14.Bölüm

7 1 0
                                    

Bana baktı bir süre. Ondan sonra pes edip :
"İyi Hokka şey." Güldüm. Gözlerim de benimle birlikte güldü tabii.
Yatağına geçtik. Yatağı büyüktü zaten. Ya sorunum yatak falan değil, onun yanında olmak. Halı da bile yatarım o olsa. İkimiz yatağa geçtik. Ve ben beklenen hamleyi yaptım. Dize'yi kendime çektim ve sarıldım. Böyle sarılarak uyuduk. İlk defa, onun yanında, onun kokusunu çeke çeke uyuyacaktım. Ona sarılarak. Gece ona doyarak uyuyacaktım.
"İyi geceler, sevgilim."
"İyi geceler, sevgilim." Saçlarının altında ki yanağını öptüm ve uyuya kaldım.

Uyandığımda Dize yanımda yoktu. Daha doğrusu oda da yoktu. Benim de eve gitmeme vardı birazcık. Bende odadan çıktım ve onu aramaya çıktım. Kapıyı açar açmaz karşıma çıkmasıyla bağırmam bir oldu.
"Laan!!"
"Ay, ne var be!" Biraz kendimize geldikten sonra sordum ;
"Dize sen miydin ya?! Ödüm koptu."
"Kim olabilir ki? Herkes uyuyor."
"Sen neden bu kadar erken uyandın?"
"Hiç uyumadım ki." Kaşlarımı çatarak ;
"Neden?"
"İşlerim vardı." Bir elimle yanağını kavradım.
"Yanımda uyumamış mıydın dün gece?"
"Hayır. Sen uyuyunca kalktım." Güldüm.
"Bir şeyler yemek ister misin?" Cevap vermeden saatime baktım. Gitmeliydim. Arşil Abla bizim eve gelirdi birazdan.
Yanağına bir öpücük kondurdum ve merdivenlerden atladım. E tabi muhteşem şansım sayesinde yere çakıldım. Arkadan da Dize'nin kıkırdadığını duydum.
"Ahh!"
"İyi misin sen Umut?" Hâlâ yüzünde güller açıyordu.
"Ne o? Çok sevindin bakıyorum da." Gülen yüz ifadesini bırakıp ciddi bir şekilde sorusunu tekrarladı.
"Ne sevineceğim be saçmalama. Bir şeyin var mı?"
"Galiba burnum kanadı." Bana üzgün gözlerle baktı. Bende yarı gülerek:
"Gene yapsana!"
"Of. Bekle beni. O Hokka burnuna bir şey olmasın."
Elinde peçeteyle geri döndü. Ve kanayan yerimi silmeye başladı. Gene o gün ki gibi. Sahile gittiğim gün. Ağzımın kenarını silmişti. Gene kenetlenmiştim o gözlerine. Şimdi olduğu gibi. Tutulmuştum.
"Al. Sildim kanlarını. Evine uç şimdi." Lanet olsun! Unuttum planımı! Of of of!
"Unuttum!!" Hemen ayağa fırladım ve kapıya doğru koştum. Dize'ye minik bir öpücük kondurduktan sonra tabanları yağladım.
---
"Umut!! Sen neredesin acaba!" Planım suya düşmüş bana el sallıyordu.  Kendime küfrederken bir yandan da anneme cevap verdim. Çok sinirliydi çook.
"Şe-şey anneciğim. Sınav için çalışmaya gittim Dize'ye ben. Geç saatte aklıma gelmişti, bende olsun dedim çünkü bu sınavı almalıydım dedim. Gittim. Geldiğimde bir baktım anahtarı evde unutmuşum. Sende uyumuşsun falan.. onda kaldım mecbur." Gözlerini büyüttü. Anlamadım.
"Sadece ders çalıştınız değil mi?" Öyle bir panikle sordu ki bunu. Bende açıkçası yatmamıştım. Ben uyuyunca yanımdan kalkmış ne de olsa.
"Ne saçmalıyorsun anne ya! tabikii! Başka ne olabilir ki?! Yok artık." Rahatlayarak bir oh çekti.
"Oh.. Dize kızıma güvenebileceğimi biliyordum." Gönül koymuş gibi baktım.
"Aşk olsun."

"Kızdı mı annen çok?"
"Çok değil. Nasılsın?"
"Aynıyım. Bu arada haber vereyim Umut. Bugün bize anneannem ve arkadaşları gelecek. Haber vereyim dedim."
"Geliyorum."
"Ne?"
"Oraya, geliyorum."
"Sebep?"
"Anneannenin gelmesi. Bir de arkadaşının oğlu varsa.."
"Yok artık! Evet! Var ve benim en iyi arkadaşım o! Bana güvenmiyor musun?"
"Sana değil hayata güvenmiyorum Dizeciğim. Bir de anneannenle tanışmış olurum işte fena mı?"
"Saçmalama."
"Orada görüşürüz."  Keşke şu konuşmadan sonra ki hâlini görebilseydim Dize'nin yüzünün. Eminim o muazzam kaşlarını çatarak saydırmıştır bana.
Üstümü çıkarıp siyah bir kot ve üstüne siyah bir kazak geçirdim. Saçlarımı taradım.

"Senin ne işin var burada?!"
"Bunu telefon da konuşmuştuk. Bu arada elbise yakışmış. Dur, elbise giymişsin! Çok hoş olmuş lan!" Yüzüme üfleyerek baktı. Sanki o da memnun değilmiş gibi. Bende gülücüklü hâlimi bırakıp ellerini tuttum.
"Ne oldu? Neden astın o güzel suratını? Bu kadar rahatsız olduysan; giderim." Gözlerini gözlerime kenetledi. Kaşlarını çattı ve gözleri de bir o kadar yorgun gözüküyordu. Birden gece uyumadığını hatırladım. Ne işi vardı?
"Sen bilirsin."
"Yani rahatsız oluyorsan, gideceğim."
"Umut, yorgunum."
"Pekâlâ. Gece neden uyumadın?" Birden o yorgun, koyu mavi bir o kadar da soğuk gözlerini gözlerime kenetledi. Gerçekten onu ilk defa bu kadar yorgun görüyordum.
"Hi, baby!" Bu sesi duyunca Dize'nin arkasında bir erkeğin Dize'nin omzunu tutarken buldum. Birden sinir sistemim alt üst oldu. Ama, yapmamalıydım.
"Hi Andrew." Arkadaşı yabancıydı. Dize onunla ingilizce konuşurken Andrew denen şeyin Dize'ye sarıldığını gördüm. E tabi bozuk sinirle nereye kadar.
İkisinin yanına gittim ve Andrew'in omzuna dokundum. Saçlarımı karıştırdım.
"Hi. I'm Dize's boyfriend." Yüzüme bir süre baktı. Yakışıklı olmasına yakışıklıydı baya. Ama umrumda değil. Ona dokunmasın yeter.
"Yanlış bir şey mi söyledim?"
"Hayır. Ben Dize'nin erkek arkadaşıyım dedin."
"E niye bu bana uzaylıymışım gibi bakıyor?"
"Bilmem. Ona sorsana. Müthiş ingilizcenle." Kıkırdadı. Bende kısık gözlerle ona baktım.
"Çok komik. İngilizcem kötü değildir bu arada." Kafasını onaylarmış gibi salladı. Andrew'den beklenen tepki geldi. Yüzünü buruşturdu.
"Hi." Tokalaştık. Ve ardından bir kadın geldi. Türk'tü.
"Dize'm! Kızım maşallah! Çok güzelleşmişsin."
"Son gördüğünle aynı olduğumu düşünüyorum." Ve işte Dize Tuna.
"Yüzün güzelleşmesine güzelleşmişte, şu soğukluğun hâlâ aynı."
"Hoşgeldin annenanne."
"Hoşbulduk." Anneannesi beni gördü. Dize'ye söyleyeyim mi bakışı attım ama bir tepki alamadım.
"Sen kimsin oğlum?"
"B-ben. Umut. Dize'nin erkek arkadaşı." Şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Bir bana bir de Dize'ye baktı. Dize orada soğuk soğuk duruyordu.
"Anlıyorum. Ben de Dize'nin anneannesi; İlknur Demir."
"Memnun oldum efendim. Ben de Umut Şahin." 

İçeri geçtik; salona. Andrew denen şey Dize'nin sağına oturdu. Ben ise Dize'nin soluna oturdum. İngilizce bir şeyler gevelediler ama anladım. Konuşmaları bitince Dize'ye döndüm.
"Sana ne söyledi yanında ki şahıs?"
"Onun bir adı var."
"Her neyse. Ne dedi."
"Öylesine."
"O öylesine olan şeyleri bende bilmek istiyorum!" Sinirlendiği çatık kaşlarından ve o kasvetli gözlerinden gayet iyi görünüyordu.
"Amerika'daki arkadaşlardan falan! Neden böyle davranıyorsun?!"
"Nasıl davranıyorum?"
"Bana güvenmiyorsun," elimi tuttu. "ben seni seviyorum. O ise tek arkadaşım." Bende onun elimin üstünde ki buz gibi elini tuttum.
"Güveniyorum." Aramızda kısa bir bakışma geçti.

"E Dizeciğim. Nasılsın. Çok özledim seni."
"İyiyim büyükanne sen nasılsın?"
"İyiyim kızım. Demek sevgilin oldu." Anneannesi bana baktı. Zoraki gülümsedim.
"Evet."
"Demek soğuk sevenler varmış."
"Demek ki." Güldüm. Ağzımı açacaktım ama berbat bir şeyler zırvalarım diye dinlemekle yetindim.
"Dize. Onlar? Durumlar nasıl?" Ne durumu? Onlardan kastı kim. Meraklı meraklı Dize'ye baktım ama gözleri çok yorgundu.
"Bana, hiç bir zaman zarar vermediler. Veremeyecekler de. Rahat olun." O adamlardan bahsettiğini şimdi anladım. Bunlar konuşulurken Andrew Dize'ye bir şey söyledi ve kalktılar.
"Hey, siz nereye?"
"Odama gidiyoruz."
"O zaman rahatsız etmeyeyim." Kolunu bıraktım ve arkama dönüp yürümeye başladım. Kısa bir süre sonra kolumu sertçe bir şeyin kavradığını hissettim. Arkamı döndüğümde kolumu kavrayanın Dize olduğunu gördüm. Beni kolumdan tutarak bahçeye sürükledi.
"Umut neden böyle davranıyorsun?"
"Ne bileyim. Kıskanıyorum. Sende kalmaya geldiğimde bile beni zor sokmuştun odana. Onu ise.." yutkundum. Ellerimi tuttu. Ve bana masum bir bakış attı gözlerime bakarak.
"Haklısın. Üzgünüm." Sarıldı bana. Boynuma bir buse kondurduğunu hissetmiştim. Ayrıldıktan sonra yeniden sordu.
"Hadi, gel sende.'' Güldüm.

"Ne diyor bu ya?"
"Amerika'dan. Hayatından falan."
"Senden sonra ki hayatından mı bahsediyor," Kolumu cimcikledi hafiften. "Of çok sıkıldım ya."
"Ne yapabilirim Umut hazretleri?"
"Kek istiyorum."
"Emredersiniz. Ama şu an ki şartlar elvermediğinden size kek yapamıyorum. Başka zaman inşallah."
"Genede sağ olun Dize Hanım." Karşılıklı gülüştük.

"Dize ne zaman gidecek bu?"
"Bir süre burada Umut." Gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Ne kadar süre?"
"1 hafta falan," kaşları çatıldı ve bana baktı. "ne oldu? Yüzün düştü?"
"E şimdi seni sevemeyecek miyim?"
"Nasıl yani?"
"O varken buraya gelemem..yok! Daha fazla gelmeliyim! Seninle daha çok sarılabilirim."
"Ne diyorsun? Anlamıyorum."
"Boş ver," çatık kaşlı ve bir o kadar da yorgun bakıyordu bana. "Sen iyi misin? Yorgun görünüyorsun. Bence biraz dinlenmelisin."
"Onlar buradayken olmaz. Ne zaman uyurlarsa o zaman uyuyacağım." Kaşlarımı çattım. Sinirlenmiştim.
"Saçmalama Dize. Gel şöyle." Yatağa attım onu. E tabii aslında Dize yatağa düşecek kız değildi ama yorgunluğu öyle böyle değildi.
"Ne yapıyorsun sen?!" Sesi hiddetli çıkmıştı. Yanına sıkışarak ağzını kapadım. Bağırmaması için.
"Yanlış anlama Dize. Uyuyacağız. Sadece bir saat. Tamam mı?"
"Olmaz Umut. Bir daha böyle bir şey yapma."
"Sen beklesene bi beni."
"Nereye ya!"

"Evet. Nerede kalmıştık. Heh.. uyuyacaktık! İtiraz falan kabul etmiyorum."
"İyi de onlar şu an salondalar." Pişkin pişkin sırıttım ve yatağa atladım.
"Hayır bebek. Dışarı çıktılar."
"Ne yaptın onlara? Ayrıca bebek mi?"
"Ben bir şey yapmadım Dize. Hadi uyu artık. Söz. Yanından kalkacağım."
"O zaman sen evine git. Söz. Uyuyacağım."

SİYAH VE SERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin