Soğuktu.
Ağlayarak yürüyordum harabe bir sokakta.
Durdum.
Nereye gidiyordum ? kime gidiyordum? güveneceğim kim kalmıştı ki? cevap uçsuz bucaksız bilinmezlik. Gerçeğin acımasızlığı çıplak bırakmıştı tenimi. Artık her an yara almaya hazırdım.
Sıkıca...
"Bilinmezliğin ateşi yandı, taki ben yok olana kadar."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yanmış bir şehir.
İçinde kül olmuş bedenler, ölmemiş ruhlar. Ben bir yangında ölmüştüm.
Kendi yangınımda.
Düşünceler beynime istila ederken Asrının uyumam için bana verdiği odaya kısa bir bakış attım. Küçük modern açık renklerin hakim olduğu bir misafir odasıydı. Yatağın ucuna doğru yürüyüp oturduğumda elimde tutuğum kağıta kısa bir bakış attım. Bilinmezliklerin kilit anahtarı olan adrese bakıyordum boş gözlerle. Yüzümü buruşturup arkamda bulunan cama doğru ilerledim. Yanan ruhumun acısı bu adresle birlikte harmanlanmıştı. Camı açıp pervaza yaslandım. İçeri dolan soğuk hava ilmek ilmek içime işlemişti.
Mahmut ulu.
O geceki diğer katil.
Annem katledilirken gözcülük yapmış şuçu ört pas etmek için kendini harcamıştı. Afdan yararlanıp 10 yıl yatıp çıkmıştı. Bunu biliyordu bu kadar az yatacağını biliyordu. Her şeyi hesap etmişti.
Zekiydi.
Katili korumak için, tüm güvenlik kemaralarındaki görüntüleri silip sadece kendi eve girerkenki olan görüntüleri silmemişti. Ayrıca katile ait tüm delileri yok etmişti. Kendi parmak izini hatta kendi saç tellerini evin çeşitli yerlerine bırakmıştı. Bu kadar delil onun tutuklanmasına yetmişti.
Kapımın çalınması ile düşüncelerim bölündü. "Gelin." diye konuşurken elimdeki adresi kabanımın cebine attım. Camı hızlıca kapatıp kabanı üzerimden sıyırdığımda tanıdık koku tüm odayı sarıp sarmalamıştı. Kabanı yatağın yanında bulunan askılığa asarken gözlerim Asrını buldu.
Elinde tutuğu pembe pijama takımı ile bana bakıyordu. "Uyurken giyersin. " diye düz bir sesle konuşurken elindekileri bana doğru uzattı. Ona doğru yaklaştım. Gözlerim gömleğinin açık düğmelerinden gözüken vücudun da takılı kaldı. Ay ışığı onlarca kilometreden elmas gibi odaya dolup vücuduyla tamamlanıyordu sanki. Elleriyle tuttuğu pembe pijama karanlığın içindeki ışık gibi sırıtıyordu bana.
"Teşekkürler." uzanıp elinden aldım pijama takımını. Kafasını rica ederim anlamında sallayıp odadan tüm ihtişamı ile çıktı.
Üzerimdekilerden bir çırpıda kurtulup kendimi yatağa bıraktım. Günün yorgunluğu göz kapaklarımda yer bulduğunda uyumam çok uzun sürmedi.
●
Koştum.
Nereye gidiyordum ?
Cevap, bilinmezlik.
Kime gidiyordum ?
Cevap, annemin ve babamın mezarına. Ama nerede olduğunu bilmiyordum.