2009
"Onlar senin ailen Klaus. Asla senin için kötü olanı istemez. Eğer isteselerdi şu an yanında olmazlardı. Biliyorum da söylüyorum." Kız parmaklarını tabutların içinde dolaştırarak adama yaklaştı. Ona yalvaran gözlerle bakmayı sürdüyordu.
Adam başını öne eğdi. "Caroline, olmaz."
Kız, Klaus'un sözünü kesti. "Neden Klaus? Neden olmaz? Bak," Caroline hızlıca Elijah'ın tabutunu açtı ve kazığı kalbinden çıkardı. Tam "Bu kadar basit." diyecekti ki sözleri yarım kaldı Klaus onu kollarından tutup duvara yapıştırmıştı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun!" Caroline'in gördükleri karşısında nefesi kesildi. Klaus vahşice ona kükrerken korkmaya başlıyordu. Gözleri gün ışığında parlayan bir çift kehribar taşı gibiydi. Çok güzel duruyordu ama bir o kadar da korkutucuydu. Tehlikeliydi. Aptal, aptal, aptal... Aptalın tekiydi. Ne diye bir melezi sinirlendiriyordu? Ne diye bu dünyada yaşayan en yaşlı canlıyla uğraşıyordu? Ama bu adam onun arkadaşıydı. Gözleri doldu. Ne yani en çok değer verdiği bu adam ona şuracıkta kıyacak mıydı? Yapmazdı, değil mi? Klaus ona zarar verir miydi? Vücuduna? Ruhuna? Adam gittikçe sinirleniyor sinirlendikçe kızın gözünde güzelleşiyordu. Caroline mazoşist olup olmama ihtimalini düşündü. Korkuyordu ama daha önce böyle bir görüntüyle karşı karşıya kalmadığı için etkileniyordu da.
Caroline kurumuş dudaklarını ıslatmaya çalıştı. "B-Ben..."
"Kızı bırak, Niklaus."
Caroline kurtarıcısına baktı, Elijah Mikaelson. Yaşama geri dönmüştü. Hala hatırladığı gibiydi. Takım elbise onun otoriter bir kişiliği olduğunu gösteriyordu. Sorumluydu da.
"Bu kız da kim?" dedi sert yüzlü iri yarı adam. Sipsiyah saçları vardı. Caroline bu adamı tanımıyordu.
"Caroline Forbes. Niklaus'un tek zayıf noktası, abicim." Caroline sesin sahibine baktı. Rebekah da dönmüştü ve ona acıyarak bakıyordu. Adama abi dediğine göre o da mı bir Mikaelson'dı?
"Tatlı küçük bir şeye benziyor." Çarpık bir gülümseme ile başka bir Mikaelson onlara katıldı.
Çok fazlalar, diye düşündü Caroline. Buradan sağ kurtulmam sadece Elijah'a bağlı. Caroline korkuyla Klaus'un elleri arasında titrerken adamın ona kaşlarını çatarak baktığını gördü. Aklından neler geçtiğini merak ediyordu.
Bunu nasıl düşünebilir, diye geçirdi içinden Niklaus. Onu korkuttun, seni psikopat. Her şeyi eline yüzüne bulaştırıyorsun. Kızın kolunu bıraktı. Ailesine dönüp kızı arkasına aldı. Elijah yakında duruyordu. Kıza bir şey yapma olasılığına karşın tetikteydi. Finn onun arkasında dikiliyor ve Caroline'a sertçe bakarak kızı inceliyordu. Rebekah duvara sırtını yaslamış, ellerini göğüsünde kavuşturmuş sahte bir gülümseme ile kendisine bakıyordu. Kol ise kardeşinin omzuna eline atmış duvarın ordan Caroline'ı süzüyordu. Sert ifadesini korudu. Küçük kardeşine bakarak "Ona parmağınızın ucuyla bile dokunursanız karşınızda beni bulursunuz." dedi.
***
"Büyümüşsün." Caroline kafasını kitaptan kaldırdı ve sesin geldiği tarafa baktı. Elijah açık penceresinin yanında odasında duruyordu. Kız gözlerine bakınca yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"Sen..." Caroline diyecek bir şey bulamıyordu. "Hala aynısın."
"Beni ve ailemi o tabuttan kurtardığın için teşekkür ederim, Caroline. Sana borçluyum."
Genç kız kafasını salladı. "Bana hiçbir şey borçlu değilsin, Elijah. Bunu Klaus için yaptım. Ailesine ihtiyacı var."
Elijah'ın gülümsemesi büyüdü. "Niklaus'un sana ihtiyacı var."