15. Bölüm = Hikayelerde Kalmalıyız

115 48 25
                                    

Seni diyorum güzelim, benden başkası böyle güzel sevemez.

Yine İrem ve Oktay arasında sessizlik oldu. Şiiri birbirlerinin gözlerine bakarak bitirmişlerdi, şimdi ise o mısraların ardındaki buruk hüzün ortalarında dolaşıyordu. İkisi de durumun tuhaflığının farkındaydı aslında. Biraz önce sözleriyle birbirlerini iğneliyorlardı, şimdi ise şiir okumuşlar, sessiz sakin etrafı seyrediyorlardı.

"Bu şiiri," dedi Oktay. "Özrüm olarak sunuyorum sana..." Hayatında özür dilemeyen Oktay, dile getirmese de şiir aracılığıyla özür dilemişti İrem'den.

"Neyin özrü?" İrem, etrafı seyretmeye devam etti.

"Bilmem... Neyin özrü olmasını istiyorsan onun özrü."

Kendisine söylenen o sözlere karşı koyamadığı için sakinleşmeye başlayan sinirleri tekrar gerildi İrem'in, bu değişim sesine de yansıdı. "Söylediğin onca şeyden sonra mı? Peki hangi cümlene karşılık özür diliyorsun, erkeklerle ilgilenmekten memnunmuşum gibi savurduğun cümleler için mi?! Ha?!"

"Haddimi aştığımın farkındayım, söylememem gereken şeylerdi. Sinirlenince oluyor işte." Oktay kendisine kızdı. İrem'i nelerle itham etmişti öyle!

Genç kız dudaklarını sinirle ısırdı. "Delinin tekisin." diye hırladı. Aklında daha nice sözcük vardı ama iki kelimeyle yetindi. Karşısındaki sarı herküle başka kelimeler yakışmıyotdu çünkü...

"Söylemiştim..." dedi Oktay, sık saçları yüzünü örterken.

İrem gözlerini durmaksızın araçların geçtiği işlek caddeye çevirirken mırıldandı, "Delileri utandıracak seviyede bir delisin."

Gülümsedi Oktay, genç kızın aksine gözlerini etrafta gezen insanların üzerinde dolaştırıyordu. "Ona kalırsa, sen de deli bir kızsın."

İrem hafifçe omuzlarını silkti, "Senin kadar değil en azından..." Deli olduğunu kabul ediyordu ama o kadar da değil.

"Kabul ediyorum, benim kadar değilsin. Ama gördüğüm en delisi hatunsun."

İrem başını kaldırarak Oktay'ın mavi gözlerine baktı, "Bugün uysal tarafımdan uyandım yoksa seni görünce değneğimi saklamak yerine kafana indirirdim!" Deli deliyi görünce değneğini saklarmış ama bu iki delide böyle bir totem geçerli değildi, onlar değneklerini saklamak yerine daha da açığa vuruyorlardı.

Oktay ellerini kaldırdı, bir ara gülümser gibi oldu, "Şansa bak ki, bugün ben de huysuz tarafımdan uyandım yoksa dellenmek yerine zamanı gelinceye kadar değneğimi saklardım." Evet o zaman sana bu kelimeleri sarf etmezdim.

İrem'in de dudakları yanlara doğru kıvrılmaya başlayınca kendisini frenleyerek suratına ciddi bir igade takındı. "Tamam haydi git artık, biraz yalnız kalacağım." Yaşadıklarını mantık süzgecinden geçirip annesine inandırıcı bir açıklama sunacak ve yeni bir iş bulacaktı.

"Bir yere gitmiyorum."

"Ben gidiyorum o zaman."

Oktay tek kaşını kaldırdı, "Sen de bir yere gitmiyorsun."

"Birazda bunun için azarla istersen!" İrem kaşlarını çattı. Bakışlarını Oktay'ın güneş ışınlarının yansıması gibi gözüken sarı sakıllarına çevirdi. Ne de güzel yakışıyorlardı. "Ama bilmiş ol, biraz önceki gibi sakin kalmayacağım!"

"Pençelerini gösterme hemen. Tamam, hak etmediğin sözleri kullandım, seni ağlattım. Ama özür diledim be deli hatun, inan o sahneyi bir kez daha yaşasak yine kendime hakim olamayıp aynı şeyleri söylerdim. Dedim ya, sinirlenince oluyor." dedi Oktay. Ne yaparsa yapsın şu sinirlerine bir türlü hakim olamıyordu, sinirliyken ne dediğinin farkında olmuyordu, sözleri bilinçsiz bir şekilde sarf ediyordu yani. Sakinleşince söylediklerinin çoğunu da hatırlayamıyordu üstelik.

KARTANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin