Kalbimi Sana Sakladım

1.3K 55 0
                                    

2014

Klaus bana seslenince aşağıya indim. Öğünlerimi sıkı yapmam, aksatmamam gibi kuralları vardı. Tam mutfağın olduğu tarafa dönüyordum ki Kol'un bana o alaycı gülümsemesiyle dedikleri yüzünden kıpkırmızı oldum. "Caroline, ses açma yöntemlerin tuhafmış."
Hadi canım? O kadar ses çıkarmış mıyımdır? İyi de onlar vampir, yani kalp atışlarımı bile duyarlar. Kahretsin! "Kol, kapa çeneni!" Klaus'un kükremesi evi doldurduğunda titredim. "Caroline, aşkım buraya gel." Dediğini ikiletmeden mutfağa, yanına gittim. Bir bar sandalyesinde oturmuş beni bekliyordu. Elini uzattı, tuttum. Beni kendine yaklaştırdı. Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. "Ye." Yanına oturdum ve leziz yemekleri yemeye koyuldum. "Dünyayı gezmek istediğini biliyorum." Merakla ona baktım. Elini koyduğu bacağımın alev aldığını düşündüm. "İstediğin her yere seni götürürüm. Roma, Paris, Tokyo... Tek yapman gereken sormak."
Büyük bir sevinç ve heyecan kapladı içimi. "Gerçekten mi?"
"Gerçekten."
Sevinç çığlığı atıp boynuna sarıldım. "Sen harikasın. Lütfen, Klaus, lütfen götür beni burdan."
Küçük bir kahkaha attı. "Pekala aşkım, hadi hazırlan. Ben çoktan planımı yaptım. Sana da gösteririm eğer beğenmediğin bir şey olursa değiştiririz." Dudaklarına öpücük kondurdum.
Çocuk gibi hoplaya zıplaya mutfaktan çıktım. Tam merdivenlerden çıkacaktım ki sert bedene çarpmamla dengemi kaybedip düştüm. "Hey, iyi misin?" Finn kolumu kavrayıp beni kaldırdı.
"Evet. Teşekkür ederim, beni kaldırdığın için." Gülümseyerek ona baktım. Teşekkürümü başını sallayarak kabul etti ve yoluna devam etti. Üst kata çıktım ve Klaus'un hasta olduğum gece bana giydirdiği şeyleri giyindim. Aşağıya inerken ona seslendim. "Klaus! Ben annemin evine gidiyorum." Bana yaklaştı. Tam nedenini soracaktı ki "Çantam orada. Hem belki evdedir annem. Onunla da vedalaşırım."
"Seninle geliyorum." diyip elimi tuttu.
"Ondan sonra kampüse gideceğim. Eşyalarımı toplar kızlarla da vedalaşırım. Elena merak eder. Şey... Galiba Stefan'la konuşmam gerekecek. Yani sen gelmesen iyi olur." Elimi tuttu ve beni kendine çekerken küçük bir kahkaha attı. "Ne oldu?"
"Caroline, sana karşı açık olacağım." Gözlerini gözlerime dikmiş bana gülümsüyordu. "Eğer şimdi Stefan'a gidip ayrılmak istediğini söylersen muhtemelen bir şey anlamayacaktır."
Tek kaşımı kaldırdım. Hiçbir şey anlamamıştım. "Nasıl yani?"
"Ben Stefan'ı etkiledim Caroline, onu ben yokken seni koruması ve ben geldiğimde de seni bana getirmesi için etkim altına aldım. Ve o gün sen benimle dans etmeden önce ona şu sevgili olduğunuz günleri unutturdum. Şu an eskisi gibi arkadaşsınız yani." Ellerini belime yerleştirdi ve beni iyice kendine çekti. Bana yukardan bakıyordu.
Göğüsüne şaka amaçlı yumruklar attım. "Seni kurnaz!" Benim sırıtmama rağmen dudaklarını üstüme örttü.
"Hadi gidelim." diye mırıldanıp beni kapıya yönlendirdi. Elini belimden indirmiyordu. Onun arabasına bindik. Sipsiyah bir Maserati Quattroporte S Q4'ü vardı. On dakikadan kısa sürede eve varmıştık. Arabadan indim ve kapının önüne geçip Klaus'u bekledim. Hemen geldi. Kapıyı çaldım. Salı akşamı annem evde olurdu.
Kapı açıldı annem bana bakarken gülümsüyordu. "Caroline!" Bana sarıldı. Onu çok özlemiştim. Beni bırakınca yüzündeki gülümsemesinin gittiğini fark ettim. "Klaus, burada ne işin var?"
Önce anneme sonra Klaus'a tedirgin bir bakış attım. "Merhaba, Elizabeth. Kızın ve ben seninle bir şey konuşmalıyız." Klaus'un yüzündeki gülümseme içimi rahatlatmıştı.
Annem şaşırmış görünüyordu. "İçeri girebilirsin."
Annemin arkasından salona girdik. Koltuğa oturunca annemin yanına oturdum ve ona sarıldım. "Seni seviyorum, anneciğim." Ona fısıldadım.
Başımı öpüp kokumu içine çekti. "Ben de seni seviyorum Caroline. Ama iyi misin?" Klaus'a bakarak konuşmaya devam etti. "Bir sorun mu var?" Klaus'un bana bakışını yakaladığımda içim eridi. Sevgi doluydu. Ama anneme sarılmayı bıraktım.
Tamam, kabul ediyorum. Lise dönemi boyunca cidden iyi bir kız olmamıştım. Ona böyle sarılmamın annemin tuhafına gitmiş olması normaldi. Fakat onu görmeyeli çok zaman olmuştu ve muhtemelen onu uzun süre göremeyecektim de. "Anne, ben hayallerimi gerçekleştireceğim ve Klaus bana yardımcı olacak." En güzeli hızlıca söylemekti.
Yüzü bir süre aynı kaldı sonra dediklerimi anladıkça tek kaşı soru sorarcasına kalktı. "Nasıl?"
"Elizabeth, dünyanın her yerini gezip gördüm. Çoğu insan beni tanıyor. Hepsi emrime amade. Kızın, çevresinde neler olup gittiğini görmeli, güzelliklere tanıklık etmeli. Caroline bunu hakkediyor, herkesden çok. Bu yüzden onu nereye isterse götürmeye karar verdim." Bir derin nefes verdim. Klaus konuşmanın bütün zor kısmını üstlenmişti. Ona teşekkür etmeliydim daha sonra.
Annem bana döndü. "Minelerini düzenli olarak içiyor musun?"
Ben annemin sorduğu soruya kaşlarımı çatarken Klaus neşeli bir kahkaha attı. Aslında içmiyordum ama yine de onun beni etkilemediğinden emindim. Klaus annemin sinirli bakışlarına maruz kalınca ciddileşti ve "Elizabeth, Caroline'ı asla etki altına almam. Onun kararlarına saygı duyuyorum. Teklifimi kendi iradesiyle kabul etti." dedi.
"Klaus, kızımla konuşabilir miyim? Yalnız." Bana kızacağını düşündüm.
"Tabii," Gülümsedi. Bana döndü ve "Seni on dakika sonra alırım. Yanına çok eşya alma." dedi. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu?
Onu başımla onaylayınca gözden kayboldu. Hemen konuşmaya başladım, sonuçta yirmi dakika hazırlanmam için kısa bir süreydi. "Anne, bak, ne düşündüğünü biliyorum. Ama Klaus'la benim aramda bir şey geçti ve eğer ben sana bunu söylersem bana inanmayabilirsin. Ben ona güveniyorum."
"Ne demek bir şey geçti? Açık konuş benimle Caroline, ona nasıl güvenebiliyorsun? O bir canavar. Arkadaşlarına zarar verdi. Hatta Carol Lockwood'u öldürdü."
Ne? Klaus niye Tyler'ın annesini öldürmüş olsundu ki? Arkadaşlarıma nasıl zarar vermiş olabilrdi? "Benim bunlardan haberim yok ama Klaus'un yanında ben yokken yaptıkları hiç umrumda değil. Anne ben onu küçüklüğümden beri tanıyorum. Babam yokken, erkek arkadaşıyla birlikteyken o vardı benim yanımda. Sana hiç söylemedim ama o her zaman benim yanımda oldu. Ve eminim ki bu kadar sürede bana zarar vermediğine göre asla da vermez. Onun yanında ben olduğum sürece eskisi gibi olmayacağını biliyorum." Bir anda itiraf ettiğim tüm bu sözlerle üstümden kocaman bir yük kalktığını hissettim. Ayağa kalktım. "Ben hazırlanmaya başlasam iyi olacak." Fısıltı şeklinde çıkmıştı sesim.
"Caroline..." İtiraz edicek oldu fakat sonradan ağzını kapattı. Başını eğmeden önce gitmemi işaret etti.
Odama çıktım ve çantamı aldım. Burada alabileceğim hiçbir eşyam yoktu. Kampüse gitmek zorundaydık. Hala koltuğun üstünde duran elbiseme ve ayakkabıma baktım. Dünyayı dolaşacaksam madem üniversitemi durdurmam gerekiyordu. Belki de hiç dönmezdim. Klaus da izin verirse eğer onunla yaşayabilirdim.
Aşağıya indim ve anneme sarıldım. On dakikalık sürem bitip Klaus gelinceye kadar birbirimizden ayrılmadık. Gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde ona kızdım. Klaus gelince annemin elini sıkıp beni aldı.
Arabada kampüse giderken sessizliği ben bozdum. "Carol Lockwood'u neden öldürdün?"
İnledi. "Nasıl öğrendin?"
"Klaus nasıl öğrendiğim önemli değil. Soruma cevap ver. Hem ben sadece konuşmak istiyorum, davranışlarının nedenini öğrenmek istiyorum. Seni yargılamak için sormadığımı biliyorsun. Bana her şeyi anlatman lazım."
Derin bir nefes aldı. Elleri direksiyonu daha sıkı kavrıyordu. "Carol Lockwood'u öldürdüm çünkü Tyler bana karşı geldi." Gözünü yoldan ayırmıyordu.
"Nasıl yani?" Bana her şeyi anlatması gerekiyordu.
"Bak bir melez ordum var. Stefan'la konuşurken duydun. Dünyanın her yerindeki kurt sürülerini vampire çeviriyorum. İlk başta hayatta kalmıyorlar ama sonra görsel ikiz kanını onlara verince dönüşümleri tamamlanıyor. Hepsi bana bağlı. Tyler onlardan biriydi ama bir şekilde bağı kırmış, galiba bir kurt kız sayesinde, ve bana ihanet etmiş. Bu yüzden ben de annesine zarar verdim."
Görsel ikiz kanı? Elena? "Görsel ikiz kanını nerden buluyorsun?"
"Stefan, Elena'nın kanını temin ediyor benim için, bazen de Katherine'inkini." Bana af dilercesine baktı.
Ve benim bunlardan niye haberim yoktu? Elena veya Stefan bana bunları neden söylememişti? Diğerleri biliyor muydu? "Bak," Gözlerinin derinliklerine ulaştım. "Bu yaptıklarının hiçbiri beni ilgilendirmiyor. Eğer beni ilgilendiren bir şey olsaydı, eminim Stefan söylerdi zaten. Ben yanında olduğum sürece senin asla kontrolünü kaybetmene izin vermeyeceğim." Ellerimizi birbirine kenetledim. "Ve tüm ömrüm boyunca yanında olacağım."
Arabayı sağa çekti. Bana uzanıp dudaklarıma varla yok arası bir öpücük kondurdu. Daha fazlasına olan ihtiyacımla ensesini kavradım ve dudaklarına daha büyük bir öpücük kondurdum. Sırıttı. "Hadi, geldik."
Arabadan indim kampüsteki odama gittim. Etrafta çok fazla insan yoktu. Hızla içeri girdim ve eşyalarımı toplamaya koyuldum. Klaus beni arabada bekliyordu, çok fazla eşya alma demişti. Tüm dünyayı dolaşacaktık ama o benden eşya almamamı istiyordu. Ofladım. Ne alabilirdim ki? Keşke Klaus burada olsaydı.
"Beni mi çağırdın, aşkım?"
Yüzümdeki gülümseme ile ona baktım, bir süre sonra alt dudağımı sarkıtıp "Yanıma ne alacağımı bilmiyorum." dedim.
Dolabıma yöneldi ve valizimi çıkarıp yatağa koydu. "İki tane pantolon ve bir hafta boyu yetecek üst al. Bakım ürünü, makyaj malzemesi falan alma, gideceğimiz yerde istemediğin kadar var."
"Bir haftalık mı? Bana tüm dünyayı bir haftada gezdirmeyi düşünmüyorsun, değil mi? Ayrıca nereye gideceğiz? Günlük kullanmam gereken kremlerim var."
Kahkaha attı. "Merak etme Caroline, bir hafta boyunca seni krallığımda ağırlayacağım. Orada kimden ne istersen onu elde edebileceksin."
"Krallığın mı?" Kaşım kalkmış, ellerim belimde ona bakıyordum.
"Evet. İlk olarak New Orleans'a gidiyoruz." Gülümseyince gamzeleri çıktı ortaya.
Sadece başımı sallayabildim. Klaus'un dediği gibi iki pantolon ve hergüne bir tane giymek üzere yedi tane tişört aldım. Kıyafetleri katlayıp valize yerleştirirken Klaus'a baktım. Telefonumla oynuyordu. "Bir şey mi var?"
"Arkadaşlarına mesaj atıyorum. Grill'de buluşur ve vedalaşırsınız. Böylece vakit kaybetmeyiz."
Ona yaklaştım ve koluna sarılarak başımı omzuna yasladım ve mesaj yazışını izledim. Benim adımdan yazıyordu mesajı. "Beni yalnız bırakmayacaksın, değil mi?"
"Grill'de sana katılmamı mı istiyorsun, onca benden nefret eden arkadaşın var iken?"
Onu başımla onayladım. Aslında nefret ettikleri konusunda itiraz edecektim ama onların Klaus hakkındaki düşüncesini bilmiyordum. Öğrenmek için güzel bir fırsattı, bunca yıl onun benimle olduğunu söylemek için.

"Ne demek gidiyorsun?" Matt şaşkınca bir bana bir Klaus'a bakıyordu. İlk başlarda bir tek beni anlayışla karşılayan Stefan'dı. Belki de Klaus'la arası iyi olduğu içindi.
"Dünya'yı dolaşmanın zamanı geldi." Uzun süredir kenetli ellerimize baktım. "Ve bunu yanımda Klaus'la yaparsam, her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorum." Elena'ya baktım. Dolmuş gözlerini benden kaçırınca ona sarıldım. "Yapma ama, her şey güzel olacak. Telefonumu sürekli açık tutacağım, söz veriyorum. İstersen de gittiğim her yerden kartpostal atarım." Kıkırdadık.
"Demek sonunda kasabayı terk ediyorsun, işte buna içerim!" Hepimiz barın arkasında duran ve Grill'in içki stoğunu tüketen Damon'a baktık. Ona laf atabilir ya da onunla dalga geçebilirdim ama tavırları alaycılıktan çok uzaktaydı. "Gel buraya," Beni yanına çağırınca Klaus'un elini bıraktım ve ona yaklaştım. Bir bardak çıkardığını gördüm. Onu tekila ile doldurdu. Kendininkini de doldurduktan sonra bana kadeh kaldırdı. "Yaşamını iyi değerlendir, Barbie." İçkiyi tek yudum ile bitirdikten sonra ona teşekkür edip ben de içtim.
Diğerlerine döndüğümde üzgün görünüyorlardı. "Hey millet, bu bir cenaze değil. Canlanın biraz! Damon," Ona döndüm ve gülümsedim. "Bana biraz müzik ver."
Müzik sisteminden hareketli bir müzik açtı. Hepsine zorla dans ettirdim. İçtik, eğlendik. Onlarla son günümün üzgün geçmesi kötü olurdu. Şimdilik son kez, birlikte, adam akıllı eğlendik. Onları uzun süre tekrar göremeyebilirdim.
Klaus'u da dans etmeye zorladım ama o etmedi. Beni izlemeyi tercih ediyormuş. Ona bir kez daha baktım. Doğru kararı vermiştim. Hayatımı onunla geçirecek olmam en doğru karardı. Son zamanlarda verdiğim en doğru karardı hatta. O beni etkisi altına alıp gittiği günden sonra aslında kimseyi sevmediğimi fark etmiştim. Tüm o erkekler gönül eğlendirmeymiş. Ben kalbimi ona saklamışım.

Hiding My Heart (Klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin