Dize?
O olabilir mi?
Benim ona doğru gittiğimi görünce koşmaya başladı aksi yöne. Evet, evet eminim. Bu DİZE!
"DİZE!"
"Umut ne oluyor nereye?!"
"Alya bırak işim var benim." Alya'nın elinden kurtuldum ve olanca gücümle Dize'ye doğru koşuyorum. Hayır bir daha gidemez."DİZE! KAÇMA!" Çok özledim. Çok.
Korna çalıyorlar ama bu kulağıma ninni gibi geliyor."Ya Dize dur!" Çok hızlı koşar. Nasıl yetişeceğim bilemiyorum ama çoo feci koşuyorum. Ciğerim çok acıyor ve nefeslerim kesik kesik. Çok soğuk ve üstelik arkamda annemler de var. Benim için endişelenecekler. Umrumda değil! Dize'ye ulaşayım da!
"DİZE KAÇAMAZSIN ARTIK! PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIM!" Gerçektem bırakmayacağım Dize Tuna. Bu sefer değil.
"DİZE! SENİ KAÇIRIRSAM KENDİNİ AFFETMEM! BİLİYORSUN DEĞİL Mİ! HEM KENDİ HEM BENİM İÇİN DUR LÜTFEN! YALVARIRIM DİZE!" Hâlâ koşuyor. Aramızda mesafe var.
Ah ama sonunda çıkmaz bir sokağa çıktı. Durdu. Çaresizce gitmeye çalıştı ama gidemedi. Çünkü o da istiyor artık bu hasreti bitirmeyi. O da istiyor bana kavuşmayı. O da istiyor bana sarılıp koklamayı. O da istiyor Hokka demeyi. O da istiyor bundan sonra buradayım demeyi. O da istiyor, ama diyemiyor. O da istiyor ama yapamıyor. Peki ya şimdi? Peki ya şimdi ne yapacaksın Gamzelim? Ne yapacak sizce? Kurtulup kaçacak mı? Beni seçip daima yanımda olacağına söz verecek mi?
"Dize?" Bana arkası dönük. Sadece nefes alıp veriyor. Ben ise yüzünü gördüğüm an hıçkırıklara boğulacağım, biliyorum. Zaten şu anda gırtlağım çok acayip yanıyor ve nefes alamıyorum. Çenemin de titrediğini unutmayalım. "Dize? Ses ver ne olur... çok özledim." Ons adım adım yaklaşıyorum. Küçük küçük adımlarla kurtuluşa doğru ilerliyorum. "Dize."
Ve en sonunda onun hemen arkasındayım. "Biliyorum. Geleceğini. Asla beceremedin ki sen zaten Dize. Beni kandırmayı.." artık gülüyorum. Artık zamanı geldi. Nefesimi düzene soktum. Derin bir nefes aldım ve omuzlarını tuttum. Sopsopuk. "Dize'm.." öbür elimi de diğer omzuna attım ve omuzlarını kavradım. Onu yavaş yavaş kendime doğru döndürdüm. Kokusu..burnuma çarpıyor. Mandalinam.
En sonunda bana tamamen döndü ve yüzü yüzüme hizalandı. "Dize?" Hırkasının şapkasını çıkardım ve yüzüne düşen saçlarını geriye ittim. Ve işte o en sevdiğim bir çift koyu mavi göz, beyaz tenin ve siyah saçın mükemmel uyumuyla karşımda ciddiyetin en güzel tonu Dize Tuna.
"Dize!" En sonunda bağırdım ve hıçkırıklara boğuldum. Tabii aynı zamanda ona sarıldım. Bedenini bedenime kenetledim. Başımı saçlarına gömdüm ve ağladım. Yaklaşık bir yarım saat öyle kaldım. Hıçkırıklarım dinince ondan ayrıldım ve yüzüne baktım. Yüzü bir garipti. Daha önce görmediğim hâldeydi."Dize, neyin var güzelim?" İltifat ettim. Kızsana. Yüzüme bir süre baktı. Evet çözdüm. Yüzü, endişeli.
"Konuş Dize konuş. Yalvarırım susma. Konuş lütfen!"
"Umut. Ben çok üzgünüm." Özür mü diliyor?
"Niçin güzelim?" Bu soruma cevap vermedi. Cevap vermediği hâlde gitmeye yeltendi ama ben tuttum.
"Nereye Dize?! Gene nereye?" Yüzüme bomboş gözlerle baktı.
"Dize bak ben sana kırgın değilim. Ya da kızgın. Ne hâddime? Sen sapa salim geldin ya, o yeter bana. Dize..Siyah. gitme ne olur. Bir daha gitme. Onlardan kurtuldun ve geri geldin. Bir daha gitmemek üzere." Durdu ve yüzüme baktı. Ağlıyordu. Hafiften.
"Seni çok seviyorum Dize." Ellerini yanaklarıma koydu.
"Üşümüşsün."
"Evet. Sarılsana."
"Bende seni çok seviyorum. Evet, onlar öldüler. Garantiledim. Artık gitmek yok. Senin kalbinde ve yanındayım." Bana sarıldı. Çok sıktı. İlk defa bu kadar sıktı ve omzumun ıslandığını hissettim. Siyah kız, Hokka oğlanın omzunda ağlıyor. Bende ona sarıldım ve hasret gözyaşlarımı yeniden Dize'nin mandalina kokulu saçlarına emanet ettim."Bak Umut. Bunları asla çıkarmayacağız, söz mü? Yani ayrılana kadar." Elinde iki bileklik vardı. Bana, içinde siyah yazan bir bileklik taktı.
"Yani, ölene kadar." Elindeki hokka yazan bilekliği aldım ve onun sol eline taktım.
"Evet Hokka. Ölene kadar."
~SON~