Sabahın serin havasında havaalanının önünde Mert arkadaşları ile ayrıldı. Bir taksiye bindik ve yurdumun önüne geldik.
- Her şey için çok teşekkür ederim.
- Ne demek.
- Görüşürüz.
- Görüşürüz.
Odama çıktım ve pijamamı giyip yatağıma uzandım. Gece boyunca doğru düzgün uyuyamamıştım.
İki saat sonra kalktım ve okul için hazırlandım.
Mesaj geldi.
'Akşam birlikte yemek yiyelim mi ördek? '
' Olur. :) '
Hardal sarısı montumu ve lacivert atkımı da alıp dışarı çıktım. Yurtta kalmanın bir iyi yönü varsa o da okula yakın olmasıydı.Okulun kapısında yine Savaş ve Yaprak ile karşılaştım.Savaş'ın aksine Yaprak gözlerimin içine baktı ancak bir şey demeden gitti.
Okul bittiğinde Mert kapıda bekliyordu.
-Merhaba ördek.
-Merhaba.
Dedim ve yanına yaklaştım.Yanımızdan Arslan geçti.Oldukça halsiz görünüyordu.Meraklandım ama ne yapacağımı bilemedim.Arabasına doğru yürüdü ve bindi.Sigara yaktığı pencereden çıkan dumandan anlaşılıyordu.Yavaşça orayı terk etti.
Mert'e baktığımda beni izlediğini gördüm.
-Ne yapıyoruz?
-Yemek demiştik?
-Evet ama başka? Bugün barda çalmıyoruz.Bir şeyler yapmak ister misin?
-Bugün pek havamda değilim.
-Peki.Başka zaman.
Yemekten sonra beni yurda bırakıp gitti. Üzerimdekileri çıkarıp daha kalın bir şeyler giydim ve tekrar dışarı çıktım. Mert'in çaldığı yere gittim.
Bara yaklaştım ve bir içki istedim.Arslan elindeki birayı uzatırken konuştum.
- İyi misin?
Başını salladı.
- Tabii ki iyiyim.
- Peki.
Dedim ama elbette inanmamıştım. Yalan söylediğini yüzünden anlayabiliyordum. Bir şey vardı. Canını sıkan bir şey. Hem meraklı hem de endişeliydim.
İki saat sonra önlüğünü bırakıp çıktı.Hemen ödememi yapıp ona yetişmek için yerimden kalktım. Ben kapıdan çıkarken o tam arabasına biniyordu.
- Arslan?
Olduğu yerde durdu.Bana dönmedi. Yanına gittim.
- Neyin var?
- Arabaya bin.
Dediğini yaptım. Kapısını kapattı ve arabayı çalıştırdı.
-Arslan?
Gözleri yoldaydı. Beni görmezden geliyordu.
- Ne olduğunu anlatmayacak mısın?
Arabayı durdurdu.
- Ben sana ne zaman bir şey anlattım ki?
Dedi ve daha ben tek kelime edemeden tekrar konuştu.
- İn.
Camdan dışarı bakınca yurdun önünde olduğumu gördüm.
- Gerçekten tüm söyleyeceğin bu mu Arslan?
Hiç oralı değildi. Bir sigara yaktı.
- Peki. Bil ki bu sondu.
Bana doğru döndü ama yine bir şey söylemedi.
-Bundan sonra yoluna çıkmayacağım.
Sinirli görünüyordu. Ancak hiçbir şey demedi.
- Hoşçakal.
Odama çıktım. Üzerimi değiştirmeye hiç gerek duymadan kendimi yatağın üzerine attım. ' Bitti.' Evet. Bitmişti.Yaprak'ın Ağzından;
Masmavi gözleri bana bakıyordu. Sarı saçları gerçekten de çok parlaktı.
- Kendimi iyi hissettirmiyorum.
Dedim midemdeki ağrı artınca.
- Seni evine götüreyim.
- Bu kadar içmemeliydim.
Beni kucağına alıp eve girdi. Görüşüm bulanıklaşıyordu.Birisine veda etti ve dışarı çıktı.
- Partiyi sevdin mi?
Güçlükle başımı salladım.
Evime geldiğimizde beni salondaki koltuğa bıraktı. Bir bardak su ile yanıma döndü.
- Hadi iç.
Biraz içtim ama fayda edecek gibi değildi.
Beni tekrar kucağına aldı ve banyoya götürdü. Yüzümü yıkadı.
Koluma girdi ve beni salona getirdi.
- Sen burada dinlen ben hemen bir kahve yapayım.
Dedi ve yanımdan ayrıldı. Gözlerimi açık tutmaya çalışırken gözüme koltuktaki pofuduk yastık ilişti. Uzandım ve başımı ona yasladım. Hala onun gibi kokuyordu; Deniz gibi.
Savaş kahveyi içmeme yardım etti.Sonunda ayıldığımda saat sabahın dördüydü.
Yanımda oturan Savaş elimi tuttu.
- Canım gitmeliyim.
-Bu saatte ne yapacaksın?
- Eve gitmeliyim.
-Peki.
Bu hiç hoşuma gitmemişti.Onun her an yanımda olmasını istiyordum.
Bana doğru yaklaştı.
- Birkaç saat sonra yanına geleceğim.
Bakışlarımı başka yöne çevirdim.
Çenemi tutup kendine çevirdi ve bana bakmaya devam etti.
- Geleceğim.
Dedi ve gülümsedi.
Daha çok yaklaştı. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Gözlerimi kapattım. Dudaklarını beninkilerde hissettim.Elleri saçlarımda gezinmeye başladı. Ben de onun saçları ile oynamaya başladım.
Ayrıldığımızda kulağıma doğru eğildi ve her zaman duymayı beklediğim cümleyi kurdu.
- Seni seviyorum bebeğim.
Dedi ve yüzünde bir gülümseme belirdi. Ardından beni bırakıp gitti.
Gözlerim tekrar kapanmaya başlamadan odama gittim.Yerdeki boş şişeleri bir kenara iterek yatağa ulaştım.
Uyandığımda saat sekize geliyordu. Başımdaki ağrı dayanılmazdı. Bir duş alıp kendime gelmeye çalıştım. Dolabı açtım ve beyaz tişörtüme uzandım. O sırada Deniz'den ödünç aldığım siyah örgü şapkayı gördüm. Kapağı kapattım ve üzerimi giydim.
Başım hala ağrıyordu. Buna hala alışamamıştım. Deniz'e derken ben alkolik olmuştum.
Aynadaki görüntüme baktım. Bu soluk yüz bana artık çok yabancı geliyordu.
Hemen siyah far ve eyeliner ile makyajıma başladım. Bordodan faha çok siyaha benzeyen rujumu sürdüm.
Yırtık deri pantolonuma baktım. Oldukça iyi görünüyordum. Yerdeki şişeleri bir poşete doldurdum.Ve mutfağa geçip bir şeyler atıştırdım. Tam kapıya yönelirken çantama baktım. Anahtarı odada unutmuştum.
Kendi odama gireceğim sırada Deniz'in odasına girmiştim. Her şey aynı görünüyordu.O gittiğinden beri burayı hiç görmemiştim. Perdeyi açtım ve içerinin aydınlanmasını sağladım.
Dolabına doğru yaklaştım ve içine baktım. Bir kutu vardı,sadece. Uzanıp aldım. Tozla kaplanmış halısına oturdum.Kutuyu açtım. Bulduğum şey siyah bir kazaktı; bir erkek kazağı. Arslan'ın olmalıydı. Kapağını kapattım ve dolaba tekrar yerleştirdim.
Odasından çıkarken son bir kez bakındım. Onu özlüyor muydum?
Kapıyı kapattım.
Buradan gideli neredeyse üç ay olmuştu. O benim en yakınımdı ama şimdi çok uzakta gibiydi.Neden ona böyle davranıyordum? Ama en önemlisi:neden en ufak bir suçluluk duygusu hissetmiyordum?
Telefonum çaldı.
- Uyandın mı bebeğim?
- Evet.
- Aşağıdayım.
- Geliyorum.
Hızla çıktım. Ve kapıyı çarptığım anda aklıma geldi; anahtarlar! Kapıda kalmıştım.
Aşağı indim ve Savaş'ın son model arabasına bindim.Bana doğru yaklaştı ve öptü.
- Kapıda kaldım.
- Nasıl yani?
Dedi pek ciddiye almayarak.
- Anahtarı evde unuttum.
- Yedek yok mu?
Başımı sağa sola salladım.
- Dert etme.Bende kalırsın.
- Çilingiri aramalıyım.
- Ama biliyorsun bugün Pazar.
- Yani?
- Açık olacağını sanmıyorum.
- Nedenmiş o? İnsanlar Pazar günleri kapıda kalmıyor mu?
Gözlerimi devirdim. Elimi tuttu.Ona baktım.
- Tamam beni yakaladın.Bana gelmeni istiyorum.
Ona baktım. Gülümsemesi göz kamaştırıcıydı.
- Evimde bir parti vereceğim.
- Bunu bana şimdi mi söylüyorsun? !
Güldü.
-Şimdi düşündüm. Evime gelmen şerefine.
- Saçmalama.
Dedim ve gülümsedim.
Her zaman takıldığımız kulübe geldik. Burası çok lükstü ve herkes kabul edilmiyordu. Fakat biz yaşımıza rağmen girebiliyorduk.Nedeni: Savaş'ın babasının mekan sahibi olmasıydı.
Elimden tuttu ve hep yaptığı gibi kapıdaki görevlilerle beş dakika sohbet etti. Özel locamıza oturduk.O sırada o aptal garson kız aklıma geldi.
- O aptala haddini bildirdin umarım?
Gülümsedi.
- Kıskanç sevgilim,benim. Kız işini yapıyordu.
- İşi sana kur yapmak mı yani?
Güldü.
- Her neyse. İstediğin gibi işine son verildi ve kiracı olarak oturduğu evimizden çıkarıldı.
- Hak etti.
- Acımasız sevgilim.
Dedi ve dudağıma bir öpücük kondurdu.
- Kızı resmen sokağa attığının farkındasın değil mi?
- Hak ettiğini söylemiştim.
Dedim ve içkimden bir yudum aldım.
Bana vicdan azabı mı yaşatmaya çalışıyordu? Başarısız olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Sevgilim 2
Teen Fiction-Yeter artık Deniz! Kendine gel! -Ben kendimdeyim, zaten. Elleri saçlarını karıştırdı. İlerideki cam şişeye bir tekme attı. - Gerçekten, ne yapıyorsun Deniz? - Oturuyorum? Beni oturduğum yerden kaldırdı ve kolumdan sıkıca tuttu. - Gözlerime bak. Sen...