Gözlerimi açtım. Soluma döndüm. Arslan'ın tam da orada olmasını isterdim.Ama... Boştu tıpkı o kahverengi gözlerindeki bana olan bakışlar gibi.
Kalktım ve pencereyi açmak için yaklaştım. Aşağıda kimse yoktu. Saate baktım. Saçımı topladım ve odadan çıktım.
Salona gittiğimde masanın hazır olduğunu gördüm. O tarafa doğru yürüdüm. Arslan ortalarda yoktu. Mutfağa baktım ama orada da bulamadım.
-Arslan?
Ses yoktu. Odasının kapısını çaldım. Ve açtım. Kimse yoktu.Ev boştu.
Üzerimdeki kazağı çıkardım ama bırakmadım. Tekrar giydim ve çantamı omzuma asıp kapıya yöneldim. Masaya son kez baktım ve notu farkettim.
'Afiyet olsun'
Elimde olmadan başımı sağa sola salladım. Ve dışarı çıktım.Durakta inip eve yürümeye başladım. Hala Yaprak'ın dedikleri aklımdan çıkmıyordu.
Eve girdiğimde yoktu.Hemen okul için hazırlandım ve dışarı çıktım. Mert beni bekliyordu.
- Günaydın.
Dedi gülümseyerek.
- Günaydın.
Sesimin bu kadar soğuk çıkması beni rahatsız etmişti.Ve gördüğüm kadarıyla o da bu durumdan memnun görünmüyordu.
- Bırakayım mı?
- Hayır, teşekkür ederim.
Dedim ama bu hareketim onu kırabilirdi değil mi? Tekrar ona baktım.
- Aslında çok iyi olur.
Buruk bir gülümseme yüzünde belirdi.
- Atla.
Ulaştığımızda bana bakmadan konuşmaya başladı.
- Tek sorunu olan sen değilsin. Bu yüzden kendine üzülmeyi bırak ve mutlu olmaya bak,ördek.
Dedi ve gitti.
Tüm yaşam enerjim bitmiş gibi hissediyordum. En sevdiğim ve değer verdiğim insanlardan darbe almaktan artık yorgun düşmüştüm.
Okula doğru yürüdüm. Sağ taraftan oldukça sesli bir grup geliyordu. İçlerinde Arslan da vardı. Ona baktım, o da bana.Tam durmuş konuşacakken beni umursamadan geçip gitti.Beni görmezden gelmişti?! O gitmiş olmasına rağmen ben orada çakılı kalmıştım. Aynı taraftan Savaş ve Yaprak el ele geçip gittiler.Onlar da beni görmezden gelmişti.
Derin bir nefes aldım ve yürümeye devam ettim.Çıkışta Emre beni almaya gelmişti. Ne kadar istemediğimi söylesem de beni Melek'in evindeki partiye götürdü.
Emre, Melek ve ben bir arada ayakta duruyorduk.Onlar konuşuyor; bense dinlemiyordum bile. Yalnız bırakmak için gidip kapının tam karşısındaki büyük koltuğa oturdum. Önümdeki küçük masa içkilerle doluydu.Ama bugün hiç havamda değildim.
Kapı açıldı ve içeri ellerinin yapışmış olduğundan şüphelendiğim Yaprak ve Savaş çifti geldi. Önceki gibi yine beni görmezden gelerek asıl müzik ve dansın merkezi olan üst kata çıktılar. Emre ve Melek de çıkarken ben olduğum yerde kalmayı tercih ettim ancak bunu Emre'ye kabul ettiremedim.
Yukarıda yaklaşık bir saat durmaya dayanabilmiştim.Tam merdivenlere gitmişken Yaprak ile karşı karşıya geldik. Hiç bir şey söylemedi ve yürümeye devam etti. Başımı çevirip baktığımda Savaş'ın yanına gittiğini gördüm. Dudaklarına bir öpücük kondurdu ve konuşmaya başladı.
Bu kez de merdivenlerde o kız ile karşılaştım. Kısa saçlı o kız.
Bana baktı. Sola doğru yöneldim yol vermedi. Sağa yöneldim ama yine aynısını yaptı.
- Ne vardı?
Dedim umursamaz bir sesle.
- Arslan'ın peşini bırak.
- Neden bahsediyorsun?
Parmağındaki yüzüğü gösterdi.
- Arslan benim diyorum.
Bugün gerçekten havamda değildim.
-İyi ne güzel.
Dedim ve indim.Bana seslendi.
- Hey Göl bozuntusu!
Dönmedim.Bunun yerine yürümeye devam ettim.
-Kendi iyiliğin için onun yanından uzak dur.Yoksa...
Ona döndüm.
- İnan bana artık umrumda değil.
Şaşırmış gibiydi.
Ve giriş kapısını çarpıp çıktım. Bir süre orada durdum. Yürümeye başladım.Ve bir anda karşıma Mert çıktı.Tam karşımda durdu ve konuşmaya başladı.
- Biliyor musun bugün ne farkettim?
Ve cevabı beklemedi.
- Bana soğuk davranman beni üzüyormuş.
Hava soğumaya başlamıştı. Ceketimi giydim.Hala olduğu yerde duruyordu.
- Sorunlar çıkacak biliyorum.Ama umrumda değil.
Yaklaştı. Eli yüzümü okşadı.
- Bana yıllar önce kaybettiğim bir şeyi geri verdin,Deniz.
Yeşil gözleri yüzümde gezindi ve gözlerime gelince durdu.
- Bana umut verdin.Yeniden sevebileceğimi gösterdin.
Ona bakmaya devam ettim.Ne demem,ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum.
- Tüm her şeyi unutalım ve hayatlarımıza yeni birer yön verelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Sevgilim 2
Teen Fiction-Yeter artık Deniz! Kendine gel! -Ben kendimdeyim, zaten. Elleri saçlarını karıştırdı. İlerideki cam şişeye bir tekme attı. - Gerçekten, ne yapıyorsun Deniz? - Oturuyorum? Beni oturduğum yerden kaldırdı ve kolumdan sıkıca tuttu. - Gözlerime bak. Sen...