3.Bölüm: Tekrar merhaba, baba

524 65 6
                                    

Not: Multimedia'da Jessica'nın elbisesi var.

Boydan boya aynayla kaplı olan odanın ortasında duruyordu elbisem ve inanılmaz güzeldi. Hayallerimdekiyle aynı olan gece mavisi, üstü bele oturan ve etekleri kabarık, pırlanta olduğunu tahmin ettiğim yüzlerce ufak parlak taşlarla kaplı elbise bütün mükemmelliğiyle bana bakıyordu. Sanki geceleyin çıkan yıldızlar gibiydi. Yanına gidip elbiseyi okşadım, saf ipektendi ve tülleri elimin arasından kayıp gidiyordu. 

Bu dönemde bu elbiseyi nasıl yapabilmişlerdi acaba? Kim bilir ne kadar uğraşmışlardır ve eminim çok pahalıdır.

Babama teşekkür etmeliyim diye düşündükten hemen sonra aklıma buradaki babamın uzun süredir beni beklediği geldi. Büyük ihtimalle çalışma odasındadır diyerek alt kata indim ama oda bomboştu. Arkadan o uşak seslendi yine: 

    "Efendim, babanız kütüphanede."

Kütüphanemiz olduğunu öğrenmemin şaşkınlığını gizleyerek: "Pekiyi, teşekkürler." dedim ve yine uşağın gitmesini bekleyip yukarı çıktım. İlk 4 katı gezdiğim için kütüphanenin çatı katında olduğunu düşünmüştüm. Zemini de gezmemiştim ama orada uşağın odası vardır herhalde diye düşünüyordum.

Çatı katına çıkıp büyük cam kapıyı açtığımda tavana kadar uzanan ve odayı boydan boya kaplayan kitaplıklarla dolu bir kütüphaneyle karşılaştım. Hep hayallerimde de evimde böyle bir kütüphane olurdu, saatlerce içinden çıkmazdım. 

Demek ki önceki yaşamımda evimde böyle bir kütüphane olduğundan dolayı şu an ki yaşamımda da kütüphane hayal ediyordum...

    "Jessica, sen mi geldin?  " dedi babam bana seslenerek. Hemen sesini takip edip büyük bir kitaplığın arkasındaki ikili koltukta onu otururken bulunca önce duraksadım. Sanki zaman birden yavaşlamıştı. Gözlerime dolan yaşları içime akıtarak yavaşça babamın yanına gittim. Gülümsemesi ve gözlerindeki sevgi hiç değişmemişti. Gözümü ondan bir saniye olsun ayırmayarak yanına oturdum.

    "Nasılsın kızım, iyi misin? Bay Wenman ormanda yürüyüş yaptığını söyledi."

 Kendimi toparlamam şarttı yoksa bir tuhaflık olduğunu sezecekti. Bay Wenman dediğinin uşak olduğunu düşünerek: "Evet babacım, kusura bakmayın. Saatin kaç olduğunu fark edememişim." dedim.

    "Önemli değil, iyi olmana sevindim. Ben de kitap okuyordum. Elbiseni getirdiklerini gördüm, nasıl beğendin mi? Gerçekten de çok güzel tasarlamışsın."

Demek o güzeller güzeli elbiseyi ben tasarlamıştım... Zaten hayallerimde ki elbise olması tesadüf olamazdı.

    "Evet, gerçekten çok sevdim. Teşekkür ederim."

    "Güzel kızımı sevindirebildiysem ne mutlu bana."

Babamın sevecen yanı bir miktar canımı yakıyordu ama kendime hakim olmak zorundaydım. Ortama sessizlik çökünce: "Annem nerede acaba?" dedim. Babam bana anlamayan gözlerle baktı.

    "Annen 3 yıl önce vefat etti, bunu nasıl unutmuş olabilirsin?"

Gerçekten büyük bir pot kırmıştım. Ayrıca, burada annemin olmaması sanki kaderin bir oyunuydu. Söylediğim şeyi acilen toparlamalıydım.

    "Benim bugün kafam çok yoğun baba, kusura bakma. Tabi ki biliyorum anneme ne olduğunu ama insan yine de hala alışamıyor."

Babam bir süre sessiz kaldı.

    "Evet... Saatte epey geç olmuş. Hadi uyu bakalım artık, yarın balo var ne de olsa." dedi fakat yüzünden çok üzüldüğü belliydi.

    "Saat kaç oldu ki?"

    "Gece yarısını biraz geçiyor."

Ne zaman bu kadar geç olmuştu? Eve girdiğimden beri taş çatlasa yarım saat geçmiştir. 

Ama annemin dediğini hatırlayınca zamanın burada daha hızlı geçtiğini anladım. Bunun iyi yanı benim zamanımda henüz ben gideli daha yaklaşık bir saat geçmiş olmasıydı.

    "İyi geceler baba." diyerek istemeye istemeye ayağa kalktım.

    "İyi geceler canım."

Odama gidince masamın üstündeki çizimlerin hepsini elime alıp toplayacakken kağıtların altından o diktirdiğim elbisenin çizimi çıktı. Buradaki terziler gerçekten çok özenli bir şekilde bu çizimi gerçeğe çevirmişlerdi. 

Kendimi yatağa attığım gibi kuş tüyü yorgan ve yastıkların verdiği rahatlıkla hemen uykuya daldım. Yaklaşık 2 saat sonra gözüme ışık dolmaya başladı. Söylenerek kalkıp dışarı baktığımda  güneş doğmuş ve etraf apaydınlıktı! 

Burada pek uyku yok bana anlaşılan... 

Yavaşça doğrulup yatağı toplamaya başladım. Zemin kata inip saate baktığımda 10:30'tu. Balo öğleden sonra 4'teydi! Acilen hazırlanmaya başlamalıydım çünkü Leonard beni almaya muhtemelen çok daha erken gelecekti. Hızlıca kahvaltımı ettim sonra anında odama koşturup saçımı yapmaya başladım. Dağınık topuz yaptım ve önden bir tutam saç bırakıp dalgalandırdım. Gerçekten güzel olmuştu. Elbise için kafam kadar korse giymem lazımdı.  Nefes alamıyor gibi hissediyordum. "Bu dönemde yaşayan kadınlar buna nasıl dayanıyor?" diye bağırdım dayanamayıp. Vaktim pek olmadığı için boş vermeye çalışıp korsenin üstüne elbiseyi giyince gözlerimi aynadan alamadım. Prensesten farkım yoktu.


Aşk Randevu VermezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin