2014
"Caroline, lütfen konuş benimle." Konuşmayacaktım işte. Beni o odada o psikopat canavar ile yalnız bırakmıştı. Elimdeki şampanyayı tek yudumla bitirdim ve kadehi kenara koydum. Gitmek istiyordum. Bir an önce burdan kurtulup annemin yanına gitmek istiyordum. Kızlara anneme gittiğimi söylemiştim. Buraya gelmeden önce de orada hazırlanmıştım zaten ama annemin haberi yoktu çünkü o işteydi. Bu saatte dönmüş olması gerekir, eve gidersem onu görebilirim. Ona sarılabilirim. Fakat gidemem. Klaus'dan korkuyorum. Onun akli dengesinin yerinde olmadığını biliyorum, bu yüzden eğer gidersem bana ya da Stefan'a zarar vereceğini düşünüyorum. Gitmezsem, onunla dans edersem ve o yine de bana zarar verirse? Bir kadeh şampanya daha aldım hizmetliden.
Kadehdeki şampanyayı bitirdikten sonra boş kadehi önümden geçen bir garsona uzattım. Onu aldı. Arkamı dönüp Stefan'dan uzaklaştım. Balo salonuna doğru ilerledim. Çalan klasik müzik kulaklarımı dolduruyordu fakat artık boğuk duyuyordum havada dolaşan notaları. Görüntüm biraz bulanıklaşınca gözlerimi kısarak ilerlemek zorunda kaldım. Balo salonunda gözlerim Klaus'u aradı. Bir an önce şu lanet son dansı edip gitmek istiyordum. Birisi kollarımı kavradı ve beni dans eden insanların arasına çekti. Bir kaç saniye sonra bu kişinin Stefan olduğunu fark ettim. "Özür dilerim."
"Özürünüzü kabul etmeyeceğim, Bay Salvatore." dedim başımı kaldırarak. Gözlerine bakmamak için etrafa bakındım.
"Bu gece böyle sonlanırsa asla rahat uyuyamayacağım."
"Siz zaten uyuyamazsınız ki, Bay Salvatore."
"Ah, Caroline. Lütfen. Ben cidden üzgünüm." Kaşlarını kaldırmış bana bir köpek yavrusu gibi bakarken gardımı indirmedim.
"Üzülmelisiniz zaten."
"Caroline, niye hala burdasın? Neden benden kaçmadın?"
"Kaçamam." Fısıltı şeklinde döküldü kelimem. "Benimle dans etmek istiyor."
"Kim? Klaus mu?" Şaşkınca kaldırdı kaşlarını. Kendi etrafımızda bir tur dönerken başımla onayladım onu. "Bunu tahmin etmeliydim. Bu balodaki en güzel bayan sensin Caroline." Alnıma dudaklarını değdirdi.
Aklıma gelimişken "Kapıma bıraktığın bu elbise için teşekkür ederim. Gerçekten çok güzel." dedim dürüstçe.
Kaşları çatıldı. "Ne elbisesi?" Tam ona cevap verecektim ki partner değişme sırasının gelmesiyle ellerimiz birbirinden ayrıldı.
Nasıl yani? Az önce ciddi ciddi hangi elbiseden bahsettiğimi anlamamış mıydı? Bu elbiseyi alan Stefan değil miydi?
Ben daha neler olduğunu anlamadan karşımdaki gülümseyen adam beni dans ettirmeye başlamıştı. Kahverengi saçları ve kahverengi gözleri vardı. Orta boylardaki burnunun altında kıvrılmış dudakları ile yüzümü dikkatlice izliyordu. Çenesini tam ortadan ikiye ayıran çizgi sevimli duruyordu. Siyah smokinin içinde şık duruyordu. Hızlı adımlarıyla benimle vals yapıyordu. Aceleciydi. "Merhaba, Caroline. Eğleniyor musun?" Birincisi, bu adam adımı nerden biliyordu? İkincisi, beni önceden tanıyor muydu? Üçüncüsü, neden eğlenip eğlenmememle ilgileniyordu? "Çünkü ev sahibi benim. Konuklarımın memnun kalmasını sağlamalıyım." Ev sahibi mi? Klaus değil miydi baloyu düzenleyen? Bu adamın Klaus'la ne bağı vardı? "Ah ne kadar da kabayım. Ben Kol Mikaelson. Klaus benim abim, sevgilim." Sevgilim? Abisi kılıklı.
"Peki sen beni nerden tanıyorsun?" Sol ayağını biraz ileri attı ve beni döndürdü. Belimden beni kendine çekti.
"O konuyla ilgili bir şey söyleyemem." Bu kadar gizemli davranması yüzünden bıkkınlıkla iç çektim. Gülümsemesi büyüdü. "Abimin sende gözü var. Sende ne buluyor bilmiyorum. O kadar da farklı durmuyorsun." Sözleri kırıcıydı. "Ama özünde nasıl biri olduğunu hepimiz biliyoruz. Korktuğunda ne kadar sevimli durduğunu, kızdığında seksileşmeni... Gerektiğinde sivri dilini kullanman cidden baştan çıkarıcı. Özellikle biriyle fikir ayrılığına düştüğün zaman kendini haklı çıkarmaya çalışman... Akıllı birisin." Kıpkırmızı kesildiğimi hissettim.
Kol ile bir anda ellerimiz ayrıldı ve sağ tarafa savruldum. Bulanık görüntüyü düzeltmem bir kaç saniye aldı. Özenle taranmış kahverengi saçlarından biraz daha açık renkli gözleri ile bana çok yumuşak bakıyordu ama yüz hatları oldukça sertti. Büyük burnu ve büyük kulakları olması onda karizmatik bir yan oluşturmuştu. Eğer onun yüzüne uzaktan bakarsanız tüm tüyleriniz diken diken olabilirdi. "Caroline Forbes." Eli gergin bir şekilde sırtımda yerini aldı. "Hiç değişmemişsin." Beni çok iyi tanıyan fakat benim tanımadığım başka biri daha mı? Ah. Peki bu kimdi? Bir başka Mikaelson olma ihtimali kaçtı? "Ben Finn Mikaelson."
"Cidden mi? Siz Mikaelsonlar'ın benimle ne alıp veremediği var öğrenebilir miyim acaba?" Adımları Kol'unkinden çok daha yavaştı.
"Kardeşimle neler konuştunuz Caroline?"
"Hiçbir şey." Ellerimizi kaldırdı ve beni biraz uzaklaştırıp döndürdü.
Eski yerime döndüğümde beni kavrayan eller daha korumacıydı. Şampanyaların etkisi ile başım dönmeye devam ediyordu yavaştan. Gözlerimi kırpıp açtım. Karşımda samimice gülümseyen bir adam vardı. Çene bölgesi geniş olmasa Kol'u andırdığını söyleyebilirdim. Çok çekici duruyordu. Sımsıcacık kahverengi gözleri bana umut veriyordu. Küçük bir gülümseme belirdi yüzünde. "Caroline," Hadi canım! Herkes beni nerden tanıyor? "Güzel görünüyorsun."
"Teşekkür ederim." Tekrar kızarmıştım. "Kim olduğunuzu sorabilir miyim?"
"Benim adım Elijah. Elijah Mikaelson."
Mikaelson soyadını bir kez daha duymamla iç geçirdim. "Belki bana bütün Mikaelsonlarla tanışma nedenimi söyleyebilirsin, Elijah."
"Üzgünüm ama bunu Klaus büyük bir zevk ile söyleyecektir." Bir titreşim dalgası geçti vücudumdan. Klaus'la dans etmen gerekiyor. "İyi misin?"
"Evet." Gülümsedim.
"Caroline, ben kardeşlerimin kaba davranışları yüzünden senden özür dilerim. Bazen düşüncesiz olabiliyorlar."
"Hayır, Elijah, sorun değil."
"Kardeşimin adını duyduğundan beri dehşet saçıyorsun. Bir sorun mu var?"
"Aslına bakarsan," Kısa bir süreliğine boynumu eğdim. Gözlerine tekrar baktığımda istemsizce gülümsedim. "Klaus beni ürpertiyor. Ona, onunla dans ediceğime dair söz verdim ama beynimin içindeki ses bana arkama bakmadan kaçmamı söylüyor."
"Sakın." Sesi sertti. "Ona söz verdiysen eğer, sözünü tut. Yalanı sevmez Klaus. Hem onun güven problemi var." dedi sanki normalmiş gibi.
"Elijah. Bu güzel hanımefendiye daha fazla beni kötülemeden onu senin ellerinden alabilir miyim?"
Onun güzel sesini duymamla kalbim göğüs kafesimi kırmaya çalıştı. Böylelikle onun kucağına atlayabilecekti.
Elijah bana soru sorarcasına baktı. Ona içtenlikle gülümseyince belimdeki elini çekti. Bir adım geriye gitti ve avcunun içine alan elimin üstüne küçük bir öpücük kondurdu.
Klaus beni kendi etrafıma döndürerek kendine çekince başım tekrar dönmeye başladı. Dengemi kaybetmemle eski halime dönmem bir oldu. Ben ona dönerek yaklaşınca Klaus hızla beni kendine çekti. Ellerimi sevgiyle kavradığını hissedebiliyordum. Belimdeki elini daha da sıkılaştırdı, beni kendine çekti ve bana gülümsedi. O güzel dudaklarının kenarları kıvrılınca sırıtmadan edemiyordum. Vücutlarımızın büyük bir bölümü birbirine değiyordu. Ateş aldığımı hissedebiliyordum. "Caroline," diye fısıldarken adımı dudaklarını kulağıma indirdi. "Sen kardeşlerimin dediğine aldırma. Sonunda kollarımdasın. Bunun için çok uzun süredir bekledim. Şu an tek istediğim uzun bir süre böyle durmak. Ayrılmadan." Beni kendi etrafımda çevirdikten sonra vücudumu tekrar vücuduna yasladı. "Ah, Caroline. Seni özlemişim." Yanaklarımdaki kırmızılık sanki kafama kadar ilerlemişlerdi. Bir saunadaymışcasına her yerimde sıcak buharlar dolaşıyordu resmen. Başım döndü. Midemde küçük bir bulantı hissetmemle yutkundum. Başıma bir ağrı girince gözlerimi kıstım. Klaus'un görüntüsü iyice bulanıklaşırken bana seslenen o güzel sesini tekrar duydum. Gözümün önünde beliren siyah noktaların sayısı arttı. Gözlerimi kırpıştırdım fakat açmaya çalışırken zorluk yaşadım. Klaus'un, efratımdakilerin sesleri daha boğuk geldi. Sesler birbirine karıştı ve kulağıma zarar vermeye başladı. Sırtımdaki sert zemini hissetmemle bir süre uykuya dalacağımı anladım.