20. Bölüm = İster Trip Atarım İster Hava

77 17 52
                                    

Çok severek yazdığım bir bölümdü, bakalım siz de sevecek misiniz? :))

Alparslan duvarın köşesine toplanmış sohbet eden çıraklarını, kaslı kollarını birbirine dolayarak bir müddet dinledi, haylaz öğrencilerinin  yaptıkları dedikoduların sonunun gelmeyeceğini anlayınca genzini temizler gibi yaparak ufak bir uyarıda bulundu.

Uyarısının dikkate alınmaması üzerine sesini yükselterek "Kaytarmayı bırakın, derhal iş başına!" diyerek otoritesini ortaya koydu. Ustalarının sesini duyan çıraklar misket taneleri gibi dört bir yana dağılarak işlerinin başına dönerlerken içlerinden birisi hâlâ kaytarmaya devam ediyordu.

İşinin başına dönmeyen kişi, çıraklar arasındaki en gönül çelen olan Erdem'di. Hazırcevaplılığıyla beraber bazen keskin bazen kör bir zekaya sahip olan Erdem, aklını faydalı şeylere yormaktansa kız tavlamanın püf noktaları üzerinde kendince bilimsel araştırmalar yürütüyordu. "Çok insafsızsın be ustam." diyerek gözlerini kıstı ve Küçük Emrah taklidi yapmaya başladı.

Alparslan ne kadar kızarsa kızsın, şu çırak gönlünü tekrar kazanmayı başarıyordu. Şeytan tüyü vardı velette. Lakin bir ayrıntı unutuluyordu; çırağında şeytan tüyü varsa ustasında o tüylerin kökünü kazıyacak kararlılık vardı. "Erdem iş başına, naş naş!" derken ellerine bulaşan gres yağını temizlemeye çalışıyordu genç adam.

"Amma sıkıyorsun bizi usta," diyerek sonuna kadar direnmeye devam etti Erdem. "Azıcık dinlenelim dediydik." diye ekledi ardından. Hâlâ gözleri kısık vaziyette ajitasyon yapıyordu.

Alparslan duvarda asılı duran yarı plastik yarı cam, kırmızı işlemeli saati gösterdi. "Bir buçuk saattir dinlenemediniz mi?" Kaşlarını çatarak sinirli görünmeye çalıştı, "Dedikoducu kadınlar gibi toplandınız köşeye, mahallede ne olup bitiyor elden geçirdiniz. Bu yetmedi, devlet konularına daldınız, konuştuklarınızın devlete azıcık olsa katkısı olsa gam yemeyeceğim de, o da yok. Devletin sorunlarını boş verip kimin eli kimin cebimdeymiş, mahalleye yeni bir kız mı gelmiş, sevgilisi var mıymış, yaşı kaçmış tarzı konulara girip iyice abazalaştınız." dedikten sonra çattığı kaşlarını serbest bıraktı, aklına alt komşuları Müneccim Kiraz gelmişti. Konuşmasına devam etti.

"Sonra az ileride oturan kızın sevgilisi olduğunu öğrenip çocuğa sebepsiz yere saydırmaya başladınız. Nesiniz ulan siz? Sanayi mafyası falan mı?"

Etraftan toplu kahkaha sesleri yükseldi. Anlaşılan çıraklar için sanayi mafyası olmak amma havalı bir meslekti. Bu hayatta çocuk olmakta var diye geçirdi içinden genç adam.

Erdem gülümsedi, "Sorma usta, kızda kızdı hani." dedi suratında geçmiş yılların özlemini yaşayan ihtiyarlarınkine benzer bir ifade belirdi daha sonra dudakları tekrar eski halini aldı. "Zillinin sevgilisi varmış be usta. Oysa ben, benden hoşlanıyor sanmıştım." Kalbi kırılmıştı haylaz çırağın.

Alparslan tek kaşını kaldırdı, "Kızın senden hoşlandığı kanısına nasıl vardın peki?" diye sordu. Eşeğinin huyunu biliyordu tabi. Alacağı cevabı az çok tahmin edebiliyordu üstelik.

"Sürekli bu dükkanın önünden geçiyor usta." dedi Erdem göğsünü kabartarak. Bunu duyan ustaları da dahil olmak üzere dükkanda bulunan herkes kahkahaya boğuldu. Erdem'in bu ibretlik tespiti kalbinin ne kadar temiz olduğunu gösteriyordu. Biraz da saftı doğrusu.

Alparslan genç çırağının hipotezini çürütmekte gecikmedi, "Kızın evi buralarda diyorsun oğlum, e haliyle gelip geçecek tabii."

"Ya şuna ne demeli," diyerek savunmaya geçti Erdem. "Bir keresinde bana 'Kolay gelsin' demişti." Hadi, buna da bir kalıp bul dercesine ustasına baktı genç adam.

KARTANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin