12. Bölüm

1K 25 3
                                    

Yazarın gözünden

Çocuk yemyeşil gözlerini bomboş tavana dikmişti. Bir kaç saattir sessizce uzanıp tavanı izliyordu. Rahatsız kanepede zaten uyuyamazdı fakat asıl sorun Beren ve Burak’ın şu an neler yaptıklarıyla ilgili aklında kurduğu şeylerdi. Huzursuzca nefesini dışarı üfledi. Niye huzursuz hissettiğini bile anlayamıyordu. En sonunda endişesine yenilip ucuz koltuktan kalktı. Bu daireye daha önce hiç gelmemişti. Şimdi Burak’ın odasını bulması gerekiyordu. Ne göreceğinden endişe duysa da bunun kendisi bile farkında değildi. Kendisini öyle bir eğitmişti ki hissedemiyordu ya da duygularına önem vermiyordu. Sessizce kapıları denemeye başladı. Kuzeninin oda arkadaşları hala eve gelmemişti. Onların da kendisi gibi olduğunu bildiğinden buna şaşırmadı. Kapıyı açıp odayı her boş gördüğünde içinden bir küfür savuruyordu. Boş odalar arttıkça birlikte olma ihtimalleri de artıyordu.

Yine kapıyı yavaşça açtı. Gözü karanlığa alışmıştı. Anında Beren’in yüzünü seçebildi. Yanında da o vardı. İçinde sebebini bilmediği bir öfke dalgası hissetti. Onlara doğru yürüyüp ikisine de sessizce baktı. Tam uyandıracakken, tam yumruğunu  kuzeninin suratına geçirecekken tuttu kendini. Bunu niye yapacaktı ki? Beren için birini mi dövecekti gerçekten. Kıza en başından beri değer vermiyordu. Gözünde oyuncak bir bebekten farkı yoktu. Zaten çocuksuydu. Onu takmıyor gibi gözükmeye çalışıyordu ama Oktay bu saçma tavırlarının arkasını görebilecek kadar zekiydi. Biliyordu kızı yavaş yavaş kendine bağlıyordu. Bunun sonunun kız için kötü biteceğini de biliyordu fakat Oktay için herhangi bir oyundan farksızdı o kız. Her şey bittiğinde kızı gönderdiğinde o da eğlenmiş olacaktı. Bunu yapmamalıydı belki de. Fakat öyle biriydi o da şımarıktı elindekinden daha fazlasını isterdi hep, umursamazdı. Kendi eğlencesine bakardı. Şimdi de öyle yapacaktı. Yine sessizce odadan çıktı ve boş odalardan birindeki yatağa uzandı. Aptalca düşüncelerini bir kenara itmişti şimdi bu rahat yatakta güzel bir uyku çekebilirdi.

*************************************************

Oktay’ın Gözünden

Nerde uyumuşum ben? O gerzeklerden birinin odasındayım. Hemen yataktan kalkıp gerindim. Odadan çıkarken amacım soğuk bir duşla kendime gelmekti. Duşta aklıma yine Beren gelmişti. Ben niye umursuyordum ki o sürtüğü? Of biliyorum sürtük falan değil. Şu güne kadar kimseyle öpüşmemiştir bile o daha. Ama Burak’ı yatağa almayı biliyor. Kendime onu önemsemediğimi kanıtlamalıyım. Aslında biraz da Beren’in canını yakmak istiyorum. Bir şeyler yapıyorsa bedelini de ödemeli ama değil mi?

Mutfağa geçtiğimde ikisi de oradaydı. Ah, bide şu iki piç de oradaydı. Oradaydılar ama ikisi de koltuğa bile varamadan yolda sızmışlar gibi gözüküyorlardı. Yolumdan geçebilmek için ikisini de tekmeleyerek uzaklaştırdım. Beren’in kötü bakışlarıyla karşılaşınca sırıttım.

“Noldu papatyam? Ne yapsaydım orada öylece bıraksa mıydım bunları?” Yüzü iyice düşmüştü. O bana böyle bakınca sırıtışımı genişlettim. Hiçbir şey demeden masaya oturdu. Önündeki şeyleri yemeye başladı. Ben de hemen Burak’ın yanına gidip Beren’in duyabileceği şekilde fısıldadım.

“Dün gece şansın yaver gitmiş gibi.” Burak bana dirseğini geçirdi. Ben de gözucuyla Beren’e bakınca kızardığını fark ettim. Küçük bir kahkaha atıp önümdekileri yemeye başladım. O sırada dışıma yansıtmasam da içimde gerçekten öfkem birikiyordu. Burak’ın kıyafetlerini giymişti üstüne resmen. Daha fazla orada kalmak istemediğime karar verince Beren’e doğru “Ben okula geçiyorum geleceksen hızlı ol hazırlan fazla beklemem.” dedim. Burak hemen atıldı ben bırakırım diye. Beren de hemen başını sağa sola salladı.

“Gerek yok Burak. Zaten benim için çok şey yaptın. Hemen hazırlanırım yetişirim Oktay’a.” Burak tamam der gibi başını sallayınca Beren hemen masadan kalkıp içeri geçti. Ben de Burak’tan arabanın anahtarlarını alıp Beren’i beklemeden arabaya yerleştim.

**********************************

Beren’in gözünden

Hızlıca dünkü elbiselerimi üzerime geçirirken Burak’la uyuduğumuz yatağa bakıyordum. Ben gerçekten bir erkekle beraber mi uyumuştum? Ah, eski halimi düşününce ne kadar komik geldi. En azından dün gece sürtüklük yapmadan çekingenliğimi atmıştım üstümden. Ben ki kimseyle çıkmamıştım ama biriyle uyudum. Düşüncesi bile komik. Aslında iyi hissettirdi. Uyandığımda sarılır vaziyetteydik. Tek sorun ona benim sarıldığımı hatırlıyor olmak. Gece su içmek için kalktığımda gözüme çok masum görünmüştü ve gerçekten ona minnettardım. Dayanamayıp yastıkları atıp sarılmıştım ben de. Şimdi düşününce iyiki yapmışım. O aptal Oktay’ın beni umursadığı yok çünkü. Ah, o gerizekalı havalarını söndürmek için nelerimi vermezdim. Hiçbir şeyi umursamıyor gibi gözükmesi sinirime dokunuyordu. Onu rezil etmek isterdim. O havasını söndürmek... Tabi bunların yanında bir diğer yanımda bana geceki üstsüz halini hatırlatıp duruyordu. Of şu içimdeki sürtüklüğü atıp bir derin nefes alsaydım ya!

İçimde çatışma yaşarken hazırlanmış aşağı inmiştim. Arabaya Oktay’ın yanına geçerken ters bakışlarla karşılaştım.

“Geç kaldın papatya.”

“Gidebilirdin. En hızlı şekilde hazırlandım işte.”

“Ah, tabi sen buna hazırlanmak diyorsan. Resmen kaç dakikadır burada bekliyorum bari bir şeye benzeseymişsin.” Yok artık! Ne diyor bu ya? Öküz herif ne olacak. Ne diye bununla ilgilendiysem ben? Yani kasları ve tipi dışında bomboş. Suratımı iyice astım. Bir şey demeyecektim fakat bana bakıp tek kaşını havaya kaldırınca sinirlerim bozuldu. Nasıl hem bu kadar iyi görünüp böyle piç bir insan çıkabilir kafam almıyor.

“Astın suratını hemen. Kızma, tamam. Dalga geçiyorum sadece Beren.”

“Hayırdır? Papatyama ne oldu?” Birden soruvermiştim. Tamam belki papatyam demesi hoşuma gidiyordu ama bunu öğrenmesini de istemezdim. Yüzünü yine kocaman bir sırıtış kapladı. Suratına tefal tavayı geçirmek istiyorum böyle anlarda. Hem beni utandırıyor hem kızdırıyor hem etkiliyor.

“Bir şey olmadı papatyam. Bakıyorum sana böyle seslenişimi sevmişsin.” Uf sırıtışın zaten utandırdı beni aptal. Ne diye dile getiriyorsun.

“Aman havalanma hemen.”

Okula geldiğimizde hemen arabadan inip geç kalma bahanesiyle içeri koştum. Ardı ardına derslere girdim. Tüm gün Eda’yı görememiştim ve şarjım olmadığından arayamıyordum da. Akşam yurt kısmına geçince ilk işim üstümü değiştirmek oldu hala dün geceki şeylerleydim. Biraz da derslere bakmaya karar verdim. Eda’ya hemen görünmem gerekiyordu fakat sınavlar da başlamak üzereydi. Yine telefonla aramaya hamle yapınca şarja takmadığımı hatırladım. Kıyafet yığınımın içinden şarj aletini aradım fakat hiç bir yerde yoktu. Off şu gerizekalı bilimadamlarının Bülent Ersoy’un sahnede gerçekten bayılıp bayılmadığı üzerine düşünmek yerine bir an önce kaybettiğimiz eşyaları bulabilmek için bir alet geliştirmeleri gerekiyor gerçekten. En sonunda pes edip derslerin başına geçtim. İki üç saat çalışmadan sonra saatin gece bire yaklaştığını görünce kafayı yedim. Tabi Eda benden daha fazla kafayı yemiştir ya neyse. Sahi o niye gelmedi odama? Hemen onun odasının olduğu koridora doğru gittim. Bu saatte odalar arasında dolaşmamız yasak ama onu bir görmem gerekiyordu. Her şeyi anlatmalıydım.

Odanın kapısına yaklaşırken içinden Oktay’ın çıktığını farkettim. Kemerini bağlıyordu. Gömleğinin de düğmeleri açıktı. Siktir... Bu nasıl bir manzara şimdi? Resmen biriyle yatmış piç herif. O Eda’nın kaltak oda arkadaşı olduğunu tahmin edip ona saydırmaya başladım. İçimden tabi. Ama o değilmiş meğerse. Odadan Eda saçı başı dağınık çıkıp Oktay’la öpüşünce kafama dank etti. Neden ama ya? Nasıl yani? Şu hayatta da bir şeyler ters gitmese ne olurdu sanki. Bir kerecik ama ya! Gözlerimden ateşler çıkarak kendimi yere attım. Bir yandan da Eda’yla Oktay’a yapabileceğim çin işkencelerini düşünüyordum. İntikam alma hevesimi hayalkırıklığı ve üzüntü almaya başlayınca gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Sessizce ama içten içten ağladım ta ki omzumda bir el hissedinceye kadar.

“Niye ağlıyorsun?” 

Yeni DeneyimlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin