1 hafta sonra...
"Dize. Yanıma gelebilir misin, lütfen!"
"İşim var."
"Dize ölüyorum!"
"Ne?"
"Hastayım çok. Nolur gel. Annem yok evde."
"Tamam."
Gerçekten hastalıktan geberiyordum. Ateşim tavan yapmıştı. Hiç hâlim yoktu. Onu istiyordum yanımda. Bana iyi gelecek tek şey o. Kapının tıklama sesini duydum. Dize geliyor diye Arşil Abla'yı göndermiştim. :)
"Umut, korkunç görünüyorsun!"
"Sağ ol. Ben de kendimi harika sanıyordum zaten!" Öksürmeye başladım. Öksürük boğazımda acı bir tat veriyordu. Bu sırada Dize içeri girdi ve kapıyı kapatarak bana sarıldı.
"Dize sarılma çok hastayım." Ama bu onun umrumda bile olmadı. Kısa bir süre sonra bıraktı beni.
"Hastaneye götüreyim mi?"
"Hayır. Yukarı gidelim sadece." Merdivenlerden çıkarken kolumdan sıkıca kavramıştı beni. Başım zonkluyordu, kulaklarımda sadece kalbimin atışını duyuyordum . İçimde fırtınalar kopuyordu âdeta. Merdivenleri çıktıktan sonra odama geçtik. Yatağa yatmama yardım etti.
"Umut." Sesi endişeli çıkıyordu. Gene yap. "İyi görünmüyorsun. Hastaneye gidelim." Kurumakta olan dudaklarımı yaladım. Boğazım da kurumuştu.
"Dize. Onlar bana ilaç yazacaklar. Benim ilacım sensin."
"Serum takarlar bence." Harika. Yüzümü buruşturdum.
"Romantikliği bozmasan olmaz."
•
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Başım çok ağrıyordu; sarhoş gibiydim. Kolumda serum takılıydı. Yanımda ise annem vardı. Sonradan aklıma geldi. Dize. Neredeydi o? Burada olmadığını görünce kırılmadım desem yalan olurdu.
"Oğluşum, nasılsın birtanem?" Yorgun gözlerimle anneme baktım.
"N-nerede o?"
"Kim nerede oğlum?"
"Dize. Nerede?''
"Dize kızım kahve almaya gitti. Gelir birazdan."
İyi insan lafının üstüne gelirmiş. Dize ellerinde kahvelerle odaya girdi. İki kahveyi de anneme verdi. Bana da kısa bir bakış attı. Ne kastettiğini kestiremedim.
"Görüşürüz. Geçmiş olsun." Gözleri, acımasızlıkla boyanmıştı âdeta. Çok şaşırdım. Şakın şaşkın gözlerle Dize'ye baktım. Nereye gidiyordu? Niçin gidiyordu? Beni böylece bırakıp? Daha fazla beklemeden, gitti.
▪
"İyi geceler oğlum."
"Sana da anne."
"O Dize kızımın yaptığına üzülme, çok mühim bir işi olmasa seni bırakıp gitmezdi öylece. Kıza küsme boş yere." Kızgın mıydım? Kırgın mı? Bilemiyorum. Anneme zoraki bir gülümseme yapıp odama çıktım. Kapıyı kapattım ve yatağıma uzandım. Telefonuma baktım mesaj var mı diye. Yok. Acaba bir şey mi yaptım diye düşündüm. Ama hayır."İyi akşamlar Dize," Görüldü atıyor. Neden?
"Dize n'oluyor? Neden böyle davranıyorsun? Bir şey mi yaptım."
Görüldü atarsa bende ona giderim. Buna da görüldü atacak hâli yok ya.
•
"Ne oluyor Dize? Ne bu soğukluk? Bir şey mi yaptım?"
"Hayır tabii ki Umut."
"O zaman neden mesajlarıma cevap vermedin? Hastaneden ayrılırken de soğuktun biraz.
"Ben hep soğuğum. Ayrıca işlerim vardı. Mesajlarına cevap yazamadım."
"Anladım Dize." Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Evet, eve gidiyorum. Arkamdan gelmedi. Ya da ne bileyim işte, yapmadı herhangi bir şey. Neler oluyor? Bana neden böyle davranıyor ki? Dayanabilir miyim ben onsuzluğa? Bilmiyor mu bunu?
•
Sabah hiç istemesem de okula gittim. O geceden sonra hiç konuşmamıştık Dize'yle. Bir terslik vardı ve benim artık o siyah perdeyi aralamam gerekiyordu.
Sınıfa girdiğimde başımdan aşağı kaynar sular döküldü, kanım çekildi resmen. Dize, en arka sıraya gitmiş; Burcu'yla oturuyordu. Neden? Yarım saat onun gözlerine baktım. O da bana..gözlerime..acımasızca!
•
"Dize! Bana bir bakar mısın! Dize!" Peşinden koşuyorum. Gene. Her zaman ki gibi. "Yahu Dize diyorum!" Koştum ve kolundan tuttum.
"Ne oluyor Dize? Ne bu hâlimiz?" Başını kaldırdı ve bana baktı.
"Neymiş hâlimiz?"
"Dize, bana soğuk davranmaya başladın, mesajlarıma cevap vermiyorsun, yerini değiştirmişsin..bunların hepsini benden uzak durmak için yaptığını anladım da: Neden Dize? Kalbini mi kırdım, ya da başka bir şey? Ne yaptım sana Dize?" Kolunu çekti. Gözlerime kısa bir süre baktıktan sonra gitti. Ama gözlerinde çok nadir bir şeyi gördüm; üzüntü. Evet, o da üzülüyor. Ama onun anlatacağı yok. Hoş, zaten onun için uzak duruyordur ya benden. Bende yarın Burcu'yla konuşacağım.