2.1

734 102 162
                                    

Kalın paltosunun üzerinde birikmiş karları eliyle yere serpti ve gözlerini hemşirelere çevirdi, "Neresi?" Hemşire, orta yaşlı adamın sesini işittiklerinde hareketlendi, "Buyrun sizi götüreyim." eliyle koridoru işaret ederken konuştu. Adam gülümsedi ve başını sallayarak yürümeye başladı.

Önlüğünün içinde gayet ciddi duran hemşire dikkatle odaları inceliyordu, yolu kaybetmeyi istemiyordu. Adam ise arkasından gelirken etrafı inceliyor kendi kendine bir şeyler düşünüyordu. Büyük hastanenin koridoru tıpkı buranın insanları gibi soluktu. Bu soluk renk dışardan gelenleri titretirken, günlerini hatta aylarını burada geçiren hastalar hiçbir şey hissetmiyordu.

Kısa süren yürüyüş sonunda sonlandığında hemşire kapıyı açmadan söyledi, "Yardıma ihtiyacı var, doktor." Adam başını salladı ve güven verici bir şekilde gülümsedi, "Siz hiç merak etmeyin. Onunla ikimiz sorunlarımızı yıkacağız ve birbirimize destek vereceğiz." Hemşire duydukları ile yarım bir şekilde gülümsedi ve kapıyı araladı.

Adam henüz içeri girmeden hemşire girdi, içeriyi kontrol etmek istedi. Fakat gördüğü görüntü ile kalp atışları hızlandı ve olduğu yerde dondu. Elleri yavaş yavaş titremeye başlarken ne olduğunu anlayamamıştı.

Arkasında dikilen doktor ise gözlerini açmış odanın haline bakıyordu. Vücuduna yayılan korku ve şaşkınlık ile sadece tek kelime edebildi ve saniyeler içerisinde hemşirenin tiz çığlığı tüm binayı sardı, "Tanrım.."

--

Jungkook gözlerini araladı ve etrafına bakındı. Çimenler yanağına batıyordu ve bu canını yakıyordu. Ayaklanmaya çalışırken göğsünde hissettiği ağırlık ile gözlerini aşağıya indirdi. Taehyung elini Jungkook'un tam kalbinin üstüne koymuş, başınıda elinin üstüne koymuş bir vaziyette uyuyordu. Dudakları büzülmüş, minik minik nefesler alırken son derece tatlı gözüküyordu.

Jungkook onu rahatsız etmemeye dikkat ederek etrafına bakındı. En son birbirlerine sarılırken Taehyung uyuyakalmıştı ve Jungkook onu dizlerinin üstüne yatırmıştı. Tek hatırladığı buydu fakat kendisinin de uyuduğunu hatırlamıyordu. Ne ara bu hale gelmişlerdi, hiçbir fikri yoktu. Hâlâ aynı yerdelerdi.

Gözlerini gökyüzüne çevirdi ve simsiyah gökyüzüne baktı. Yıldızlar ikisinin üstünde dans ederken Taehyung anlamsız bir şekilde mırıldandı. Jungkook duyduğu ses ile ona baktı. Ne kadar kısa ve sessiz bir mırıldanma olsa da sesini işitmişti. İstemsizce kocaman gülümserken onun, şiirler bile yazabileceği güzel saçlarına öpücük kondurdu.

Az önce hayatının en güzel saniyelerini yaşamıştı. Sadece minik bir mırıldanma bile kalbini bu kadar hızlandırıyorsa, onun kendisini sevdiğini söylediğinde nasıl olurdu kim bilir? Jungkook iç çekti ve Taehyung'un yumuşacık yanağını okşamaya başladı.

Onun gibi saf ve güzel bir insan neden böyle bir hayat yaşamak zorundaydı? O da herkes gibi konuşmak, yaşadıklarını anlatmak, şarkı söylemek ve şiirler okumak istiyordu. Fakat hayat işaret parmağını ona doğrultmuş gülerken onun etrafını duymasını engelliyordu.

Belki de onu diğerlerinden ayıran budur, diye düşündü Jungkook. Onu diğerlerinden ayıran, duygularını konuşarak değil sadece bir gülümseme ile anlatmasıydı. Gülümsemesi öylesine güzeldi ki insan dünyanın sesini kısıp sadece onu izlemek istiyordu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Opere D'arte : Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin