2004
"Tekrar." diye kükredi Niklaus. Uşağı hızlıca başka bir adam getirdi ve elideki bıçakla adamın avcuna küçük bir çizik attı. Kanlar adamın vücudundan dışarı aktıkça Niklaus içindeki canavara söz geçiremiyordu. Gidip o adamın tüm boğazını deşmek ve son damlasına kadar kanını içmek istiyordu. Kanın çekici bir kokusu vardı. Niklaus zincirlerden kurtulmaya çalıştı fakat zincirler mineli olduğu için bedeninin her yeri tek bir hareketi ile yanmaya başlıyordu. Bir aslandan daha güçlü kükredi. Kanı her istediğinde canı yanıyordu. İçmeliydi. Hayır, içmemeliydi. Caroline için savaşmalıydı.
Gözü bugün katlettiği otuz dört insana kaydı. Hepsinin kanları çok güzeldi. İçmek istiyordu, daha fazla içmek. "Klaus." O sesi duyması ile tüm açlığı yok oldu. Sinirleri yatıştı. Korkunç kişiliği kayboldu. Dişleri eski haline döndü. Mine artık canını yakmıyordu. Küçük kızın onun evinde olduğunu bilmek huzur veriyordu. Kızın küçük ayaklarının salonunda çıkardığı ses hoşuna gitmişti.
"Çöz beni." dedi uşağına. Sadık uşak hızlıca adamı zincirlerden kurtardı ve giymesi için ona yeni bir tişört verdi. Niklaus tişörtü giyerken hızlıca giriş katına çıktı ve salona yöneldi. Kızı görmeyi çok istiyordu.
Niklaus karşılaştığı manzara karşısında dona kaldı. Küçük Caroline kanlar içindeydi. Sol dizi, avuçları ve yanağı kanıyordu. Elijah bir yandan onu neşelendirmeye çalışırken diğer yandan yaralarını temizlemeye çalışıyordu. Elijah dönüp kardeşine endişeyle baktı. Küçük kıza zarar vermesini istemiyordu. İki gündür aşağı katta susuzluğuyla savaştığını ve başarısız olduğunu biliyordu. Caroline, Elijah'ın bakışlarını takip ettiğinde Klaus'u fark etti. Klaus ona göre kocamandı. Kız yanında küçücük kalıyordu. Caroline onu ilk görünce her ne kadar korksa da şimdi çok seviyordu ve ona asla zarar vermeyeceğini biliyordu. Caroline, Elijah'ın ellerinden kurtulup Klaus'a koştu ve ona sarıldı. Niklaus ne yapacağını bilemedi. Küçük kızın güzel kokusu onu büyülüyordu. Kanı muhteşem kokuyordu. Diğerlerinden çok farklıydı. Buna rağmen Niklaus onun tadını merak bile etmedi. Caroline'in beline uzandı ve onu kavradığı gibi kaldırıp kucağına aldı. Caroline küçük bir çocuk değildi, on yaşına yeni girmişti. Artık büyüdüğü için kimse onu kaldırıp omzunda taşıyamıyordu, Klaus hariç. Kız yükseklerde olmanın verdiği mutlulukla sırıttı. Ellerini güçlü Klaus'un ensesinde birleştirdi ve onun yüzünü inceledi. Sıra gözlerine geldiğinde ikisi de gördükleri karşısında etkilendi. İkisinin de gözleri sıradan değildi. Klaus'un gözlerindeki yaşanmışlığı farketti Caroline. Klaus sadece güzel bir bedene sahip değildi onun gözünde, bilge bir kişiydi. Niklaus, Caroline'in gözlerinin derinliklerine indiğinde ileride kızın başına gelecekleri az çok tahmin edebiliyordu. Bu küçük kız büyüdüğünde tüm dünyayı hakimiyetine alabilirdi. Niklaus dikkatini yaralara çevirdi. "Sana ne oldu böyle?" dedi koltuklara ilerleken.
Caroline düşüncelerinden sıyrılıp odaklanmaya çalıştı. "Şey," Kız sözüne başlamadan Klaus'un bir koltuğa oturup onu da kucağına oturttuğunu fark etti. Niklaus, Elijah'a her şey kontrolüm altında bakışı attı ve ona gitmesi için bir işaret yaptı. "Okulda oynuyorduk. Sonra bir iki tane oğlan oyunumuzu bozdu. Ben de kızdım bunlara." Caroline dizindeki acıyla bakışlarını oraya çevirdi. Klaus yarasına krem sürüyordu. "Sonra beni ittirdiler ve düştüm." diye devam etti Caroline. "Annem endişelenmesin diye eve gitmek istemedim. Senin beni iyileştireceğini biliyorum." Klaus'un gözlerine bakarak gülümsedi.
Önce biraz afalladı fakat hemen toplanıp kıza gülümsedi. Koltuktan kalktı ve kızdan kıpırdamadan onu beklemesini istedi. Kız onu onaylayınca mutfağa gitti ve bir kap çıkardı. Eline aldığı büyük bir bıçakla bileğini kesti ve kanının kaba akmasını sağladı. Bir süre sonra kesik kapanınca bileğini yıkadı ve kızın yanına geri döndü. Elindeki kabı kız görmesin diye hemen yere koydu ve masadaki pamuğu alıp kızın önünde diz çöktü. Kızın onu merakla izleyen gözlerine baktı ve "Bana güveniyor musun?" diye sordu.
Caroline kendinden eminlice başını sağladı ve "Güveniyorum, Klaus." dedi. Adamın ne yapacağını çok merak ediyordu. Klaus pamuğu kabın içindeki sıvıya batırdı ve pamuğu yaralarının üstünde dolaştırdı. Caroline onu pür dikkat izliyordu. Gördüklerine inanamadı. Tüm yaraları yok olmuştu. "Tanrım. Sen harika bir adamsın." diyerek Klaus'un boynuna sarıldı. Caroline hep onu kollayan, onu iyileştiren ve onunla vakit geçiren bir abisinin olmasını dilemişti, böylelikle babasını unutabilecekti. Caroline abisini bulmuştu. Genç adamın yanağına bir öpücük kondurdu.Caroline ertesi gün okula gittiğinde hiç olmadığı kadar iyi hissediyordu. Kitap okuyan Elena'nın yanına gitti ve "Günaydın." dedi. Çok geçmeden kızlar Elena'nın okuduğu kitap hakkında koyu bir muhabbete daldılar.
Zilin çalmasına bir kaç dakika kala dün onu yere düşüren çocuğun ona yaklaştığını gördü. "Ben özür dilerim, Caroline." dedi.
Caroline, Tyler'ın yüzündeki morluğu fark etmesi ile şaşırdı. "Önemli değil. İyileştim. Sana ne oldu?" diye sordu kız.
"Büyük sınıflardan bir oğlan sana zarar verdim diye bana kızdı."
Tyler'a zarar vermesi için bir çocuğu etki altına alan Niklaus sayesinde o gün Caroline Forbes, Tyler Lockwood'la arkadaş oldu.