2009
Genç Caroline eline aldığı çileği çikolata sosuna batırdı. Klaus'un onu izlediğinin farkındaydı. Dikatli olmalıydı. Eğer çileği sosa düşürürse adam onunla dalga geçerdi. Yeteri kadar sosa batırdığını düşününce çileği ağzına attı. Harika bir tadı vardı. Buram buram kokmaları yetmiyormuş gibi tüm ağzının içini esir alıyorlardı. Caroline'in yüzünde aldığı zevki gösteren bir gülümseme belirdi. "Hadi, kıyafetlerini deneyelim." diye önerdi ona Klaus kalkarken. Kız ayağa kalktı ve adamın ona uzattığı eli kavradı. Beraber oturma odalarından en büyük olanına girdiler.
Etrafta iki üç tane uşak dolaşıyor ve Caroline'e rahat bir ortam hazırlıyorlardı. Efendileri odaya girince küçük bir selam verip çıktılar. Ortadaki masa kaldırılmıştı. Odada dört adet tekerlekli askı vardı. Hepsinde birbirinden güzel balo elbiseleri asılıydı. Koltuğun çaprazında duvara doğru bir paravan vardı, Caroline burada giyinip soyunabilecekti.
Niklaus koltuğa oturdu ve erkeksi bir biçimde bacak bacak üstüne attı. Caroline hızlıca bir elbiseyi eline alıp paravanın arkasına geçti ve giyinmeye başladı.
En az yirmi yedi farklı elbiseyi deneyen Caroline oflayarak yirmi sekizinci elbiseyle koltuğa bıraktı kendini. Yorulmuştu. Daha fazla elbise denemek istemiyordu. Hiç biri olmuyordu işte. Kiminin ya göğüsü şişiyor, kiminin beli oturmuyordu. Kiminin renginin ona yakışmadığını düşünmüştü Caroline, kiminin ise boyları sorundu. Gözlerini dinlendirmek için kapattı ve derin nefesler alıp verdi. Yarın akşam bir baloya ev sahipliği edecek olan Klaus'un partneri olacaktı ama giyecek hiçbir şeyi yoktu.
Niklaus onun bu tepkisine sırıtmadan edemedi. Çok tatlı duruyordu kız. Ayağa kalktı ve ona yardım etmek amaçlı kıyafetlere baktı. Caroline'e hepsi yakışmıştı fakat genç kızın mükemmel elbiseyi istediğini biliyordu. Bir elbiseyi askıdan çıkardı ve kıza uzattı. "Bunu giymeni istiyorum."
Kız önyargıları ve elbiseyle beraber paravanın arkasına geçti ve giyindi. Adamın karşısına geçerken üstünü düzeltti. Klaus'un gözlerini büyütüp ona hayranlıkla bakmasıyla afalladı ve kendini aynanın önüne attı. Bu elbise harikaydı! Mor ve grinin çok güzel tonlarından tüllerle oluşuyordu. Ne çok kabarıktı ne de üstüne yapışıyordu. Üst kısmı kalp şekilde straplezdi ve belini pırlantalarla sarmalıyordu. Çok asil, diye içinden geçirdi genç kız.
Niklaus bu elbisenin Caroline'den başka kimseye yakışmayacağını biliyordu. Caroline onu her zaman şaşırtmıştı, gerek zekasıyla gerekse hareketleriyle. Şimdi tekrar şaşırıyordu. Geçmişte gördüğü o grandüşeslerin, kraliçelerin hepsi Caroline'in yanında solda sıfır kalırdı. Dünya varolduğundan beri bu güzellikten mahrum kalmıştı, şimdiyse bu egoist adam altı yıl boyunca sakladığı güzelliği istemeyerek gözler önüne serecekti. Caroline'ın eski dönemleri sevdiğini biliyordu. Her seferinde kendisine o zamanlarla ilgili soru soruyordu. Adam bu daveti kızın özendiği o sosyeteye takdim baloları gibi düzenlemişti. Eski ritüeller her ne kadar yapılmayacak olsa da -yapılacağı takdirde Caroline'ın çok göz önünde bulunmaktan kıpkırmızı kesileceğini biliyordu- teknik olarak kızı sosyeteye tanıtacaktı. Caroline'in oflamasıyla düşüncelerinden ayrıldı ve kıza odaklandı. "Rahat edemedin mi?"
Caroline ellerini ne zaman bıraksa üst kısmı düşüyordu. "Niye hiçbir elbise bana olmuyor?" diye yakındı.
"Alania!" Adamın bağırmasıyla odanın kapısından hizmetçi girdi. Caroline, Klaus'un hizmetçiye ne dediğini merak etti. Kız gitti ve yaklaşık yarım saat sonra geri döndü, yanında başka bir kadınla beraber. Kadın, Caroline'den elbiseyi çıkarmasını istedi. Niklaus bayanlar rahat etsin diye odadan ayrıldı ve işlerine gömülmeye karar verdi. Bu sırada elbisenin ait olduğu mağaza adına çalışan terzi kadın Caroline'a askı dikiyordu. Böylelikle genç kız daha rahat edecekti.
***
Genç kız heyecanlıydı. Merdivenlerin başına gelince derin bir nefes aldı ve aşağıya baktı. Köşk tıklım tıklımdı. Klaus girilmesini istemediği odaların başlarına iri cüsseli birkaç vampir koymuştu onun dışında üst kat bile kalabalık sayılırdı. Klaus neredeydi?
Tam o sırada sanki onu duymuş gibi gözlerinin içine bakarak alt kattan merdivene yaklaşan Niklaus'u gördü. Adam gülümseyerek başını eğince Caroline inme vaktinin geldiğini anlamıştı.
Kız merdivenlerden bir kuğu gibi süzülürken herkesin ilgisini topladı. Misafirlerin nutku tutulmuştu. Genç bayanlar merdivenin başında o kız için duran Bay Mikaelson'u fark ettiklerinde kıskançlıkla doluyor, yaşını almış olan hanımefendiler ise kızı içlerinden tebrik ediyorlardı. Beyler gözlerini ondan alamıyor ve Mikaelson'u çok şanslı buluyorlardı.
Caroline bu bakışları görünce kızardığından haberi yoktu. Bu kadar kalabalık olmak zorunda mıydı? Merdivenlerin bitimine yaklaşık on basamak kaldığında Klaus'un ona yarı yola kadar eşlik ettiğini gördü. Elini tutması için uzatan adama baktı. Sadece kıza odaklanmıştı Klaus. Caroline, Klaus'un elini narince kavrayınca adam endişelendi. Kızın kaçmasından korkuyordu, onu bırakmasından.
Niklaus avuçları içindeki küçük elleri sıkıca kavradı. Onu aşağıya indirirken aç bir kurt sürüsü gibi gözüken erkeklere sert bakışlar yolladı. Bu kötü bir fikirdi. Caroline, onundu ve onun olana kimse göz koyamazdı.
İnsanlar onları fark edince yol veriyorlardı. Caroline ne olduğunu anlamadan kendini büyük salonda buldu. Eşyalar kaldırılmıştı. Bir dans pistine benziyordu. Klaus onu salonun ortasına kadar çekti ve onların gelmesiyle yeni başlayan şarkı ile elini kızın sırtına yerleştirdi.
Dans ettiler. Tüm gece. Arada bir gelenlerle sohbet ediyorlardı fakat her fırsatta Niklaus onu kollarının arasına alıp dans etmek istediğini söylüyordu. Caroline hiç salon dansı bilmemesine rağmen adamın kollarında rahatsız hissetmiyordu. Niklaus'un bedeni ve hareketleri o kadar iyi yönlendiriyordu ki onu profesyonel dansçılardan bir farkı yoktu resmen. Aralarındaki kimya hiçbir şeyi engel olarak görmüyordu sanki.