12.Bölüm

7 1 0
                                    

Ne yazacaktım? Ne yazsaydım? Dese miydim aşık olduğumu. Canımdan çok sevdiğimi. Anladı bence. Hayır desem bile, anlar o. Çünkü Dize o. Siyahım. Benim olmasını istediğim Siyah. En çok korktuğum şeyi yapmayacağım dedi bana. O hâlde söylesem mi? Ama bana aşık değildi ki..yani daha olmamıştır. Belki de olmayacak. Ama benim gizleyecek halim kalmamıştı, yoruldum. Gerçekten yoruldum.
"Ş-şey Dize. Yarın sinemaya gidelim mi? Konuşuruz hem. Dize, lütfen cevap ver."
"Korku filmi izleyeceksek, olur Hokka. Görüşürüz:)" dediğini yapmıştı. Küsmemişti. Anlamıştı ona aşık olduğumu, ama hâlâ aynı samimilikteydi. Peki ya, aşık değilse bana. Tamam, istemediğim tek şey bana küsmemesiydi, ama..yani..aşık olsun isterdim. Çünkü onu çok seviyorum ben. Onun da bana olmasını çok isterdim. İsterdim yani, çok güzel olurdu.
"Umut, kalk hadi oğlum. Eve gidiyoruz." Öylesine dalmıştım ki düşüncelere. Annemi bir kaç kez tekrarladığında duyabildim. Bitmişti bu lanet şey ama, yarını iple çekiyordum. Saniyeler geçmek bilmez. Bana inadına.
"Geliyorum. Bitti nihayet."
Annemle beraber çıktık ve arabaya yürüdük. Koltuğa oturdum ve kulaklıklarımı taktım. Uyuyakalmışım.
"Oğlum, kalk hadi. Evde devam edersin uykuna." Beni uyandıran annemin sesiydi. Silkelendim ve saçlarımı karıştırdım. Annemden tutunarak arbadan indim. Kafam bir garipti. Sarhoş gibi. Tabi ya. Aşk sarhoşu.
Merdivenlerden yukarı tutuna tutuna çıktım odama. Anneme de zorla iyi geceler deyip yatağa attım kendimi. Üstümü bile çıkarmadan attım kendimi yatağa ve gözlerimi kapadım.
Sabah olduğunda kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktım. Son gün. Kurtuluyorum artık şu kara sevdadan. İnşallah aydınlığa kavuşur sevdam. Elimi yüzümü yıkadım ve aşağıya indim. Kahvaltı hazırdı. Hemen oturdum ve yemeğe başladım. İyiydim aslında ya. İyi, bir o kadar da kötü.
"Umutcuğum. Nasılsın yavrum?"
"İyidir annem sen?"
"İyiyim. Oğlum. Şey, nasıl gidiyor?"
"Ne nasıl gidiyor annem?"
"Dize'yle işte..nasıl gidiyor." Bir an yutkundum. Ve yapmacık bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
"Normal annem."
"Açıldın mı kıza?"
"Açıkçası, bugün açılacağım inşallah."
"Allah istediğini versin oğlum."
"Amin annecim. İnşallah." Anneme kalkıp sarıldım. Öptüm. Ve yukarıya çıktım. Birazcık ders marotonunun ardından üstümü başımı düzeltip hazırlandım.
"Anne. Ben gidiyorum. Hadi görüşürüz."
"Görüşürüz oğlum. Bol şans."
"Sağol annem." Anneme sarılıp öptüm ve dışarı çıktım. Dize'nin evine geldiğimde kapıyı tıklattım. O yazışmalardan sonra ilk kez görüşecektik. Bakalım tavrında bir değişiklik var mıydı
Kapıyı Dize açtı. Hiç bir değişiklik yoktu. Aynıydı. Buna sevindim.
"Merhaba Umut."
"Merhaba Dize. Hazırsan gidelim."

Onun istediği gibi korku filmi seyretmiştik. Hiç korkmadı. E zaten o istedi. Hem o korkmazdı da. Şimdi, asıl mevzuya dönelim.
"Evet Umut. Seni dinliyorum." Nefes alışlarım hızlandı. Kalbim hızlı kan atmaya başladı. Bacaklarım tir tir titriyordu. Zor da olsa toparladım.
"Y-yani, Dize. Artık saklayamayacağım kadar büyüdü. Sende anlamaya başladın zaten. İlk önce kendi kendime diyip durdum, aşık olma, bu kadar iyi arkadaş olmuşken kaybetmeyeyim onu dedim. Aşık olmayayım dedim. Ama, beceremedim. Bak bu varya." Elimle kalbimi gösterdim.
"Bak bu varya, sözümü dinlemedi. Sana aşık oldu. Hep senin için attı. Ondan başkasına asla atmam dedi. Benim atmam, ona bağlı dedi. Dize, ben sana aşık oldum. Çok üzgünüm, ama ben sana aşık oldum. İstemezdim ama oldum. Seni kaybetmekten hep korktum. Ama, olmadı Dize. Aşkımı engelleyemedim. Olmadı. Yapamadım Dize. Kızma bana nolur-"
"Umut, ağlama. Neden ağlıyorsun. Ben seni o kadar mı korkuttum ya. Aşık olmuşsun, kötü bir şey değil. Senin elinde olan bir şey hiç değil. Özür dileme. Sil o gözyaşlarını lütfen." Gözlerimden nehir gibi akan gözyaşlarımı sildim. Nefesimi düzene soktuktan sonra derin bir nefes çekip sordum
"Pe-peki cevabın nedir?" Meraklı gözlerimle ona bakıyordum. O da bana bir süre baktı ve
"Ağlama artık." Sadece bunu söyledi ve ayrıldı yanımdan. Ayrıldı. Hiç bir şey söylemeden. Hayır! Kaybedemem! Hayır!
Hemen peşinden koştum. Kolunu tuttum ve :
"Dize, bak ben yanlış bir şey yapmadım. Bende istemezdim sana aşık olmayı, çünkü seni kaybetmek istemedim Dize. Arkadaş olmuştuk, kaybetmek istemedim. Ama yapamadım. Aşık oldum işte! Maalesef aşık oldum! Lütfen Dize. Bırakıp gitme beni nolur." Çok fazla ağlıyordum artık. Yağmur da sanki bana uymuş döküyordu o da gözyaşlarını. Arkasını döndü ve bana kollarını açtı. Şaşırdım. Şaşkınlığımı atlatınca sımsıkı sarıldım ona. Ağladım gene omzunda. Hıçkırarak. O da bana sarılmıştı. Bir süre sonra ayrıldık.
"Kesecek misin artık ağlamayı?" Kafamı evet anlamında salladım.
"Bak Umut. Yanlış bir şey yapmadın. Ben, biliyordum zaten. İlk baştan beri." Kan çanağına dönmüş gözlerimle ona baktım
"Hadi gidelim." Elini uzattı bu sefer. Tutmam için. Bende tuttum. Eli, buzluk gibiydi.
"Elin çook soğuk Dize."
"Doğuştan öyleler."
"Benimkilerde sıcak, birbirlerini tamamlıyorlar işte." Güldü. Gene her zaman ki gibi, bende güldüm.

Elele yürüyorduk, ona olan aşkımı ilk farkettiğimde yapmayı istediğim şey, şu an gerçekleşiyordu. Ben, gerçekten hâlâ inanamıyorum. Ama mutluyum. Şaşkın ve bir o kadar da mutlu. Ama bunları ya beni iyi hissettirmek için yapıyorsa? Yok canım. Yapmaz. Y-yani, yapmaz. Değil mi?
"Görüşürüz." Evlerinin önüne gelmişiz. Hâlâ elele.
"Dize, yani biz artık şeyiz değil mi?"
"Neyiz?"
"Sevgili." Yüzüne gülünsemelerin bestini yerleştirdi ve cevapladı :
"Ne diyorsan öyledir." Bende güldüm. Ağzım kulaklarımdaydı âdeta. Ona sarıldım artık ne de olsa ona sarılmak için bi nedene ihtiyacım yoktu.
"Yalnız artık sevgili olmamız, iltifat yapabileceğin ve çok sarılıp öpmen demek değil, Hokka."
"Tabikii." Deyip ondan ayrıldım.
"Dize yeniden sağol."
"Niçin?"
"Beni sevdiğim için." Yüzüme 'yeter artık' bakışı attı.
"Rica ederim o zaman." İkimizde güldük. Birbirimizin gözüne baka baka.

Eve doğru yürüyorum. Kalkmıştı artık yüreğimde ki öküz. Açılmıştı kilidi kalbimim. Ama bir tek ona açılmıştı..
Hiç beklemiyordum. Onun da bana aşık olduğunu. Öyleymiş. Her umutsuzluğun içinde bir umut varmış. Bunu öğrendim.
Dize Tuna. Benim ilk ve son aşkım. Sert kız. Siyah. Onun da gönlü artık bende. Ama hâlâ aynı. Belki daha çok görüşecektik artık, elele yürüyecektik, arada bir sarılma ve bir yerlere gitme. Bizim sevgililiğimiz bu kadardı. Ama doğaldı. Hâlâ aynıydık. İşin güzel yanı. Düşündüm de, Dize hep aynı kalacak. Hep aynu kalacağız.
Kapıyı Arşil Abla açtı.
"Merhaba ablaların en güzeli!" Acayip keyifli olduğumu görmüş olmalı.
"Hoşgeldin oğlum. Hayrola, nedir bu mutluluk."
"Aa! Doğru mu duydum ben! Mutsuz mu olmamı istiyorsun Arşil Abla." Bunu söylerken çok komik koca karı taklidi yapmıştım. Böyle gözlerimi kısa kısa. Ağzımı büze büze. Arşil Abla da gülmüştü.
"Aşk olsun ay parçam. Ben bu yüzden demedim ki! Hiç mutsuz olmanı ister miyim?! Daha bi mutlusun merak ettim bende."
Gülerek Arşil Ablaya sarıldım. Ve kulağına fısıldadım.
"Doğumgününe gelen kız.." o da aynı benim gibi kulağıma fısıldadı
"Anladım. Allah mutluluğunuzu daim etsin inşallah." Yüzüne döndüm ve gene müthiş taklit yeteneğimi kullandım :
"Ay, inşallah Arşil Ablam! İnşallah." Yeniden sarıldım ve salona geçtim. Geçmemle birden sıçramam bir oldu.
"Ayy! Noluyo be!"
"O nasıl konuşma öyle be'li me'li. Anneye saygı biraz." Bu kelimeleri duyunca önüme çıkanın annem olduğunu anladım. Öyle bir koşmuştu ki beni görünce, Usain Bolt'a diss atar resmen. Tabii ya..
"Özür dilerim Tülin Sultan. Ama nasıl koştunuz öyle maşallah. Ödüm bir yerlerime karıştı!" Nefesimi düzene sokmaya çalışıyorum. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Ama mutluydum. Ve hâlâ da gülüyorum. Bu mutluluk geçmez çünkü.
"Dökül Umutcuğum." Annemin meraklı gözlerine gülerek cevap verdim. Annemin kollarını tuttum ve ,,,
"E-evet dedi! Evet dedi!! Seviyormuş beni o da!!" Bunu duyan annem ilk önce;
"Oğlum yavaş. Sıkma kollarımı."
"Üzgünüm."
"Ne dedim ben sana? Demedim mi o da sana aşıktır diye?"
"Dedinn!" Bu sefer o sarıldı bana. Bende sımsıkı karşılık verdim.

Yatağama geçtim. Uzandım ve tavanı seyretmeye başladım. O gün, okulun ilk günü. İlk defa sevdim okulu. İlk defa onun gelişiyle sevdim, biraz daha siyahı. Çünkü en güzel onda duruyordu, siyah. İlk gün ondan korkuyordum. Ama bir o kadar da tutulmuştum ona. Ondan korkuyordum. Ters bir cevap verir de kalbimi kırar diye, yok ondan değil. Benden nefret eder diye. Ama o nasıl biriydi, aslında korkulacak bir özelliği yok. Sert bakışları atlamayalım tabii ki de.
Okulun gene ilk günleri ; onun için endişelendim. Belki ona tutulduğumun farkına varmışım. Onun peşinden gittim sahile kadar. Onun için unuttum her şeyi. Ona vurduklarını gördüğümde, dayanamadan aynısını yaptım onlara. Çünkü ben ona aşıktım.
Ağzım kanadı. Geldi ve sildi. Bilmem kaçıncı kez devreye soktu kalbimi.
Başka bir gün, bana numarasını vermişti.
İngilizce sınavı için gitmiştim yanına. Aslında, ingilizcem iyidir. O gün, onu seyretmek için gitmiştim oraya; kabul. İngilizce vızdı. Asıl mesele oydu.
Evet, bir diğer gün; Los Angeles'a gittiği gün. Hayatım son bulmuştu o gelene kadar. Çok merak etniştim onu. Çünkü ben ona AŞIĞIM.
Yani, kısacası. Ben ona aşığım. O, siyahın, ciddiyetin en güzel tonu. O çok iyi kalpli. O, mükemmel.
Bunları düşünürken alnıma bir şey düştü.
"İltifat sevmem."

SİYAH VE SERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin