Bölüm 48

11.4K 707 50
                                    

Hazırdık...

Aynada son kez kendime baktım, gerçekten de elbise farkını belli ediyordu. Neredeyse tüm elbiseleri denemiştik ve hepsinin de kalıbı bedenime tam bir şekilde ayarlanmıştı. Belimi sıkıca saran mavi kumaş onu olduğundan daha ince göstermişti. Bugün tercihimi gök mavisi bir elbiseden kullanmıştım, ilk günden koyu renkler giyinerek yasta gibi görünmek istemiyordum. Leanne huzursuzca yanımda kıpırdanırken yeşil elbisesinin içerisinde bir peri kızı gibi görünüyordu. Mutsuz bir peri kızı gibi...

Samantha'nın dediği gibi yeşil kumaş saçlarının güzelliğini ve gözlerinin rengini ortaya çıkarmıştı.

"Daha fazla çekiştirip durma, harika görünüyorsun." Derken ona gülümsedim. Somurtarak baktığında içten içe görüntüsünü beğendiğini fark etmiştim. Sadece rahatlığıyla bir sorunu var gibi görünüyordu.

"Buna her gün nasıl dayanıyorsun?"

"İnan bana kolay değil." Derken eteğini yukarı kıvırdığını gördüm. Gerçekten dediğini yapmıştı, bacağına sardığı kumaş parçası ve ayak bileğinin arasına iki küçük hançer yerleştirmişti. Duruşlarını iyice sabitledikten sonra eteğini yavaşça indirdi.

"İşte şimdi harika oldu. Bunu yaptığım için beni akşam özel bir tatlı tepsisiyle ödüllendirmeni bekliyorum." Derken yanıma doğru geldi. Aslında topuklularla oldukça iyi bir iş çıkarıyordu, sanki daha önceden fazlaca giymiş gibiydi. Dikkatli bir şekilde onun yürüyüşünü izlediğimi fark etmiş olacaktı ki:

"Evet daha önce birkaç kez giymiştim. Çok zor değil, sadece bıçakların üzerinde yürüyormuşum gibi. " diyerek bir kere etrafında döndü ve iyice alışmaya çalıştı. "Ama bacaklarımı ve kalçamı oldukça güzel gösterdiğini kabul etmeliyim." Derken bir yandan da aynadan kendini inceliyordu. Tam tekrardan eteğini kaldıracaktı ki Samantha onu durdurdu.

"Bu kadarı bence yeterli, bacaklarınızın güzelliğini yeterince gördük Leydi Leanne. Artık gitme vaktimiz geldi."

Haklıydı, artık saat öğlene yaklaşmıştı ve gelen lordlar ile tanışma vaktimiz gelmişti. İçten içe heyecanlanıyordum, belki de şuanda salonda olabilirdi. Onu tanıyamayacağım kadar değişebilir miydi?

Belki de başkaları da burada olurdu. Bunları düşünerek koridorda yürürken dikkatsizce etrafa çarpıp durmuştum. En son çarptığım şey ise cüssece benden fazlasıyla büyük olduğundan benim çarpıp geriye doğru düşmeme neden olmuştu.

"Hay aksi."

Leanne'in yetişmesine izin vermeden beni belimden sıkıca kavrayan kollar düşmemi engellediğinde beni tutan kişinin kim olduğunu görmek için kafamı yukarı kaldırdım. Kahverengi gözleri endişeli bir şekilde beni izlerken istemsizce yanaklarımın fazlasıyla ısındığını hissettim. Birkaç saniye orada durduktan sonra huzursuzca kıpırdandığımı fark etmiş olacaktı ki genç adam yavaşça beni tekrardan ayaklarımın üzerine bıraktıktan sonra eğilerek selam verdi. Onu ilk kez görüyordum, kesinlikle buralardan olmadığı hafif koyu teninden belliydi, buradaki insanlar genelde beyaz tenliydi, onun ise sanki güneşte hafifçe yanmış gibi hoş bir altın rengi vardı. Kahverengi saçları ve gözleri de teni ile uyum içerisindeydi.

"Leydim, sizi incittiysem lütfen kusuruma bakmayın. Ana salonu ararken dikkatsiz davranıyordum. İsmim Leon, Bağımsız Adaların temsilcisiyim."

Bağımsız adalar... Demek onlar da gelmişlerdi, bu demek oluyordu ki Alicia da burada olabilirdi. Pek ya diğerleri? Acaba onlarda beni görmeye gelmiş olabilirler miydi? Her ne olursa olsun Leanne yine yanılmamıştı. Gerçekten de diğer hanedanlıktaki kişiler çağrılmıştı. Ama bağımsız adaların bir prensesi görmeye temsilci göndermesi tuhaftı. Onlarda hanedan yoktu, herkes eşitti. Liderleri ise belirli aralıklarla değişiyordu. Kesinlikle buradan farklı bir yönetim anlayışı olan bir yerdi. Peki ama neden temsilcileri gelmişti? Birden Alicia'nın söyledikleri aklıma geldi, bir planları olduklarını söylemişti. Leon bu planı gerçekleştirmek için burada olabilir miydi?

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin