BÖLÜM 17

761 55 26
                                    

Bundan sonra sınır koymayacağım...
Çünkü ne siz sınırı dolduruyorsunuz ne de ben sınırın dolmasını bekliyorum...
Ne zaman yazarsam o zaman yeni bölüm gelecek...


Gözlerimi açıp bana tatlı tatlı bakan mahlukata çevirdim. Murata. Onu çok seviyorum. Özellikle de beni çok sevmesini ve mavi mavi bakan gözlerini. Yumuşacık tüyleri var. Mavi gözleri ile uzun düz beyaz tüyleri çok uyumlu. Ona bu ismi vermemin sebebi eski kocamı aşık olduğum adamı unutamam. Bugün tam 2 yıl olmuştu. Beni unutup unutmadığını çok merak ediyorum. Çünkü ben onu hala unutamadım.


Yeni bir hayat kurdum burada. Dedemin yanında Giresun da. Buraya gelmemin nedeni babamın beni o eve geri almayacak olması. Ben de bu yüzden boşanır boşanmaz soluğu burada aldım. Dedeme olup biten her şeyi en ince detayına kadar anlattım. O da bana sarılarak 'senin evin artık burası' diyip en güzel cevabı vermişti...




Sırtımı yatağın başlığına dayadim ve kucağıma Muratı aldım. Tüyleri ile oynarken onun mutlu olmasını izliyordum. Ben onu ne kadar seviyorsam o da beni o kadar seviyor. Murat ile biraz oynadıktan sonra ikimizde acıktığımız için yataktan kalkıp mutfağa gittik.



Dedimin evini ve etrafındaki tüm ağaçları çok seviyorum. Miss gibi temiz hava alıyorum ciğerlerime. Hava biraz essede üşümüyorum. Kedim gelip ayağıma sürtünüyor. Bende onun acıktım demesine tepkisiz kalmayıp mutfağa geri giriyorum ve mamasını tabağına döküyorum. Kendime de bir bardak su doldurup içiyorum. Dedeciğime de güzel bir kahvaltı hazırlamak için önce üzerimi değişmem gerekiyor bu nedenle de odama geri dönüyorum.



Banyoda da işim bitince kollarımı sıvayıp hazırlamaya başladım.

Kahvaltı hazır olunca dedemi uyandırmak için ne yapmam gerektiğini düşünüyorum. Dedem normalde bu saatlerde uyandırdı. Ama bugün uyanmadı. Bende odasının kapısını tiklamak için elimi kaldırmıştım ki kapı açıldı ve dedemle karşılaştım. Bugün neşeli uyanmıştı. Bende gülümsedim ve yanağını öpüp

Hayat: Günaydın dedecim.

Haşmet: Kahvaltı hazır mı?

Hayat: Evet!

Haşmet: Sana da günaydın!

Hayat: dedecim galiba kahvaltı hazır olmasa günaydın demeyecektin

Haşmet: Hadi kahvaltını çabuk yap bugün senide götüreceğim

Beni birden bir heyacan sarmıştı. Acaba nereye gidecektim. Bugün neşeli de uyandı. Neden acaba?

Hayat: Nereye! Dedim sesime yansıyan heyacanı gizlemeden. O da gülüp

Haşmet: Söylemem

Dedi ve benim yüzüm düştü tabii. Bende sessiz sessiz kahvaltımı yaptım.




Dedemin beni getirdiği yer en son yıllar önce geldiğim fındık bahçesi. Burayı o kadar çok özlemişim ki anlatamam. Direk koşmaya başladım çimenlerin üzerinde. O kadar hızlı kosuyordum ki düşebilirdim. Ama umursamadım. Burada düşmek bile farklı. Kollarımı açıp aynı hızda dönmeye başladım.



Bir süre sonra yorulup yere oturdum. Dedeme baktığım da aynı yerinde değildi. Galiba fındık bahçesinin sonundaki kulübeye gitmiş yani gidebileceği tek yer orası. Bende yavaş adımlarla oraya doğru ilerledim.


Kulübenin yanındaki ağaçta kurulu salincağı gördüm. Küçükken yaptığım gibi oturmak yerine üzerine çıkıp ayakta durdum ve sallanmaya başladım. Gittikçe hızlanıyordum. Bu da bana daha çok eğlence ve mutluluk veriyordu. Dedem benim mutluluktan attığım kahkahalara dayanamayıp dışarı çıktı. Beni görünce gülümsedi ve kulübenin yanındaki sandalyeye oturup beni izlemeye başladı.




Bir Damla UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin