"O yangında kül olursun, kül oluruz."
İntikam neydi? Bir insanın canını yakmakmıydı? Ya da bir insana cehenemi yaşatmaktıydı?Hayır, intikam kan dökmek değildi. İntikam birilerine zarar vermeden acı çektirmekti. Bu nasıl mümkündü peki? Ben nasıl bana cehenemi bahşeden, ruhumun ayaklarına prangalar takan birine kan dökmeden intikam alacaktım?
Yapamazdım, yapmamalıydım.
Bunca yıl insanlardan uzak durmuş çevreme kimseyi pek sokmamıştım. Bunun nedeni ise insanların sahte her şey yolunda dünyasıydı. Hiç bir şey yolunda değildi, ama herkes yüzünde sahte bir gülümseme ile geziyordu etrafımda. Bu ve bunun gibi insanlar midemi alt üst etmeye yetiyordu.
İnsan oğlu doğduğunda, dünyanın karanlığına bulaşmamak için, kendi kurduğu pembe balonların içinde mutlu yaşamaya başlıyorlardı. Ölene kadar devam eden bu süreçte dünyanın gerçek yüzüyle karşılaşmıyorlardı, farkında olmadan birilerinin piyonları olup, kendini yalanlara inandırıyorlardı. Ben de bir zamanlar bu pembe bolonların birindeydim fakat, yetimhanenin soğuk odalarında saatlerce dayak yediğimde balonum patladı ve ben gerçek dünyanın boşluğuna düştüm.
●
Nefes al, Ver. Basit bir işlemdi. Fakat neden her nefes alışımda kalbime binlerce iğne batırılıyor gibi hissediyordum?
Basitti.
Nefes al,
Ver.
Kafamı sabahtan beri yığınca okuduğum dosyalardan kaldırıp vücüdümu esnettim. Gözüm siyah masamda duran küçük saate kaydığında 23:10 olduğunu gördüm. Burası böyleydi zamanın ne zaman geçtiğini anlıyamıyordunuz.
Aslında zaman yaşadınız hayatta bağlıydı. Yani şöyle düşünün; bir saatli bomba belirli bir zamana göre kurulur. Zamanı geldiğinde ise o bomba patlar ve etrafındaki her şeyi kendiyle birlikte yok eder. Hayatta böyleydi, her yaşayan canlının saati daha doğduğu günden kurulmuştu, ne zaman biteceği Tanrının gizli kutusundaki sırlarından biriydi.
Ölüm, Korkunç. En kötüsüde, heran öle bileceğimiz gerçeği.
Şimdi gelelim konumuza, Köstebeğin bana verdiği dosyayı bakmıştım fakat adama ulaşabileceğim kayda değer pek bir şey bulamamıştım.
Zaman kaybı.
Zaman akıyor.
Ölüm ensende, ensemizde.
Ensemde her daim hissetiğim nefes tenimi delip geçti ve zihnimi elleriyle kavradı. Gözümü kapatım. O gerçek değildi, sadece zavalı zihnimin bana sunduğu bir oyundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Okyanus
Teen FictionSoğuktu. Ağlayarak yürüyordum harabe bir sokakta. Durdum. Nereye gidiyordum ? kime gidiyordum? güveneceğim kim kalmıştı ki? cevap uçsuz bucaksız bilinmezlik. Gerçeğin acımasızlığı çıplak bırakmıştı tenimi. Artık her an yara almaya hazırdım. Sıkıca...