"Umutt! Kalksana artık! Okula geç kalıyorsun!" Annem odamın kapısının ardından böyle bağırıyordu. Kapım kilitli yattığım için odama girip yorganımı çekerek uyandıramazdı.
"Geliyorum."
"Çabuk olsan iyi edersin!" Annemin bu kadar abartmasını anlayabilmek için saate baktım. Siktir! Çok geç olmuş! Kalkmam gereken saatten yarım saat geç uyanmıştım. Aceleyle kalkıp üstümü giyindim. Telefonumu alıp aceleyle merdivenlerden aşağı indim.
"Gidiyorum. Görüşürüz."
"Arabayla götürmemi ister misin?"
"Hayır. Sağol anne. Hoşçakal."
"Kendine dikkat et oğlum." Annem işte. Hep anne. Neyse. Şu an tabanları yağlamalıydım.
•
Hocanın işi çıkmış ve biraz gecikecekmiş. Sınıfta bunu öğrendiğimde derin bir oh çektim. Sırama geçtiğimde Dize henüz yoktu. Ama kuzenleri gelmişti. Onu merak etmiştim. Burcu'ya sormaya karar verdim.
"Merhaba, Burcu."
"Selam. İsmin neydi acaba?"
"Adım, Umut."
"Memnun oldum Umut."
"Sana bir şey soracaktım."
"Dinliyorum."
"Dize nerede acaba?"
"Bilmiyorum. Bizimle gelmedi. Evde değildi."
"Peki. Sağol. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Neredeydi ki bu kız? Çok merak ediyordum. Düşüncemi hoca bozdu ve sırama geçtim.
•
2. Dersin sonlarına doğru Dize geldi.
"Neredeydin?"
"Neden soruyorsun?"
"Hiç. Öylesine. Sadece merak ettim."
"Tamam. Bundan sonra etme."
"Dize."
"Efendim."
"Bir şey soracağım."
"Sor."
"Soracağım şey bu değildi ama; biz arkadaşız değil mi?" Bu sorum karşısında biraz yüzüme baktı. Sonra da kaşlarını çatıp cevap verdi ;
"Arkadaşım olmak istemessin."
"İstiyorum."
"Başın belaya girsin istemiyorum. O yüzden arkadaş edinmem."
"Niçin başım belaya girsin ki."
"Uzun hikâye."
"Anlat nolur. Arkadaşın olmak istiyorum."
"Neden ki." Bu soru karşısında ne diyeceğimi bilemedim.
"Yanımda oturuyorsun. Ve de.."
"Ve de ne?"
"Ya ne bileyim işte. Arkadaşın olmak istiyorum."
"Uzatmayacağım." Sıradan kalktı ve gitmeye yeltendi ama ben kolundan tuttum. Yarası olan koluna dokunmuştum. Kahretsin.
"Özür dilerim. Yaralı koluna dokundum."
"İlk başta ne soracaktın? Onu sor."
"İsmin neden Dize diye soracaktım."
"İsmimi ben koymadım."
"Ya anlamı işte..."
"Şiirler Dizelerden oluşur."
"Vaay. İyiymiş." Hafiften güldü. O gülünce bende güldüm.
•
Okul çıkışı Dize'nin kuzenleri arabalarına bindiler. Ama Dize onların ters istikametine yürümeye başladı. Arkasından koştum. Neden? İnanın bana, bende bilmiyordum. Onu kaybedecekmiş gibiyim. Gitmesini istemiyorum. Çünkü o giderse bir daha gelmeyebilir. Onu kaybetmek istemiyorum. Koştum. Ve yetiştim ama orada durdum. Şimdi ona görünürsem hayatta izin vermezdi. O yüzden onun arkasından gizlice onu takip ettim. Halim içler acısıydı. Daha Dize'yle doğru dürüst arkadaş bile değildik. Peki neden böyleydim ki? Yoksa.... hayır canım(!). Yok artık! Bu aptal düşünceleri kafamdan atıp Dize'nin peşinden gitmeye devam ettim.
•
Sahile geldi. Neden buraya geldi acaba? Neyse. 1-2 dakika sonra yanına bir çete adam geldi. Hepsi takım elbiseliydiler. Şaşkınlıkla onları seyrediyordum. Başının belaya girmesini istemem derken bundan mı bahsediyordu? Of bilmiyorum. DURUN! Adamlar Dize'yi alıp götürmeye yeltendiler. E tabi gitmedi. Adamların iki tanesi Dize'yi tutup başka bir adam yumruklamaya başlayacaktı ki Dize çok çevik bir hareketle onlardan kurtuldu. Bu sefer o yumrukluyordu. Ama adamlardan biri Dize'ye yumruk attığında dayanamayıp yanlarına gittim.
"Bırakın kızı."
"Senin burada ne işin var!" Dize sinirle bağırdı bana. Adamlar gülüşüp dururken çoğu yerde yatıyordu. Dize'de o gülüşenlerden birine fena bir tekme attı. Ağzından kan geldi adamın.
"Dize. Arkanda!" Arkasında bir adam vardı. Neden adamı dövmeye gitmedim ki! Ben malım çünkü. Dize'ye yumruk geçirdi. AL İŞTE! KANADI..BURNU..KANADI! BENİM YÜZÜNDEN!
O piçin bu davranışı üzerine Dize onu dövmeden ben atıldım üstüne. Çok sert yumrukladım. Bende Dize'ye yaptığı gibi onun burnunu kanattım. Adamın yüzü kan içinde kalınca
"Kalk artık." Dedi. Kalktım. Karşısına geçtim.
"Burn-"
"Ne işin var burada?" Sakin söylemişti. Ama kızgındı. Bunu anlamıştım.
"Sadece sahilde yürümek istemiştim. Ne şans, seni gördüm. O piçler seni dövdükleri için-"
"Bak, onların icabına ben bakarım. Bir daha beni düşünme."
"Düşünücem, Dize"
"Düşünme! Ağzının kenarı kanıyor. Benimle gel." Beraber oradaki banka oturduk. Çantasını açtı siyah bir mendil çıkardı. Mendil dediğim, kumaş mendil gibi bir şey. Ağzımın kenarını silmeye başladı. Kaşları çatık sadece yara olan kısmıma bakıyor. Ben ise.. gözlerine. Koyu mavi gözlerine. Kenetlendim. Yaramı silince peçeteyi bana verdi. Ben hâlâ ona bakarken.
"Benim yüzümden başına geldi. Bir daha yapma. Arkadaşlığımız biter." BEKLE! NE DEDİ! ARKADAŞLIĞIMIZ DEDİ!
"Sen..arkadaşlığımız dedin! Dize! Çok mutluyum." Dedim ve kendimi tutamayıp ona sarıldım. Kollarımı çözüp "Abartma." Dedi. Sonra ben Dize'nin burnunu sildim. Ben peçeteyle sildim ama Dize aldı elimden kendi sildi. Sonra da çöpe attı. Ama ben o kumaş mendili asla atmayacaktım.
•
"Nerede oturuyorsun?" Bunu ben sormuştum.
"Şu an oraya gidiyorum." Benim evime giden yoldan gidiyordu. Acaba evlerimiz yakınmıydı. İnşallah! Yol boyunca yürüdük, yürüdük.
"Şey, o adamlar kim ve senden ne istiyorlar?"
"Bi kaç bok böceği." Kendimi tutamadım. Güldüm. Ama çabuk toparladım.
"Ciddiyim."
"Babamla uğraşırlardı. Babam ölünce benimle uğraşmaya başladılar. Onları öldüreceğim." Babasının öldüğüne üzülmüştüm.
"Allah rahmet eylesin. Annene karışmıyorlar mı?"
"Annem beni doğururken, öldü."
Cidden üzülmüştüm. Çok şey yaşamış
"Babamı ben 2 yaşındayken, gözümün önünde çarmıha gerdiler."
"NE!" Çarmıha mı germişler! Hemde Dize'nin gözleri önünde! Bu Dize'nim beyninden hiç çıkmaz ki! O adamları bende dövecektim! Üstelik Dize'nim onları çarmıha gereceğinden hiç şüphem yok.
"Evet, kolumu da o gün yaptılar. Babamın gözü önünde. Babam çok ağlıyordu. O ağladığında bende ağladım. Hele koluma o kocaman pençe gibi şeyi geçirdiklerinde.. Bağıramamıştım. Ağzımı tutuyorlardı. Ama çok ağlıyordum. Gözlerim kızarana kadar. Canım çok yanıyordu. Çok kan akıyordu. İlk defa o kadar bedenimden kan çıktığını gördüğüm için korkmuştum. Ama kana alışmıştım."
"Dize. Çok acılar çekmişsin. Peki şimdi kiminle yaşıyorsun?"
"Ağlama, Umut." Ağlıyordum. Dize bu kadar sertti çünkü çok şey yaşamıştı.
"Tamam."
"Anneannem var. Bir de kuzenlerim. Anneannem Amerika'da yaşıyor. Ben ise kuzenlerimle ileride ki villa da yaşıyorum." İleride ki villa mı?! Bizim eve çok yakın bu.
"İnanamıyorum. Bizim evimize çok yakın, evin." Gülüp yürümeye devam etti. Gülüşlerini seviyordum. Masum gülüyordu. Gamzesi de vardı.
"Gamzelerin çok güzel. Güldüğünde güzel duruyor. Hele gözlerin-"
"Ben sana dün ne demiştim?" Ne dediğini anlayamadım.
"Ne demiştin?"
"İltifat sevmem." Tabii ya.
"Üzgünüm." Gözlerime bakıp güldü. Bende güldüm.
"Evim burası, Umut." Villaları çok büyüktü. Kapılarında korumaları vardı.
"Dize. Benim evim şurası. Yakınız."
"Tamam, Umut. Evine bırakayım. Annen kızacaktır zaten." Annem! Kim bilir ne kadar merak etmiştir!
"Ş-şey Dize. Gerek yok. Yorulma.
"Düş önüme, Umut." Dize yanımda eve doğru gitmeye başladım. Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu.
•
"Oo Umut Bey. Hoşgeldiniz. Neredeydiniz acaba?!"
"Anne. Bi arkadaşımla sahile gitmiştim de. Telefonum sessizde kalmış, duymamışım. Haber vermek de aklıma gelmedi. Çok özür dilerim. Bak hatta o arkadaşım burada. Dize."
"Ben Dize."
"Ben de Tülin. Memnun oldum güzel kızım. Umut, seni de bu kız olduğu için affediyorum bu seferlik ama bir daha haber vermeyi sakın ha unutma."
"Tamam anne."
"Görüşürüz Umut."
"Görüşürüz Dize. Sağol beni ölümden kurtardığın için."
•
"Kız çok güzel Umut. Kaçırma sakın."
"İyi geceler Tülin Sultan." İşte her anne gibi benim annemde böyle. Yatağa geçtim, yorulmuştum. Bugünü düşündüm. Dize bana 'arkadaşız' demişti. Yüzüme bi gülümseme geldi. Artık arkadaştık. Çok mutluydum o yüzden. Ama yorgundum. Saatimi kurup gözlerimi yumdum.*Bölümleri biraz uzun yapmaya karar verdim. Yorum yapıp oy verirseniz beni çok mutlu edersiniz. Sizi çook seviyorum♡*