Yaşadığım durum karşısında karnım kasılmaya başlamıştı. Boşlukta duran elimi karnıma yasladım. Dokunursam biraz olsun rahatlarım diye umut etmiştim. Ancak işe yaramıyordu. Tuttuğum kolu biraz daha sıktığımda Joongi başını bana çevirmişti. Sinirden küçülen göz bebekleri bana baktığında büyümüş ve daha sakin bir hal almıştı.
"İyi misin hayatım?" İlgiyle yönelttiği soruya cevap vermeyi es geçip kullandığı hitap şekline takılıp kalmıştım.
"Burada durmak için yetkimiz var. Rahatsız etmezseniz seviniriz." Yanağımı baş parmağı ile okşarken konuşmuştu. Odağı ben olmama rağmen sesi keskindi ve bu da bana konuşmadığının bir göstergesiydi.
İçimden kadının hemen gitmesi için dualar ederken bir yandan da Joongi'nin kendi kendine girdiği role fazla kapılmamasını umut ediyordum.
Kapı sesi duyduğumda sonunda kadının sınıftan çıktığını anlamıştım ve Joongi'nin kolunu bırakarak birkaç geri gitmiştim. Bu sayede yanağıma sürtünen parmağı da uzaklaşmıştı. Birkaç kuru öksürükten sonra boğazımı temizleyip Joongi'nin yüzüne bakmadan kalktığım koltuğa geri oturdum.
"Sıkıldığın zaman haber ver, ona göre hazırlanırız." Joongi bana bakarak söylediğinde hala ona bakmayı reddediyordum. Saçma bir şekilde utanmıştım ve rahatsız olmuştum. Basit bir kafa sallamasından sonra uzaklaşması ile derin bir soluk verdim.
Oturup dalgınca çocukların birbirleri ile el ele tutuşup çember yaparak dönmelerini izlerken yeniden bacaklarımın üstüne kurulan minik beden yüzünden hafifçe yerimden sıçradım. Tombul yüze baktığımda içimde büyüyen rahatsız edici duygu tuzla buz olmuştu. Üstelik inatla karnıma yasladığı yanağı sayesinde kasılmalarım geçmişti.
"Tekrardan merhaba." Tatlı bir şekilde gülümsedikten sonra yumuşak yanağı okşamaya başladım. Gülümsemesi öyle temiz ve masumiyet doluydu ki, ağlamak istiyordum. İçimde kime olduğunu tam olarak çözemediğim bir özlem vardı.
Tatlı bir gülümsemeden sonra parmağını yanağına bastırdığında aynı anda dudaklarını büzmüştü. Anladığım kadarıyla onu öpmemi istiyordu ve bu kesinlikle çok tatlıydı!
Kesik bir kıkırtı bıraktıktan sonra dudaklarımı pamuk yumuşaklığında ki yanağa bastırdım. Koklayarak öptüğüm yanaktan burnuma dolan sabun kokusu öyle masum gelmişti ki, dayanmayıp burunlarımızı birbirine sürtmüştüm.
Kafamı geri çektiğim de yanağımı kavrayan minik ellerini tutup kendi avuçlarım içine hapsettim. Tombul ve minik elleri öptükçe baba olduğumu hissediyordum. Bir ay ve iki haftadır düzenli gittiğim kontroller bebeğimin varlığını hissetmemi sağlıyordu ancak ilk defa şu an, babalık duygusunun nasıl bir hissiyata sahip olduğunu anlayabilmiştim. Ve bu olağanüstüydü.
"Bana adını söylemek ister misin?" Gülümseyerek yönelttiğim soru karşısında kafasını sallayıp hızlıca kucağımdan inmişti. Hareketini şaşkınlıkla izlerken çoktan, elinden tutarak sürüklediği öğretmenini yanıma getirmişti. Elleriyle bazı hareketler yapıp beni gösterdiğin de konuşamadığını fark etmiştim.
Tanrım, bu hiç adil değildi. Henüz daha minicikken böyle bir engel ile büyümesi çok üzücüydü.
"Hyun Su, ismini öğrenmek istediğinizi söyledi. Söylediğim gibi adı, Hyun Su." Karşımda ki bayan açıklama yaptığında ismini yeni öğrendiğim, Hyun Su öğretmeninin bacağını sarılıp yüzünü saklamıştı. Utanç tavırları öyle sevimliydi ki dolmaya yüz tutan gözlerim mutlulukla kısılmıştı.
"Yardımınız için teşekkür ederim. Hyun Su, yanıma gelmek ister misin?" Hafif eğilip kollarımı açtığımda kızaran yüzünü sakladığı yerden çıkarıp kafasını sallamıştı. Kollarımı esnetip onu yanıma çağırdığım da koşarak gelmiş ve kısa kollarını boynuma dolamıştı. Yanaklarını ufak ufak öptüğüm de cılız sesinden yayılan kıkırdamaları duyuyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/68193338-288-k58451.jpg)