18.Bölüm

5 1 0
                                    

                                     2 Ay Sonra...
O ölmedi, bundan adım kadar eminim. Hatırlar mısınız:

"Ah Dize! Bu da nesi?"
"Neden bu kadar şaşırıyorsun ki? Ben sana yapacağım demiştim."
"İlahi Dize ya."

"O adamın neden ağzını kanattın?"
"Gökhan'ın tam orasını kanattı."
"Sevdiklerine zarar verenlere aynısını yapıyorsun demek ki."
"Aynen öyle."

"Söz veriyorum. Ben ölmeyeceğim. Asla. Yani tabikii öleceğim ama onların elinden olmayacak bu."

"Bu, onların ölmeyeceği anlamına gelmez."

"Onlar ölecek, ben ise..."
"Sana bir şey olmayacak!"

Böyle konuşmuştuk farklı zaman dilimlerinde. Anlayacağınız: bana bir sürü kez, onların elinden ölmeyeceğini söylemişti. Ve her ne pahasına olursa olsun onları öldüreceğini söylemişti. Dize onları öldürmeden kendisi ölmez. Bunun mümkünâtı yok gibi bir şey. Çünkü Dize yapacağım dediyse, yapardı.

"Ben sana yapacağım demiştim ne de olsa."

Dize ölmedi, bunu biliyorum ama beni çokça helak ediyor. Dönecek mi? Ne zaman dönecek? Nerede? Neden bana haber vermedi? O adamlar Dize'yi korkutamaz. Bu yüzden bana söylerlerdi. Of anlamıyorum! Neden! Neden! Neden!

Her ne kadar bir yerlerde yaşadığını bilsem de, genede olmuyor. Yapamıyorum. Onsuz yaşayamıyorum. Hiç fotoğrafımız yok. Fotoğraflarına bakamıyorum. Elimde ondan sadece: siyah bir kumaş mendil, üstünde "iltifat sevmem." Yazan bir postit ve eski telefon numarası. O telefon numarasına binlerce kez mesaj göndermiştim. Hiçbiri görülmemişti. Ama ben görülsün istiyorum. Ya da görmesin, direk arkama gelsin ve kulağıma fısıldasın "geldim artık. Bak buradayım." Diye. Affederim. Gerçekten affederim. Yeter ki gelsin.

Üstüme hırkamı giyip ayakkabılarımı bağladım. Tam kapıdan çıkacakken annemin yanıma geldiğini duydum.

"Oğlum nereye?"
"Dışarıya anneciğim."
"Oğlum iyi misin." Kötüyüm.
"Eh işte anne."
"Oğlum gitmesen?" Annemin omzuna koydum kollarımı.
"Anne, korkma. İyiyim ben. Söz. Sapa salim geri döneceğim. Hadi görüşürüz. Allah'a emanet ol."
"Tamam Umut. Sende oğlum."

Annemi atlatarak Burcuların evine geldim. Onunla konuşmam gerekiyor. Adım gibi eminim o da Dize'nin ölmediğini biliyor. Belki Dize ona yerini falan söylemiştir ya da ne bileyim başka bir şey.. eğer böyle bir şey varsa; öğrenmeliyim!
   
    Kapıyı tıklattım ve kapının açılmasını bekledim. Keşke şu kapıyı açan sen olsaydın Gamzelim.
"Merhaba Umut."
"Selam."
"Buyursana." İçeriye girdim. Ev, hâlâ aynı. Hâlâ sessizliğini koruyor. Ama bir şey eksik. Bir koku eksik bu evde. Aynı değil.

Burcu'yla kanepeye geçtik. O da eskisi gibi değil sanki. Ama muhakkak biliyordur bir şeyler. Dize'nin ölmediğini hayli hayli biliyor zaten.
"Burcu, seninle konuşmak istediğim bir şey var "
"Elbette."
"Dize, ölmedi değil mi?" Bu sorum karşısında yutkundu ve dikleşti.
"Yani. Ben de onun öldüğünü düşünmüyorum açıkçası. Dize hayatta olmalı."
"Peki, size hiçbir şey söylemedi mi ? Nereye gittiğini falan?"
"Hayır Umut. Onu hiç görmedim. Bize de hiçbir şey söylemedi. Ama onun öldüğünü sanmıyorum. Çünkü o adamları öldürmeden kendisinin ölmeyeceğine ant içmişti."
"Büyükannesinin yanına falan gitmiş olabilir mi?"
"Büyükanneme sordum fakat o da farklı bir şey söylemedi. Dize onun yanında değilmiş ama o da ölmediğini biliyormuş," sonra gözlerini tavana dikti. "Dize, eğer kaybolursa asla arkasında iz bırakmaz, asla haber vermez ve aniden dönebilir ya da..."
"Ya da ne?" Umarım aklımdan geçen şeyi söylemez. Yutkundu ve benimle göz teması kurdu.
"Ya da, hiç gelmeyebilir. Bunu bilemeyiz." Yapma be!

"Bir şeyler yer misin Umut?"
"Hayır Burcu sağol. Ben Dize'nin odasına çıkıyorum. Bir sakıncası yok değil mi?"
"Hayır yok."

Merdivenlerden çıkarken o odayı gördüm. Öbür odalara göre garip olan odayı. Hatırlayın ;
"Dize, bu odanın içinde ne var?"
"Bu seni ilgilendirmez."
Acaba oda kilitli midir? Denesem mi? İkilemeden kurtulup odanın kapısına doğru ilerledim. Kapıyı denedim ama kapı kilitli. Niye düşünemedin ki! Aptal!
Bu zaman kaybı oldu. 

Ve o çok sevdiğim siyah kapı. Derin bir nefes aldım. Ellerim terledi. En sonunda kapıyı açabildim.
Burnuma mandalina kokusu çarptı. Onun kokusu. Belki bu odada Dize'nin fotoğrafına bulabilirim umuduyla karıştırdım bazı yerleri. Ancak nafile.. burada fotoğrafı olan tek şey Just*!
  
Masasının üzerinde garip bir şey buldum. Karalanmış bir kağıt. Üzerinde Dize'nin yazısı var. Bakalım neler karalanmış.
 
"Sevgili babam ve annem.
Artık kan akıtma sırası bende. Size atılan hiç bir iftirayı unutmadım.
Baba; seni nasıl çarmıha gerdilerse, başlarına aynı şeyi yapacağım çok yakında. Sana çektirdikleri işkenceyi unutmayacağım, asla. Belki anneme de işkence çektirdiler, bilmiyorum. Zaten ben, anneme dair hiçbir şey bilmiyorum. Ama eminim ki, çok güzel ve çok yürekli bir kadındı. Çünkü sen mezarında çok ağlardın.
Ama artık her şey geride kaldı. Elime geçirdikleri pençe var ya, aynısını yaptım. Kendi ellerimle çarmıh yaptım. Zincirlerim, silahlarım..hepsinden kullanacağım! Hiç bir şey ziyan olmayacak.
Bana bir kutu vermiştin baba, hatırlıyor musun? İşte artık o kutudaki şeylerin  zamanı geldi.
Ben şimdi gidiyorum baba. Onlar da yakın vakitte gidecekler. Gözünüz arkada kalmasın. Beni izlediğinizi biliyorum. Endişelenmeyin bana hiçbir şey yapamıyorlar.
  Çünkü burada bana çok değer veren biri var. Onu çok seviyorum.
                          
                                           Dize Tuna.

Bu mektup kanımın donmasına sebep oldu. Bunu Dize yazmış! Tarihi de var, (sözde) ölmeden önceki gün.  Alın işte! Dize onları öldürmeye gitti! Burada da bıraktığı kanıt var! Acaba Burcu, Gökhan ve Tolga bunu gördü mü?

Bunun dışında bahsettiği kutu nedir? O kutuyu bulmam gerekiyor ama Dize çok zeki. Arkasında bunu bıraktığını düşünmüyorum.

Ve, çünkü burada bana çok değer veren biri var. Onu çok seviyorum. Derken kimi kastetmişti. Yoksa...
Beni mi?

*bu lakabı ağzıma dolayan Dilara'ya ithâfen..♡*

SİYAH VE SERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin