Bölüm 2

275 82 335
                                    

"Her şeyi kaybettik, ne yapacağız?"

Üstad cevap vermiş;

"Çay koy yeniden başlayacağız."

Eve girdiğimiz andan itibaren odaya girmiş ve çıkmamıştım. Yengem güzel bir oda hazırlamış benim için. Şanslıyım ki çift kişilik bir yatak koymuşlar benim için odaya. Öyle deli yatıyordum ki kemiklerimi kırabilirdim tek kişilik yatak olsa. Kesinlikle yataktan çok yerde uyurdum. Gözlerimi yerdeki bavula sabitleyip iç çektim. Yavaşça yerimden kalkıp bavulun içindeki eşyaları çıkardım. Daha sonra koyulacakları koyup asılacak eşyalarımı asmıştım. Öyle yavaş çalışıyordum ki. Elime en son siyah kapalı defterim geldi. Tuhaf hissediyordum kendimi. Kimlik çatışması yaşıyordum sanki. Halbuki ergenliğimde bile böyle olmamıştım. Belki de buraya gelmek sandığım kadar iyi bir fikir değildi. öğrendiğim onca şeye rağmen bildiğim, tanıdığım, sevdiğim yerden kopmak zor gelmişti.

Yetimliğini hatırlıyordu insan. Dünyadaki 7 milyar insan içinde yalnız ve kimsesiz olduğunu hatırlıyordu böyle dönemlerde. İstenmeyen çocuktum ben. Anne ve baba dediğim insanlar olmasına rağmen yetimdim ben. Hiçbir zaman Aslı'nın Dilşah'a baktığı gibi bakmamıştı bana annem. Anlıyordu küçük kalbim, çocuk kalbim. İstenmediğini, istenmeyeceğini...

Beni fark etsinler diye, beni sevsinler diye olmadığım bir çocuk gibi davranmadım. Kendimdim hep. Kavga ettim yeri geldi, sorunlar çıkardım. Zor çocuktum ben. Anlatamazdım, açamazdım içimi hemen. Annem anlasın istedim hep. Her sorunumda yanımda olsun istedim. Sessiz çığlıklarımı anlasın istedim, sorsunlar istedim. Tek dedikleri: Bu çocuk sorunlu. Destek alabilirsiniz. Ben sorunlu değilim diye çığlık atmak istedim. Sizin yalan dünyanıza ayak uyduramıyorum sadece demek istedim. Anlaşılmayacak bir şey değildi bu aslında ama anlamadılar. Anlamsız kıldılar suskunluklarımı.

Yastıklarım saklardı gözyaşlarımı benim. Saklıydı ağlayışlarım. Yorgan altındaydı her zaman. Duymadılar. Fark etmedi kimse çığlıklarımı. Kimse duymadı SUSTUKLARIMI. Sonra sustum, kapattım kendimi insanlara. Anlamadılar beni bir kere bile. İliklerime kadar yalnızdım ben. İliklerime kadar suskun...

Evde bazı önemli gördüğüm şeyleri anlattım sadece. Kimsesizliğimi iliklerime kadar hissettirdiler bana. Nefessiz kaldım. Etrafımdakiler anlamadıkça sessizliğim büyüdü. Yutmak istediği sırada gücümü fark ettim. Ben kimse olmadan da güçlüydüm. İnsan kimseye ihtiyacı olmadığını anladığında büyüyordu. Büyümek zorunda kalıyordu...

Derin bir nefes aldım. Ne zaman defteri elime alıp yazmaya başladım farkında değildim. Kalemi elime alınca farkında olmuyordum. Fakat midem benimle aynı fikirde değildi. Oturduğum yerden kalkıp isyana midenin isteğiyle mutfağa gittim.

Bir iki yıl önce biriyle tanışmıştık Aslı'yla. Farklı biriydi. Marjinal bir görüntüsü vardı. Görüntüsünü gören barlardan çıkmayan biri diye düşünebilirdi. Ama o bir keresinde bize 'Derdin varsa çay iç.' demişti. Aklını bulandırmaz, konuştuklarını hatırlarsın. Başta önemsememiştim. Sonra bir kez konuşurken denedik ve farkına varmadan bir demlik çayı içmiştik. Sonra çaykolik olmuştuk Aslı'yla. Sigara, alkol, uyuşturucu gibi değildi çay. Bağımlı oluyordunuz ama zarar vermiyordu size. Mutfakta çay bulmak nedensizce mutlu etmişti beni.

Suyu üstüne koyup kaynamasını bekledim. Çay demlemeninde bir usulü vardı. Çaykolik olduğunuzda ister istemez öğreniyordunuz. Demliğe gerektiği kadar çay koyup suyu üzerine döktüm. Ocağı yakıp çayımı dem alması için üstüne koydum. O demini alırken bende yiyebileceğim bir şeyler aradım dolapta. Fazla bir şeye gerek yoktu. En son tost yapmaya karar verdim. Gerekli malzemeleri hazırlayınca onu da hemen yaptım. Çayımın beş dakikası daha vardı. O demlenirken amcamlar gelir mi diye komik bir düşünce geçti aklımdan. Sırıttım kendi kendime. Çay demini alırken bende odaya gidip siyah kapaklı defterimi aldım. En çok çay içerken yazabilirdim içindekileri.

CAM KIRIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin