'Simge-Prens ve Prenses'
ile dinlemenizi tavsiye ederim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar :-)Herkesin hayalleri ve arzuları vardır. Kiminin asla gerçekleşmeyecek, belki ama yine de hayal etmekten vazgeçmeyecektir. Peki gerçekleşip de istediği gibi olmayanlar ne yapacaktır, bunu bilen var mı? Benim halim de buydu işte.
Ne kadar nikah varsa kıyıldı (gerçi 2 tane nikahtı ama bana fazla gelmişti çünkü onunla birden fazla bağ demekti.) derken her şey beş saatte bitmişti. Gelinliğin omuzları baya açık olduğundan üzerimdeki gelinliğe hiç uymayan bir hırka giymiştim. Bakışlarımı aileme çevirip
"Merak etmeyin.İyi olacağım. Hem de tahmin edeceğinizden çok daha iyi." dedim. İçimdeki ses, bunun tam tersini söylemesine rağmen üzülmemeleri için bunu söylemek zorundaydım. Hepsine tek tek sarılırken düşündüğüm tek şey buydu. Düğün için dediği gibi hazırlıklar sanki birkaç günde değil uzun bir süredir yapılmış gibi duruyordu. Tüm yakın akrabalar toplanmıştı.
"Evet, hadi güzel karım bu kadar vedalaşma yeter geç hadi biz gidelim." dedi sesini oldukça gür tutarak.
Sonra kulağıma doğru eğilerek "Seninle yalnız kalmak için sabırsızlanıyorum." bu sözleri nefesini kulağımda hissetmekten daha da ürpertmişti beni. Titredim. Ve orada durmaya devam ettim. O da öylece durdu ve aniden elimi tuttu.
"Hadi biz gidelim yol uzun sonuçta."
Söylediklerine hemen cevap verdim.Daha doğrusu saçmaladım bu olayların verdiği şokun etkisiyle.
"Kalsaydık, biraz en azından bugünlük.Sonuçta insanın evi gibisi yok değil mi?"
"Şapşal, ben de bunu diyordum. Hadi biz gidelim. Baba arabamın anahtarını alabilir miyim?"
Anahtarları aldı ve beni de peşinde tekrar ellerimi tutarak götürdü.
"Nereye gidiyoruz hem annenler de bizimle gelmeyecek mi?"
Ellerimi onun elinden kurtarmaya çalıştıkça daha fazla sıkıyordu.Bu hareketleri beni gittikçe daha da korkuttuyordu.
"Yoo, onlar eve dönecek. Senle eve gitmeden önce yalnız kalacağımız bir yer biliyorum. Seni oraya götüreceğim. Her oyunun kuralları vardır. Bu oyunda da seninle belirlememiz gereken bazı kurallar var. Daha doğrusu senin uyman gereken kuralları, sana öğretmem gereken kuralları."
Gülümsedi. Evliliği bir oyun olarak görmesi garipti. Neyse arabanın kapısını açtı. Ben doğru düzgün arabaya bindikten sonra o da sürücü tarafına geçip arabayı sürdü. Ben de arkada kalanlara el sağlamakla yetindim sadece, onları üzgün olmadığıma inandırmak için gülümsedim ayrıca. Gerçek şuydu ki geleceğimin ve kendimin nereye sürükleneceğini bilmeden sadece uyumaya odaklandım. En azından bunu yapabilirdim. Tabi başlangıçta sadece gözlerimi kapayabilmiştim. Kim bu muhteşem yaz güneşinin altında uyayabilirdi ki. Hem de böyle bir ruh haliyle. Uyuyamayacağımı anlayınca gözlerimi açtım ve tamamen yola odaklanmış Mert beye baktım. Rüzgarda dalgalanan saçlarının bile benden daha özgür göründüğünü düşünmeden duramadım. Saçlarımın topuzu yüzünden rüzgarın okşayışını hissedemiyordum. Bunu düşünerek yüzümü buruşturdum. Sonunda aklımı bugün olanlardan geçici süreliliğine de olsa başka bir şeye verebilecektim. Yavaş yavaş tokaları saçımdan çıkarmaya başladım. Umrumda bile değildi tokaların nereye düştüğü. Ben böyle saçımla uğraşırken birden frene basılmasıyla, son anda gözüme tokanın girmesi engeledim. Bunun sebebi olana dönerek neredeyse bağırarak:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Kül
Ficción GeneralBazen aşk nefreti doğurur ki bu nefret senin hayatının bir parçası olur...