12.Bölüm: Sil Baştan

156 29 1
                                    

Not: Merhabalar okurlarım, güzel bir duyurum var sizlere! WattpadRomanceTr'nin Ağustos ayı yarışmasında "Bir Düşün Gerçeği" isimli hikâyem 1. oldu. Siz de okumak isterseniz, hikayeyi profilimde bulabilirsiniz :)

Ne düşüneceğimi, ne diyeceğimi hiç mi hiç bilmiyordum ve böyle bir hayat hikayesi duymak... Beni en derinden etkilemişti. İçim acıyordu. Aşk değildi hissettiğim ya da sevgi, fakat onunla empati kurabiliyordum.

    "Ben ne diyeceğimi bilmiyorum Nicholas... Çok üzgü-"

   "Sakın ama sakın üzülme! Lütfen... Bana acıman en son isteyeceğim şey. Zaten bunları bana acıman için anlatmadım. Sadece gerçeği bilmeni istedim."

   "Anlıyorum. Şimdi ne olacak?"

   "Anlaşma hala geçerli Jessica. Senin beni sevmediğini biliyorum ama... Yapabileceğim bir şey yok. Kimse sözünden dönmeyecek. Üzgünüm..."

   "Önemli değil. Üzülme."

   "Öyleyse... Gerçek beni tanımak için bir şans verecek misin? Acınası geçmişimin yanında beni daha tanımıyorsun."

Kaşlarımı çatıp biraz düşündüm.

   "Sana bir şans vermemem haksızlık olur. Aynı zamanda beni yıllardır izliyor olabilirsin ama sen de beni tanımıyorsun."

   "Tamam öyleyse, bir anlaşmaya ne dersin?"

   "Nasıl bir anlaşma?"

   "Daha önce hiç tanışmamışız gibi yapalım. Her şeyi sıfırlayıp yeniden başlayalım, hiçbir şey yaşanmamış gibi..."

   "Bu çok iyi olur." dedim gülümseyerek.

   "Öyleyse... Merhaba leydim, ben Sör Nicholas Jordan."

   "Merhaba Sör Nicholas, ben de Leydi Jessica Brown."

   "Tanıştığımıza çok memnun oldum." diyerek elimi nazikçe öptü. "Dışarı çıkıp dolaşmak ister miydiniz leydim?" diye ekledi.

   "Tabi, neden olmasın?" dedim etkileyici gülümsememle.

O anda birden durdum. 

Ben ne yapıyorum böyle? Nicholas ile vakit geçireceğim dedim ama resmen flört ediyorum!

Leonard'ı düşündükçe içimi büyük bir vicdan azabı kaplıyordu. Derin bir nefes aldım. Mantıklı düşünemiyordum. 

Az önce acıdığım bu kişiden şimdi hoşlanmaya mı başladım? Ve neden şu anda gözüme daha bir yakışıklı gelmeye başladı?

"Kendine gel!" diyordu iç sesim fakat ilk defa iç sesimi dinlemeyecektim. İç sesim mantığımı temsil ediyordu fakat mantıklı olmak istemiyordum. Sadece biraz olsun kalbimi dinlemek istiyordum...

    "Gelin öyleyse." dedi Nicholas ve ayağa kalktı. Ben de kalktım ve evden dışarı çıktık. Bizim evin yanındaki gölün kenarına doğru yürüyorduk.

   "Leydim, sizi tanımak isterim. Neler yapmaktan hoşlanırsınız?"

   "Övünmek gibi olmasın ama çok yönlü bir kişiliğim vardır."

   "Öyle mi? Anlatın lütfen, duymak için sabırsızlanıyorum."

Bir süre düşündüm sessizce.

   "Mesela keman çalmaya bayılırım."

   "Gerçekten mi? Çalmayı en sevdiğiniz parça nedir?" dedi Nicholas. Bir anda dehşete düştüm. Benim zamanımda çaldığım parçaların bestecileri bu dönemde daha doğmamıştı bile. 

Düşün Jessica, düşün... Heh, buldum!

   "Thomas Morley'den çalmaya bayılıyorum."

   "İnanmıyorum, böyle bir tesadüf olamaz! Yarın akşam saat 8'de şehre onu dinlemeye gidecektim. Siz de gelmek ister miydiniz?"

   "Bundan büyük bir mutluluk duyarım."

   "Tamam... Öyleyse bu bir randevu."

Randevu mu?

    "E-Evet, öyle sanırım."

   "Buna çok sevindim."

Bir süre etrafımdaki manzaranın güzelliğini seyrettim.

   "Şimdi siz bana neler yapmaktan hoşlandığınızı anlatın."

   "Benim tutkum resim. Resim çizmeye bayılıyorum. Günümün büyük bir kısmını atölyemde geçiriyorum. Bir gün görmeyi ister miydiniz?"

Bu dediği beni güldürmüştü çünkü baloyu getirmişti aklıma. Fakat geçmişimizi sıfırladığımıza göre hiç görmemiş gibi davranmam lazımdı.

    "Neye güldünüz leydim?" dedi Nicholas imalı bir biçimde.

   "Hiç... Hiç bir şeye. Atölyenizi bir gün görmeyi çok isterim gerçekten."

Bir süre göl kenarında sessizce dolandık. Hava kararmaya başlamıştı. Zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğine anlam verememiştim.

    "Saat geç oldu, ben gideyim artık. Fakat yarın akşam saat 7'de sizi almaya geleceğim."

    "Öyleyse size atınızın yanına kadar eşlik edeyim."

Malikanenin çıkış kapısına doğru ilerledik. Atının yanına geldiğimiz de:

    "Yarına kadar sizi düşünüyor olacağım leydim, hoşçakalın." dedi ve nazikçe elimi öptü.

    "Hoşçakalın, Sör Nicholas." dedim ve onun atıyla beraber uzaklaşmasını seyrettim.

Aşk Randevu VermezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin