Isabel'in ağacının yanından ayrılmak istemiyordum, bir süre o şekilde durdum. Ağacın ılık kabuğu yerini yavaş yavaş soğuk sert bir kabuk alıyordu. Bir süre o şekilde durdum, Rosa birkaç dakika sonra yanımdan ayrılmıştı. İnsanlar etrafta geziniyorlardı, tören bitmişti. Isabel'in annesi ve babası bir süre sonra ellerinde top şeklinde bir ekmek ve demir kadehlerle yanıma geldiler.
"Çok güzel bir tören oldu güzel kızım." Diyerek ağacın gövdesini okşadı" Eliana, kızımı onurlandırdığın için teşekkür ederim."
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Hayatımda ilk defa katıldığım bir ayinde Rosa'nın talimatlarını takip etmiştim.
"Rosa sayesinde, ben sadece ona ayak uydurdum." Gülümseyerek başımı eğdim.
O sırada babası bana elindeki fazla kadeh ve ekmeği uzattı:
"Geleneğimizdir."
"Teşekkür ederim. Böyle şeyleri pek bilmiyorum."
"Isabel seni gerçekten de buradan habersiz yetiştirdi değil mi çocuğum?" dedi annesi gülümseyerek. Başımı evet şeklinde sallarken ekmeğimden bir parça kopardım. Tadı daha önce yediklerime hiç benzemiyordu, hafif şekerli bir ekmekti bu. Ama tadı damağınızda hoş ve ferah bir tatlı bırakıyordu. Kadehimden bir yudum alarak ekmeği yuttum. Kadehteki şarap ise çeşitli baharatlarla donatılmıştı, içerken değişik tatlar alıyordunuz ve hissettirdiği duygular gerçekten başkaydı.
"Bu ekmeğin adı Tepane, hamurun içine gizli bir malzeme katarak oluşturuyoruz. Her aile kendi malzemesiyle özel ekmeğini oluşturuyor. Şarap ise çeşitli baharatlarla donatılmış ama bizim ailemizde baskın olarak tarçın kullandık. Böyle günlerde ailemizin ekmeğini ve şarabını herkesle paylaşmak geleneğimizdendir."
O sırada başlarını öne eğerek selam verdiler ne için olduğunu anlayamamıştım; belimde bir el hissettim kafamı çevirdiğimde Daniel'ın bal rengi gözleriyle karşılaştım. Isabel'in ailesine döndü:
"Hiç gerek yok, size karşı selam vermesi gereken benim leydim ve lordum. Eminim ki ruhu Tanrıçamızın cennet bahçelerinde huzura ermiştir bile. Gratias ad prandium." diyerek yavaşça eğildi.
"Bon Dicendum." yüzlerindeki hafif gülümseme ve yaşlı gözlerle kafalarına kaldırdılar ve yanımızdan uzaklaştılar.
Daniel'a döndüm, gözleriyle beni izliyordu.
"Onlara ne dedin?"
"Yemeklerini paylaştıkları için teşekkür ettim." Diyerek ileriye baktı ama gülümsemesini saklamadı. Gülümsediğinde o kadar yakışıklı görünüyordu ki..
Göz göze geldiğimizde birbirimize bir süre baktık, tam o sırada arkamdan gelen bir erkek sesiyle irkildim.
"Demek buradasın, her yerde seni arıyordum." Daniel gözlerini arkama sabitleyerek konuştu:
"Damien."
Arkamı döndüğümde üzerindeki cübbenin altında iri cüssesi belli olan bir adamla karşılaştım. Göze hitap eden bir adamdı, kendini etraftaki kişiler arasında belli ediyordu. Yüzü tanıdık geliyordu, siması... Bal rengi gözleri... Adam eğilerek selam verirken tekrardan konuşmaya başladı:
"Kabalığım için kusura bakmayın Leydim. Ben Damien Feardorcha. Daniel'ın abisiyim."
Daniel'ın abisi...
Bu tanıdık simayı açıklıyordu. Daniel'da Karanlık Varis olduğuna göre o da hanedanın ilk varisi olmalıydı. Kendimi selam vermek zorunda hissettim ve filmlerden gördüğüm kadarıyla reverans yaparak kendimi tanıttım:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
FantasyO gece durduraksız gök gürledi..Kral Vincent şatosunda güzeller güzeli eşi Eleanor'u ve minik Prensesi heyecanla beklerken her şeyden habersizdi... Kraliçe Eleanor ise son nefesini yağmurun başlamasından hemen önce vermişti.Cadı amacına ulaşamamış...