Bölüm 6

153 42 331
                                    

'Gözyaşlarımı öperek dindirdi acımı. Sevmemek mümkün mü?
                             Osman Yılmaz'

Suskunluklarla bezenmiş bir konuşma var hayatımda. Susarak anlatıyordum derdimi. Anlayan var mıydı? Anlamasınlar. Dert etmiyorum anlamalarını ya da anlamamalarını... Sussam bırakırdılar beni değil mi? Kimse konuşmasın istiyordum ama herkes başlamıştı bile. Artık herkes tanımıştı beni. Peki gerçek Anka'yı tanıyan var mı?

Kapattım defterimi Nolan gelince. Susmak ve konuşmamak istiyordum ama...

"Tout le monde marle. (Herkes hakkında konuşuyor.)"

"Je ne me soucie pas. (Umrumda değil.)"

Baktı gülerek bana. Sürekli gülümsüyordu. Merak bir anda tüm vücudumu sardı. Merak etmiştim sürekli gülmesinin nedenini. Güzel demişti büyük üstad Neşet Ertaş 'gülüşü güzel olanın acısı çoktur.' Türkiye'de olmasam bile vazgeçemiyordum Türk büyüklerine sevgimden.

"Sürekli mutlusun. Öyle mutlusun ki acıların görünmüyor sanıyorsun."

"Seninde acın büyük mü?"

"Herkesin acısı kendine büyük. Evet hayatta daha büyük acılar var ama benimde isyanım var. İsyanım acıya değil... İsyanım kandırılmışlığıma, isyanım kimsesizliğime, isyanım..." Gözlerine baktım derince. Anlatmak istercesine. O ise baktı bana. Söyle dercesine... "İsyanım... Çaresizliğime..."

Bir şeyler anlatmak istercesine baktı yüzüme. Saklı kalan sırları anlatmak istercesine. Bir şeyler vardı. Gizli şeyler. Bilmediğim şeyler... Konuşmadık ama. Susarak konuşabilen insanlar vardır. Sadece gözleri değer birbirine. Acısı olan insanlar anlardı birbirlerini gözlerinden.

"O çocuk.... James?"

"Bir daha yanına yaklaşamaz."

"Sizden değil dedi. Belli oluyor değil mi sizden olmadığım?"

"Sen bizden bile fazla bizdensin Anka. Vakti gelince açılacak defterler ve ortalığa yayılacak sırlar ama unutma sen bizden fazla bizdensin. Ayy aman be ne felsefik konuştum. Akşam coşalım mı?"

Az önceki ciddi konuşan çocukla alakası yoktu sanki. Herkesin acısını tolore edişi farklıydı. Kimi susarak, kimi uzak durarak, kimi gülerek... Acıya olan tolerans acısının büyüklüğüne göre değişir galiba.

Uzun zaman önce bir yazı okumuştum. 'Hiçbir dil özlemin yükünü kaldırabilecek güçte değildir. Bu yüzden insan özledikçe sessizleşir.'* Bende sessizleşmiştim. Susmuştum. Özlem duyduğum her şeyi derine gömmüştüm. Ama Nolan susmamıştı. Gülerek acı çektiriyordu hayata. 'Hayatı gözyaşlarınla ödüllendireceğine gülüşünle cezalandır.' Gülüyor ve insan derdi yok diye düşünüyor. Gülümser teyze gibi davranıyor Nolan. Gülümser teyze de eşinin mezarına gitmediği sürece güler ve dedikodu yapardı. Bir kere eşini anlatır mısın dediğimizde 'Ah be kızlar özlemim o kadar derindeki konuşursam yer kalmaz onu saklayacağım. Susayım ben siz anlayın.' Nolan'da gülerek saklıyordu.

"Vakti gelince Anka... Tüm sırlar açığa çıkar."

Tebessüm ettim. Doğru diyordu aslında. Her saklı olan birgün açığa çıkar. Saklı kalan bir şey olmazdı. Hayatını mahvederdi belki ama açığa çıkardı. Uzun boyunun avantajıyla kolunun altına aldı beni.

"Ee bebişim ne yapalım?"

"Mesela sen beni bırakabilirsin ben derse gidebilirim."

"Yapma bana bunuuu. Seninde mi dersin var? Neden herkesin dersi bu saatlerde ama benimki sabahın köründe?"

CAM KIRIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin