2010
"Geldik mi?"
"Evet." Ellerini genç kızın gözlerinden çekti. Caroline, Klaus'un evinin arkasındaki küçük ahırın karşısında duruyordu. Olabilir mi? Klaus kapıları açtı. Genç kıza elini uzattı. Caroline, adamın elini tuttu ve arkasından ilerledi. Klaus onu bir atın önüne çekti. Caroline karşısındaki güzelliği görünce kalp atışı hızlandı. Çok asil duruyordu. Klaus önce bellemeyi koydu, sonra deri eyeri ata taktı ve Caroline için gerekli ayarlamaları yaptıktan sonra atı ahırdan çıkardı. Caroline, Klaus'un yardımıyla ata bindi. "Dediğim gibi, tamamen sana ait." Hafifçe gülümsedi Klaus. Caroline sevgi ile elini bembeyaz atın yelelerinde dolaştırdı. Çok sağlıklı duruyordu. Asla boynunu eğmediğini fark eden Caroline "Çok asil." dedi. Sesi büyülendiğini belli ediyordu.
Niklaus kızın ellerini eyere götürdü ve onu kavramasını sağladı. "Öyle." Kızı onayladı. "Şimdi, topuğunla hafifçe vurmanı istiyorum." Genç kız ata vurmak istemiyordu. Ona zarar verme düşüncesi kalbini kırıyordu. Ama adamın bu konularda uzman olduğunu, atları sevdiği için de kendisine onlara zarar verecek bir şey yaptırmayacağını biliyordu. Korkarak topuğunu değdirdi atın karnına. At ilk adımını attığında gülümsemeden edemedi. "Elini sakın bırakma. Ne tarafa dönmek istersen bunu o tarafa çek." Caroline dediğini yaptı ve eyerin önündeki tuttuğu deriyi sola doğru çekti. At sola döndü ve Klaus ellerinden kurtuldu. "Biraz daha hızlanmak istersen ıslık çalman, daha sert vurman ya da," Klaus ağzından bir ses çıkardı. "Buna benzer bir ses ile ona seslenmen yeterli olacaktır." Caroline, Klaus'a baktı. Az önce çıkardığı sesi asla ondan beklemezdi. Sırıttı.
Niklaus kızı öyle görünce afalladı. Kendine geldiğinde kız ve at gitmişti. Etrafa bakındı. Caroline dört nala evinin arkasındaki oramana gidiyordu. Giderken artan adrenalin hormonu yüzünden sevinç çığlıkları dudaklarının arasından çıkıyordu. Kızı böyle görünce gülümsedi. Fakat aklına gelen fikirle tüm bedeninde bir soğukluk dolaşınca vampir hızıyla kıza yetişti.
Caroline, atının sırtında dört nala ilerlerken yüzünü yalayıp geçen rüzgar sayesinde özgür hissediyordu. Bu harika bir histi. Yükseklerdeydi sanki. Caroline yanında Klaus belirince şaşırdı. Şaşkınca adama baktı. "Eyeri çek." Adamın sert sesini duyunca itaat etti ve eyeri kendisine doğru çekip atın durmasını sağladı. Niklaus genç kızın belini dikkatlice kavardı. Onu yumuşak bir şekilde tutarsa avuçlarından kayabileceğini fakat çok sert tutarsa da incecik belinin kırılabileceğini düşünüyordu. Orta sıkılığı bulup kızı kaldırdı. Genç kız adamın omzunu kavrayarak dengesini sağladı. Klaus onu yere, ormanın derinliklerinde büyümüş çimenlerin üstüne bıraktı. Caroline onun ne diyeceğini merak ediyordu. Kızacağını düşünüyordu fakat Klaus hiçbir tepki vermeden ona bakıyordu. Yüzünden, gözlerinden adamın ne diyeceğini, nasıl tepki vereceğini kestiremiyordu. Merakla Klaus'un arkasına baktı. Ne ara bu kadar uzaklaşmıştı evden? Gözleri adamın gözleri ile buluşunca hiç beklemediği bir şey ile karşılaştı. Niklaus onu koca kolları arasına hapsetmiş, ona sıkı sıkı sarılıyordu. Caroline bir süre sonra bedeninin bu tavıra karşı donduğunu fark etti. Genç kız hemen kollarını adamın kaslı karnının arkasında kavuşturdu. "Bir daha bu kadar hızlı sürmeni istemiyorum." diye fısıldadı Niklaus Caroline'ın saçları arasına. Kız tepesinin ısınmasıyla titredi. "Bir şey olabilirdi. Başına bir şey gelebilirdi. O, seni sırtından atabilirdi." Adam daha sıkı sarılmaya başladı.
Caroline halinden memnundu ama bir süre sonra nefes alamaz hale geldiğinde itiraz etmeye başladı. "Klaus..." Adamın sırtında kenetlenmiş ellerini ayırıp onun karnına koydu. Klaus'un üstünde sadece yarım kollu bir tişört olduğundan genç kız onun bedenini kolaylıkla parmaklarının altında hissediyordu. Derin bir nefes almaya çalışarak tüm gücünü topladı ve onu ittirdi. "Nefes alamıyorum. Lütfen, bırak."
Niklaus kızın kelimelerini duyar durmaz ellerini çekti ve ondan iki adım uzaklaştı. Hiçbir şeyi beceremiyordu. Kıza zarar gelmesinden korkmuştu ama asıl zararı az kalsın kendisi verecekti. Caroline önüne düşen saçlarını el yordamıyla geriye attı. Gözlerini kızdan kaçırdı ve atın karşısına geçti yanında ip olmadığı için onu bir yere bağlayamayacaktı. Atın gözlerine bakarak onu etkisine aldı. Böylelikle at kaçma çalışmayacak ya da hareket etme girişiminde bulunmayacaktı. Kıza döndüğünde Caroline'i ağacın altında ayaklarını kendine çekmiş ata bakarken yakaladı. Ağır adımlarla kıza yaklaştı ve onun yanına oturdu.
Caroline, Klaus'un kokusunu iyice içine çekti. Ellerini adamın beline doladı. "Çok," Bir nefes aldı. "Çok," Kelimeyi uzatarak konuştu. "Çok teşekkür ederim. Bu gerçekten çok güzel bir at. Dediğim gibi asil ve sağlıklı, büyüleyici. O bir erkek öyle değil mi?" Klaus kızı mırıldanarak onayladı. "Bir adı var mı?"
Kız onun gözlerine heyecanla bakınca Niklaus masmavi gözlerindeki ışıltıyı gördü. "Yok."
Caroline hızla adamın yüzüne yaklaştı. Gözlerini rahatça görmek istiyordu. "Ona bir isim verebilir miyim?"
Heyecanla hareket etmesi az önce ayaktayken geriye aldığı saçın tekrar yüzüne düşmesine neden oldu. Adam saç tutamını parmaklarının arasına aldı ve saçı gözlerinin önünden çekmek için biraz kenara alıp onunla oynamaya başladı. "Tabii ki de aşkım, o senin."
Genç kız kaşlarını çattı. "Bu konu hakkında konuşmuştuk. Bana aşkım demeyecektin." Adamın gözlerine bakmak istiyordu ama Klaus o saç tutamıyla oynayıp gözlerini kaçırıyordu. Adam bir özür mırıldandı. "Dük." Caroline'ın dudaklarından heyecanla döküldü kelimeler.
"Efendim?" Niklaus, Caroline'ın gözlerine baktı.
"Onun adı Dük olsun." Caroline'nın gülümsemesi büyüdü. "Beğendin mi?"
"Bayıldım." diye gülümsedi Niklaus. Genç kızın beklemediği bir anda alnına öpücük kondurdu ve elini kavrayıp ayağa kalktıktan sonra onu da kaldırdı. Kızı atın yanına gelene kadar peşinden çekti. Dük'ün sırtına çıktıktan sonra Caroline'ın da binmesi için ona yardım etti. Caroline, adamın arkasında ellerini onun belinde tutarak yerini alır almaz at öne atıldı ve ormanın daha da derinliklerine indi.