Taehyung,sandalyeye oturmuş öylece kalemlerine bakıyordu. Atölyeye herkesten önce gelmişti. Ne çizeceğini bilmiyordu. Dirseğini masaya dayadı ve çenesini avucunun içine yerleştirdi. Dudakları hafif büzülmüş bir şekilde düşünürken sağında bir hareketlenme hissetti.
Başını çevirdiğinde gördüğü yüz ile tek kaşı yukarı kalktı ve dudağı kıvrıldı. Jungkook şaşkın gözlerle kendisine bakıyordu. Birbirlerine en güzel şekilde gülümsediler.
Taehyung gözlerini çocuktan çekti ve kalemlerine bakmaya devam etti. Ofladı, saçlarını karıştırdı. Başını kaldırdığında Jungkook'un gülümsüyor olduğunu fark etti. Gülümsüyor ve kalemlerini önüne diziyordu. Bir süre sonra Jungkook elini sıraya uzattı ve başını koluna koydu. Taehyung gözlerini kıstı ve Jungkook'u incelemeye başladı.
Dakikalar önce çizecek hiçbir şeyi yoktu fakat şuan karşısında canlı bir model duruyordu. Taehyung figür çalışmayı severdi. Resim kaleminin ucunu açtıktan sonra çizmeye başladı.
Jungkook arada bir kıpırdanıyordu. O, her kıpırdandığında Taehyung'un nedensizce gülesi geliyordu. Sonunda Taehyung dayanamayıp kıkırdadı.
Jungkook duyduğu ses ile başını kaldırdı. Kaldırdığı an Taehyung ciddileşti ve defterine gömüldü. Jungkook az önce duyduğu ses ile cennetteymiş gibi hissetti. Dünyada ki hiçbir ses Taehyung'un kıkırdaması kadar güzel olamazdı. Bunun üzerine yemin bile edebilirdi.
Jungkook hala ona bakarken hafifçe gülümsedi. Taehyung'un arkasındaki duvarda çeşitli tablolar vardı. Hepsi harikaydı ve özenle hazırlanmıştı. Fakat Taehyung onların yanına geldiğinde, tabloların hiçbir güzelliği kalmıyordu. Sanki o, tüm güzellikleri bir anda kendisine çekiyordu.
Jungkook gözlerini ayırmadan onu izliyordu. Sanki gözleri, kapanmaya korkuyordu. Yaşananlar o kadar önemli ve değerliydi ki, Jungkook bir saniyesini bile kaybetmek istemiyordu. Karşısında gördüğü masum güzellik aşkını yeniden tüm hücrelerine ulaştırıyordu. Hissettiği duyguları tanımlayamıyordu. Taehyung başını kaldırdı ve kendisini izleyen baygın gözlere odaklandı.
Zaman duruyordu. Atölye yok olmuş yerini gökyüzü almıştı. İki genç bulutların arasında birbirini izliyordu. Uzaklardan bir kuş onların etrafında uçuşuyor, güneş iki gence en güzel gülümsemesini gönderiyordu.
Açılan kapı ile Jungkook dikleşti. Jungkook'un kapıya baktığını gören Taehyung'ta başını o yöne çevirdi. Bayan Yujin elinde bir kaç tablo ile atölyeye girdi. Peşinden de bir kaç öğrenci geldi. Herkesin elinde tablolar vardı. Fakat bu tablolar geçenlerde burada yaptıkları tablolardı. Aralarında Jungkook ve Taehyung'un tablolarıda vardı.
Yujin gülümseyerek konuştu, "Ah.. Erkencisiniz." şaşkınca dedikten sonra beden dili ile aynısını Taehyung'a anlattı. Taehyung gülerek başını salladı.
Yujin öğrencilere seslendi, "Şu duvardaki tabloları indirip yenileri asalım.." gençler dikkatle dinlediler ve başlarını salladılar. Yujin, tabloları masasına yavaşça yerleştirdi ve hangi tablonun nereye asılabileceğini düşündü. Bir yandan düşünürken diğer yandan öğrencilere yardım ediyordu. Jungkook rahatsızca oturduğu yerde kıpırdandı. Diğerleri iş yaparken oturmak onu rahatsız etmişti.
Diğer yandan Taehyung'ta bu durumdan rahatsız gibiydi. İkisi de öğretmenlerine ve arkadaşlarına yardım etmek istiyordu. Tek fark, Jungkook Taehyung ile beraber bir şeyler yapmak istiyordu. Az önce ki bakışmaları kalbinde büyük bir darbeye sebep olmuştu fakat bundan son derece memnundu. Sonunda sevdiği adamla bir şeyler yaşamak onu mutlu ediyordu.
Jungkook ayaklandı ve Yujin'e doğru ilerledi. Yujin çenesini kaşıyor ve bir şeyler düşünüyordu. Çocuğun geldiğini fark etmemişti bile. Jungkook yumuşak bir ses tonuyla konuştu, "Efendim bende yardım etmek istiyorum."
Yujin duyduğu ses ile başını kaldırdı. Kendisine bakan çocuğa kocaman gülümsedi, "Ah,tabi Jungkook! Harika, sen de şurada ki tablolar için bir yer bulabilirsin."
Jungkook başını salladı ve tablolara yöneldi. Tabloları alırken yan gözle Taehyung'u izliyordu.
Taehyung öğretmenine bir şeyler anlatıyor ve duvarları gösteriyordu. Jungkook iç çekti. Hâlâ beden dilini öğrenememişti fakat en kısa zamanda öğrenmeyi umuyordu.
Gözü bir tabloya takıldı. Bu Taehyung'un yaptığı idi. Eline aldı ve incelemeye başladı. Beyninde o cümle yankılanıyordu, 'İşte onlar aşıklar.. Bir gün bu iki nokta yüz nokta olacak ve karanlık beyaza boyanacak. Bu siyahtan beyaza geçimin ilk aşaması.' bunu düşünerken gülümsediğini sonradan fark etti.
Tablo hâlâ elindeyken sağına döndü ve döndüğü gibi tabloyu demir rafa çarptı. Anında gözleri açıldı ve anlamsız bir küfür mırıldandı. Tabloya bakmaktan korkuyordu.
Tabloyu çarpmasıyla atölyede büyük bir sessizlik başlamıştı. Dayanamayarak gözlerini aşağıya indirdi. Gördüğü manzara tüm dünyasını başına yıkmıştı. Tablo, aldığı darbe ile gevşemiş ve zedelenmişti. Üzerinde küçük çizikler ve yırtıklar vardı. Düzeltilmesi zordu,çok zor.
Jungkook yavaşça arkasını döndü. Tüm sınıf ona bakıyordu. Gençlerin yarısı anlamayan gözlerle diğer yarısı şaşkın ve korkulu gözlerle ona bakıyordu. Jungkook ise donmuş bir ifadeyle onları izliyordu. İçinde ki acı ve üzüntü o kadar fazlaydı ki ne yapması ne demesi gerekiyor bilmiyordu.
Yujin endişeyle çocuğun yanına geldi, "Ah.. İyi misin Jungkook? Bir yerini vurdun mu?" Jungkook cevap vermedi. Öylece donuk bir şekilde bir noktaya bakıyordu.
Yujin konuştu, "Çok kötü olmuş.. Tanrım.. Jungkook iyi misin?" çocuğun yanaklarından tuttu ve kendisine çevirdi. Jungkook şok geçirmişti. Yujin tekrarladı, "Bir yerini mi vurdun? Tamam bu sorun değil Jungkook hallederiz,sakin ol." Jungkook yutkundu. Bu tabloyu eski haline getiremezlerdi.
Yujin tabloyu aldı ve atölyede bulunan minik odaya girdi. Jungkook başını kaldırdı.
O an keşke kaldırmasaydım,diye defalarca geçirdi içinden. Kendisine ve sakarlıklarına lanet ediyordu. Taehyung şaşkınca kendisine bakıyordu. Jungkook acı ve hüzünle ona baktı. Yardım istiyormuş gibi.. Bir şeyler anlatmak istiyormuş gibi.
Taehyung yavaşça yanına geldi. Uzun elini Jungkook'un omzuna koydu ve yavaşça sıvazladı,gülümsedi. Fakat gülümsemesi diğer gülümsemeleri gibi değildi. Gözlerinde hüzün vardı. Jungkook onun gözlerine bakarken yutkundu. Jungkook'un gözleri dolmuştu. Gözlerini kırpmamak için zor duruyordu.
Taehyung onun bu halini gördüğünde şaşırdı. Kendisi çok üzülmüştü fakat yapacak bir şeyi yoktu. Karşısında ki çocuk daha üzülmüş gibi duruyordu. Taehyung anlamayarak başını iki yana salladı. Sadece bir resimdi,sorun değildi.
Jungkook ise Taehyung'tan uzaklaşmanın korkusu ile yanıp tutuşuyordu. Çocuğun gözlerindeki acıyı görmüştü. Kendisinden nefret ediyordu. Onun özenle yaptığı resimi mahvetmişti. Ona bakmak bile istemiyordu. Sadece korkuyordu,bu büyük bir sorundu.
Taehyung, yarım bir şekilde gülümsedi ve çocuğu kendisine çekti. Sınıftakileri önemsemeden sıkıca sarıldı. Bu sarılma onun için, 'sorun yok' sarılmasıydı.
Jungkook burnuna dolan tanıdık koku ile irkildi. Gözlerini kapattı ve göz yaşlarının esmer boyuna değmesine izin verdi. Taehyung kollarını daha da sıkılaştırdı ve kolları arasında ki masum bedeni sakinleştirmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opere D'arte : Taekook
Fanfiction-Taehyung işitme engelli bir genç, Jungkook her şeye rağmen onun peşinden giden aşık. "Ateşe düşmeden son kez sarılmama izin ver sevgilim. Öyle bir sarılayım ki sana bu son geceymiş gibi. Bu gece kanatlarını sadece bana sar ki huzurla düşler ülke...