7 Ay Önce
Sehun'un Ağzından
Masam da duran, kalın kartondan yapılma, siyah davetiyeyi yeniden elime alıp incelemeye başladım. Luhan gelene kadar saçma bir şekilde aynı yazıları okuyup duruyordum.
"Tamam, içeri kadar gelmene gerek yok. Yerinde bekleyebilirsin." Kapı açıldığında aynı anda gelen Luhan'ın sesi ile kafamı kaldırıp olduğu yine baktım. Elleri fincanlar dolayısıyla doluydu ve tahminimce bu yüzden geçici sekreteri onun için kapıyı açmıştı.
Hızla yerimden doğrulup kapıya, Luhan'ın yanına ilerledim. Elinde ki fincanları alırken sekreteri kendi masasına yollayıp kapıyı da kapatmasını bekledim. İki fincandan tekini kendi elleri arasına alırken tatlı bir tebessümü gözlerime bağışlamayı da unutmamıştı. Boştaki elimle yanağını kısa süreliğine okşayıp sırtında sonlandırdım.
Birlikte yeniden masama doğru ilerlerken benim yönlendirmem sayesinde hareket halinde olmasına rağmen kahvesini yudumlamaya devam ediyordu. Kendi sandalyeme oturduğum sıra hızla elimde duran fincanı masaya bıraktım ve Luhan'ı kolundan tutarak, kahveyi sarsmayacak yavaşlıkta kucağıma çektim.
"Kucağına oturmak zorunda mıyım? Bak sonra alışırım, demedi deme!" Bir yandan bana kızarken, diğer yandan masaya bıraktığım fincanı eline alıp bana kahve içirmesi fazla şirince idi. Dudaklarıma bastırdığı fincandan yudumlar halinde kahve içerken gülmemek için kendimi tutmaya çalışıyordum. Çünkü eğer gülecek olursam sıcak kahvenin Luhan'ın parmaklarına dökülme olasılığı oldukça yüksekti.
"Bundan onur duyarım, majesteleri." Kahvemi elinden alıp yeniden masaya bıraktım ve burnunun kenarına minikçe bir buse kondurdum. "Ama eğer sende beni hep böyle ellerinle beslersen bende buna alışırım, haberin olsun." Dudaklarım hala burnunun üstende sabit bir şekilde duruyorken konuşmam, Luhan'ı oldukça heyecanlandırmıştı.
Zaman geçmesine rağmen birbirimize yakın olduğumuz her anımız da ikimizin de ilk gün ki gibi heyecanlanması, en çok sevdiğim ortak noktamızdan birisiydi.
"Bana alışıyor olman sana rahatsızlık veriyor mu?" Böyle düşündüğü için onu ölene kadar öpmek ile cezalandırmak istiyordum.
"Saçmalama, Luhan. Sen içerikli hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz." Tozpembe dudaklarının kenarında ki tebessümlü kıvrımlar genişlerken bir müjdenin saçlarından yakalamışım da, onu öpücüklere boğar gibi hissetmiştim. İçimi kıpır kıpır yapmıştı.
Dudaklarına buseler bırakmak için çenesini kavradım ve yüzümü yüzüne yakınlaştırdım. Hızla üstüme eğilip kelebek dokunuşu gibi bir öpücük bıraktığında aynı hızla önüne dönmüştü. Şaşkınlıkla onu izlerken neden bu kadar utangaç olduğunu da anlamaya çalışıyordum.
"Baekhyun ve Chanyeol'e ait, değil mi? Bunda mı karar kılmışlar." Utangaç ruh halinden arındığında oldukça meraklı yanını ortaya çıkarmıştı. Kaşlarını havaya dikmişken benden cevap beklercesine bakıyordu yüzüme. Ancak ben davetiye seçmek için çıktıkları gezide onlara katılmamıştım. Haliyle de bu konu hakkında bir bilgim bulunmuyordu.
"Sen onlarla gitmiştin ya sevgilim, sana göstermediler mi en son karar kıldıkları davetiyeyi?" Dudaklarını büzerek düşünürken yanaklarından sıkıca tutup daha çok öne çıkan dudaklara ıslak ve sesli bir öpücük kondurdum. Yüzünden uzaklaştığımda dişlerini gösterecek kadar derinlikte bir gülüş bahşetmişti.
"Ben, sanırım o sıra kataloga bakmaktan onları unutmuşum." Mahcubiyet ile bezenmiş ses tonu kulaklarıma ulaşırken sessizce davetiyeye bakan Luhan'ı izledim. İçimde en büyüğünden bir pişmanlık boy gösteriyordu adeta.
![](https://img.wattpad.com/cover/68193338-288-k58451.jpg)