerçekten tanrı bu çocuğu hepimizden çok özenerek yaratmıştı. Ben bu düşüncelerden çıkıp;
" Ah James, neden olmasın?" deyip bana katılmasına memnun olduğum için kıkırdadım. O da bunu anlamış olacaktı ki o da kıkırdadı ve ikimiz içten gülücüklerle ödevimi toplamaya başlamıştık...
İşte ilk tanışmamız ve sonrasında bir bütün gibi hissetmemiz böyle başlamıştı. Ta ki bana o şeyi yapana dek. Hala içimde bişeyler vardı ama ben hayatıma artık Scott'ı sokmuştum ve aramızda adını koyamadığım bir çekim bağı vardı.
Ona sarıldığımda titrediğine yemin edebilirdim. Orada babamın olduğuna aldırmayıp ve kimsenin çakmayacağı bir şekilde kafasını boynuma gömdü ve beni belimden tutarak sarıldı. Beni özlediğini anlamıştım.. Adım gibi biliyordum. Beni özlemişti ve bende onu özlemiştim. Biz sarılırken seslerin birden kesildiğini ve annemlerin bize baktığını farkedince onu güçlükle kendimden ayırdım.
"Ah bu ne güzel sürpriz canım." Annem de James'e sarılmıştı. Ailem James'i herzaman çok severdi . Onu da aileden sayarlardı ve tabi ki anne ve babasınıda.. Nasıl bir durumda olduğumu bir düşünün!
Babam da James'i kucakladıktan sonra annemin yanına geçip elini beline sardı. Annem de ona gülümsedikten sonra bize döndüler. James :
" Leaslie teyze ve Damien amcacım bize biraz dışarı çıkmamız için izin verir misiniz?"
"Ah canım tabi ki" dedikten sonra annem,babama baktı ve o da tamam anlamında kafasını salladıktan sonra onlar yukarı çıkarken bizde dışarı çıktık.
Hava serin değildi. Gayet güzel bir hava vardı hatta. James'le birlikte biraz yürüdük ve evin arkasındaki parka geldik. Bomboştu. Hayret ettim bu saatlerde orası hiç boş olmazdı. Bir banka oturduk ve James bana doğru döndü.
" Nasılsın,Venedik?" Hımmm iyi bir giriş sayılmaz.
" Teşekkürler. Seni somalı James?"
" Bana bakan gözlerin hala tedirgin.." Nasıl olurda anlayabiliyordu. Resmen ruhumdan bir parça!
" Hayır James, sadec-.." Lafımı bitiremeden boynuma atladı. Beni sanki mümkünmüş gibi içine çekermiş gibi sarılmaya başladı ve bende gözümden süzülen yaşlara rağmen ona karşılık verdim...
Dakikalarca böyle kalmıştık. İkimizde hüngür hüngür ağlıyorduk. En sonunda beni kendinden ayırdığında bir iç çekti ve dudaklarıma yapıştı. Tanrım ben de onu çok özlemişim.. Bana çocukluğumu,saflığımı ,temizliği hatırlatıyor.. Bu duyguları ne kadar çok özlemişim...
Beni öptükten sonra beni kendine daha çok yaklaştırdı ve kafamı göğsüne koydum. O da dudağını kafama yaslamış duruyordu.
" Ah, benim ilk aşkım ve.... TEK VE SON AŞKIM..." son kelimelerini üstüne bastıra bastıra söylemişti.
" Seni ne kadar özlediğimi tahmin bile edemezsin. Ben sana muhtacım. Tıpkı bir bebeğin annesine olduğu , tıpkı bir balığın suya muhtaç olduğu gibi. Ben sensiz olamıyorum.. Denedim ama olmuyor. Kendimle çok savaştım ama olmuyor işte. Kendimi öldürmeyi bile düşündüm. Sonra cehenneme gidersem ve seni bir daha göremezsen diye vazgeçtim. Çünkü sen cennetten düşmüş gibisin, Saf ve masum.. Kokunu çok özledim.." Bu cümleleri söylerken daha çok hıçkırıklara boğuldum ve onun kokusunu içime çektim. O da konuşmasına devam etti.
" Seni ilk gördüğüm günü hatırlıyor musun sevgilim? Okula daha yeni gelmiştin ve ulu sakarlığın sayesinde haftalarca üzerine uğraştığın ödevi düşürmüştün.." Bunu demesiyle kıkırdadım ve o da kıkırdadı. Daha rahatmış gibiydi. Devam etti.
" İşte o andan beri sensiz bir hiçmişim gibi hissediyorum. Beni anlıyor musun? Seni çok seviyorum ve bu duyguyu içimden atamıyorum. Bugün o piç kurusunu yanında gördüğümdeneler hissettiğimi tahmin edemezsin. Onu orada öldüresiye dövmek istedim. Onu senin yanından çekip aldım ama merak etme birşey yapmadım." Eliyle yanağıma dokundu, oradan dudağıma... İçimden bir ürperti geçti.
" İnan bana Venedik, onu oracıkta öldürebilirdim ama yapmadım. Senin üzülmen hayattaki en son isteyeceğim sey..."
Konuşması telefonumun ötmesiyle bölündü. Doğruldum ve cebimden telefonu çıkardım:
1 Mesaj - Bilinmeyen Numara.
Evet canımlar,çok heyecanlı bir bölümde bıraktım. Umarım beğenirsiniz. Bol bol yorum ve vote. Tamam mı? Sizleri çok seviyorum :)
![](https://img.wattpad.com/cover/10185959-288-k933144.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanet Lise!
Teen Fiction"Seni adi herif benden ne istiyorsun?" " Seni istiyorum..." "Sen bir psikopatsın!" diye bağırdım. Görüntü bulanıklaşmaya başlarken; " Tıpkı benim olanlara sahip oldukları gibi bende sana sahip olacağım,sadece benim olacaksın. Kader...