"Süt ile sarhoş olmayı nasıl becerdiniz?"
Yapış yapış olan avuçlarım içinde sıkıca tuttuğum pembe kaşığı emerken duyduğum kükreme ile kaşlarımı çattım. Biri alarmı kapatabilir mi?
"Kes sesini yoda bozuntusu yoksa ben seni becereceğim." İkinci defa kulağımı rahatsız eden köpek hırlaması gibi gelen ses ile kaşığı bilmediğim bir yere fırlatıp ayaklarımla görünmez tekmeler savurdum.
"Sehun~ Gel götür beni buradan. Pembe panjurlu evimize gidelim." Kafamı hafifçe kaldırıp boşluğa konuştuktan sonra dudaklarımı yalayıp kollarımın arasında kalan son açılmamış dondurma kutusuna sarıldım.
"Sütlerin içine likör mü koydunuz, ne bu haliniz?"
Kollarımın arasında ki dondurma kutusuna biraz daha sarılıp ayağımla kafamda öten Chanyeol'a tekme attım ve Baekhyun'un olduğunu tahmin ettiğin yumuşak bacakların üstüne doğru uzattım.
"O Sehun'un yiyorsa gelsin. Bakalım hayatta kalabilecek mi? Ve sen Park Baekhyun! Doğru odana gidip uyuyorsun, benim Luhan ile konuşmam gerekenler var."
Bitmek tükenmek bilmeyen sesten sonra sinirle soluyup gözlerimi araladım. Çilekli sütü ısrarla içmeye devam eden Baekhyun'un görüntüsü netleştiğinde ne zaman ovalamaya başladığımı bilmediğim gözlerimi rahat bıraktım. Kafamı ağır hareketlerle kaldırıp yanı başımda dikilen, sinirden olduğunu düşündüğüm bir şekilde kızarmış Chanyeol'e baktım. Çatılı kaşlarını düzeltip eliyle saçlarımı karıştırdı.
Kafamı çırpıp ellerini saçımdan çekmesini sağladıktan sonra kollarımın arasında sardığım dondurma kutusu ile yavaşça doğruldum. Neden yememiştim ki bu dondurmayı? Hem Chanyeol ne konuşacaktı ki benimle?
Chanyeol'e dönüp sorunun ne olduğunu soracağım sırada Baekhyun bacakları üstüne yaydığım ayaklarımı itmiş ve dizleri üzerinde kalkıp Chanyeol'e kollarını uzatmıştı.
"Channie beni odamıza çıkar, popom acıyor~" Tek kaşımı havaya kaldırıp yaptığı aegyo dolu konuşmaya öğürme hareketi yaptım. Bana bakıp dil çıkardıktan sonra anlayamadığım bir hızda gözlerini doldurup Chanyeol'e yönelmişti, yeniden. Burnunu çekip dudaklarını titrettiğinde dehşetle onu izliyordum.
Bu nasıl bir oyunculuktur böyle!
Chanyeol pes etmişcesine nefesini verip, kollarını açan Baekhyun'u kolları arasına aldı. Bacaklarını beline dolayan Baekhyun'u sağ belinin kenarında sabitleyip elleriyle sebepsizce titreyerek ağlamaya başlayan bedenin saçlarını okşadı. Onlar merdivenlere ilerleyip gözden kayboluncaya kadar kıskanan ve hüzünlenen gözlerimle onları takip ettim.
Gözlerimin yeniden dolduğunu ve boğazımın bıkmazcasına düğümlendiğini hissettiğimde elimde kalan son dondurma kutusu görüş açıma getirdim. Karton kutunun üstünde yazan aromayı görmek hiçte iyi gelmemişti oysaki. Sinirle nefesimi verip elimde sıktığım nane aromalı dondurmayı kutusunu koltuğun üstüne fırlattım. Sehun naneli dondurmaya bayılırdı! Neden sürekli olarak aklıma geliyordu ki? Nasıl böylesine bütün dünyam haline gelebilmiş ve aklımdan düşmez olmuştu?
Peki ya o şu an beni düşünüyor muydu? Ben onu aklımdan ve kalbimden atamazken, o bensiz iyi miydi? Arkasına bakmadan beni bırakabilmiş ise iyi olmalıydı. Hatta belki şu an gerçekten sevdiği insanın kollarındaydı. Mutluydu, benim aksime. Yanan gözlerimin verdiği rahatsızlıkla parmaklarım ile burnumu iki yandan bastırıp sakinleşmeye çalıştım.
ㅡ ㅡ ㅡ
İyi olduğumu hissettiğimde duyduğum adım sesleri ile yeniden kafamı arkama çevirip merdivenden inen bedene baktım. Chanyeol şakaklarına masaj yaparak, yarı kapalı gözleriyle yanıma kurulduğunda sessizce onu izledim. Kısa süre sonra boş boş bakan gözlerinden yorulmuş olmalı ki konuşmaya başladı.