1.1

736 130 21
                                    

minicik notcuk: tae'nin diğerleri ile konuşmaları beden dili ile.kafanız karışmasın, çok kalp💖

•••

"Gerçekten güzel görünüyor." Yujin hayretle söyledi ve duvarı süzmeye devam etti. Çocukları gerçekten iyi iş çıkarmıştı. Duvar da ne çok ne de az tablo vardı. Gözü yormuyordu.

Jungkook da elinin tersi ile alnında birikmiş boncuk boncuk terleri sildi ve öğretmeni gibi duvarın karşısına geçti. Güzel olmuştu. Uğraştıran bir işti fakat sonunda buna değmişti. Öğrenciler de beğenmiş gibiydi. Yujin, "Evet çocuklar harika olmuş çok teşekkür ederim şimdi siz isterseniz gidebilirsiniz benim işlerim var. Gidip güzelce dinlenin yeniden teşekkür ederim." gülümsedi ve öğrencilerine baktı.

Kalabalık yavaş yavaş dağıldı, herkes eşyalarını toplamaya gitti. Jungkook öğretmenine gülümsedi ve saçlarını karıştırarak eşyalarının yanına gitti. Büyük resim çantasını açtı ve eşyalarını ağır ağır içine yerleştirdi. Ne kadar üşengeç bir insan olsa da, konu resim olduğunda çok titiz oluyordu. Hayatta en değer verdiği şeylerden biri resimleriydi. Resimler kendini tam anlamıyla yansıttığı tek yoldu. Sadece bir çizgi bile onun için derin duygular içeriyordu.

Jungkook düşüncelerini yarıda bırakarak gözlerini korkak bir şekilde Taehyung'a çevirdi. Taehyung hem eşyalarını çantasına koyuyor hemde açık kapıya bakıyordu. Birini bekliyormuş gibiydi. Yüzünde belirsiz bir heyecan vardı ve arada bir usulca gülümsüyordu. Jungkook onun bu halini anlamayarak bakmaya devam etti. Yoksa sevdiği biri mi var diye düşünmeye başladı. Kaşlarını kaldırdı ve gözlerini sınıfta gezdirdi.

O an Taehyung başını yeniden kaldırdı ve kaldırdığı an minik gülümsemesi büyüdü. Gözleri mutluluk ile kısıldı ve dudakları arasından ortaya şirin bir kıkırdama bıraktı.

Jungkook onun bu güzel tepkisi ile başını kapıya çevirdi. Gördüğü iki beden ile kaşları yeniden havaya kalktı. Orta yaşlı bir kadın ve bir erkek kapıda içten bir gülümseme ile Taehyung'a bakıyorlardı. Kısa saçlı kadın hızla Taehyung'un yanına geldi ve ona güzel bir kucaklaşma verdi. Taehyung gülümseyerek kollarını cılız bedene sardı. Kadın işaret dili ile bir şeyler anlattı ve bu Taehyung'un gülmesine sebep oldu. Jungkook içinden geçirdi, gördüğüm en mutlu aile tablosu!

Bir süre sonra onların yanına Yujin geldi. Yujin onları gördüğüne şaşırdı. Fakat daha sonra kendini toplardı ve gülümseyerek söyledi, "Hoşgeldiniz! Gerçekten çok mutlu oldum geldiğinize.." ikili ile tokalaştı ve daha sonra bir şeyler konuşmaya başladılar.

Taehyung ise onlara bakıyor ve yüzlerini inceliyordu. Fakat bir süre sonra incelemeyi bıraktı ve etrafına göz gezdirdi. Atölyede kimsecikler kalmamıştı. Sadece bir kaç kız ve Jungkook vardı. Gözlerini Jungkook'a çevirdi. Jungkook gözlerini kırpıştırarak anne babasına ve öğretmenine bakıyordu. Usulca güldü ve ellerini önünde birleştirip onu izlemeye devam etti. Meraklı bakışları ve hafif aralanmış dudakları ile sevimli duruyordu. O an gidip saçlarını karıştırmak istedi. Taehyung mutlu hissettiğinde karşısındakine sarılmayı ve saçlarını karıştırmayı çok severdi. Bu onun duygularını gösterme şekli idi.

Taehyung onu izlemeye devam ederken gözü kapıya kaydı. Güzeller güzeli kız kardeşini gördüğünde gülümsedi ve kapıya doğru yürüdü. Kız kardeşi onu gördüğünde kocaman gülümsedi ve abisine doğru hızla koşup ona sarıldı. Gülüşerek özlemlerini giderdiler. Taehyung ailesine bağlı bir insandı. Yaklaşık bir haftadır onları görmüyordu ve bu sebeple fazla üzgündü. Ailesi onun için eşsizdi. Hayatını renklendiren tek şey ailesiydi. Yaşamından bıktığı her an ailesi, onu mutlu etmek için çabalıyordu.

Kardeşi ona gülümsedi, "Seni çok özledim" anlattığı şey ile Taehyung güldü ve yeniden kısa bir kucaklaşma verdi kardeşine, "Bende seni özledim meleğim."

Jungkook ise şaşkınlıktan açılmış ağzının farkında değildi. Tavşanı andıran dişleri gözüküyordu. Bu görüntü onu dayanılmaz bir hale getiriyordu. Fakat asıl olay karşısında duran kızın kütüphanede konuştuğu kız olmasıydı.

Jungkook bir anda düşündüğü şey ile yerinde hızla kıpırdandı. Eğer bu kız kendisini tanırsa abisine o gün işaret dili hakkında aldığı kitabı söyleyebilirdi. Ve bu az da olsa Taehyung'un anlamasına sebep olabilirdi.

Daha sonra Jungkook bunun saçma olduğunu düşündü. Sonuçta tek duyamayan o değildi? Belki de başka biri için almış olabilirdi? Tabii eğer gerçekten böyle olsaydı...Kendini avutamıyordu.

Öte yandan Jungkook onun anlamasını istiyor muydu cidden? Belki istiyordu, belki istemiyordu. Eğer öğrenirse üzerinden bir yük kalkacaktı veya tam tersi yükü daha da ağırlaşacaktı. Jungkook düşündükleri ile ofladı ve başını kaldırarak yeniden onlara baktı. Artık gitme zamanıydı..

Tam hazırlanmış gidecekken duyduğu ses ile yutkundu, "Aa! O gün ki abi! Merhaba" küçük kız sevinçle Jungkook'a doğru konuştu ve el salladı. Jungkook derin bir nefes aldı ve huzursuzca kıza ve ardından Taehyung'a baktı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Taehyung ikisine anlamsız bakışlar atıyordu.

Jungkook zorla gülümsedi ve mırıldandı, "Merhaba..." kız yeniden içtenlikle gülümsedi ve Taehyung'a dönüp bir şeyler anlattı, "Kütüphanede bir kitap almıştı" Taehyung kaşlarını kaldırdı, "Ah anladım.. Anladım.."

Jungkook ise olanlardan habersiz onları izliyordu. Ona söylemişti... O kitabı aldığını söylemişti işte. Jungkook yüzünün yandığını hissetti. Taehyung ona dönüp güzelce gülümseyince gerçekten söylediğini sandı.

Jungkook biraz daha burada durursa utançtan yok olacağını anlayınca konuştu, "Ben.. Şey ben gitsem iyi olacak... Sanırım.. Görüşürüz?" saçmaladığını hissedince daha da utandı. Kız onun garip halini anlamayarak kaşlarını çattı ve gülümsedi, "Tamam? Görüşürüz!"

Jungkook usulca gülümsedi ve hiç Taehyung'a bakmadan hızla oradan ayrıldı. Orada boş boş beklemesi hataydı. Onu ne ilgilendirirdi ki Taehyung'un ailesi! Kendine sinirlenirken birine çarptı. Başını kaldırdığında Yoongi'nin garip bakışları ile karşılaştı.

"Ah, merhaba..merhaba hyung." Jungkook dakikalar öncesinde başlayan garipliği ile konuştu. Yoongi hafifçe yüzünü buruşturdu ve kaşlarını kaldırdı, "Selam.. Nereye?" Jungkook kapıyı göstererek, "Eve." dedi. Yoongi başını salladı, "Evet, yaratıcıymış. Hadi, ben seni bırakırım Jeon." Jungkook şuan gerçekten yürümek istemediğinden abisinin dediğini kabul etti, "Tamam hyung."

Beraber kapıya doğru yürüdüler. İkisinden de ses çıkmıyordu. Fakat Yoongi arada bir dönüp çocuğa bakıyordu. Çünkü Jungkook kasılıp duruyor ve ofluyordu.

Dışarı çıktıklarında karşılarına hemen Yoongi'nin arabası çıktı. Şirin bir arabaydı, rengi kırmızının en güzel tonlarında idi. İkili oraya doğru yürümeye başladılar. Yoongi kapıyı açmadan önce hafif gülerek konuştu, " Ne oldu sana?" Jungkook kendisine gelen soru ile durdu, "N-ne neden?" Yoongi konuştu, "Bilmem.. Yüzün arabamdan daha da kırmızı da ondan sordum. Eh, tabi kırmızı benim bebeğime daha çok yakışıyor." bebeğim derken arabasına yavaşça vurdu ve arabasını aşk ile süzdü.

Jungkook ise abisinin söyledikleri ile öylece arabaya baktı. Ne demesi veya ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Başını iki yana salladı ve arabaya bindi,rahatsız hissediyordu. Alayla mırıldandı, "Arabandan daha güzelim hyung, lütfen kıskanma."

Opere D'arte : Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin