-İki ay sonra
"Hyung oluyor mu?" Jungkook duyduğu ses ile başını stresten patlayacakmış gibi duran çocuğa çevirdi. Çocuğun sarı saçları terlediğinden alnına yapışmıştı. Kaşlarını çatmış çizdiği resmi süzüyordu. Jungkook ensesini kaşıdı ve cevapladı, "Oluyor fakat çizgilerini çok bastırıyorsun Chul. Objenin yerini belirmek için kullandığın çizgiler senin sadece yardımcı çizgilerin. Ana çizgiler gibi bastırma yoksa çizgileri karıştırırsın."
Jungkook sustu ve kağıda biraz baktıktan sonra gözlerini masada duran nesnelerde gezdirdi. Natürmort çalışıyorlardı ve Chul sadece üç derste kolayca öğrenmişti. Fakat çizgilerinde hâlâ sorun vardı.
Chul, sokağında oturan on beş yaşında bir çocuktu. İnanılmaz bir yeteneği vardı fakat bunu kullanmayı sevmiyordu. Önceden çizdiği resimler okul defterinin arkasına çizdiklerinden ibaretti. Annesi çocuğunun bu yeteneğini fark edince Jungkook'tan yardım istemişti. Jungkook samimi olduğundan ve resim konusunda kendini geliştirdiğinden annesi oğlunun ondan ders almasını istemişti. Chul inatçı bir çocuk olduğundan kurslara gitmek istemiyordu. Fakat Jungkook'un yanına gitmeyi kabul etmişti. Çünkü her dersten sonra bilgisayar oyunları oynuyorlardı.
Bu Jungkook'u da mutlu etmişti. Yalnız yaşıyordu ve biraz paraya ihtiyacı vardı. Ablası kendini toparlamıştı ve annesinin yanına gitmişti. Onun için çok mutluydu. Ablası onun için tekti, vazgeçilmezdi. Fakat onun gitmesi ile büyük bir boşluğa düşmüştü. Evin sessizliği ona garip geliyordu.
"Anlıyorum.. Of hyung! Biraz mola versek olur mu?" Chul omuzlarını düşürerek söylendi. Jungkook derin bir nefes aldı ve gülümsedi, "Tamamdır. Televizyon izleyebilirsin. Ben odamdayım... Fakat yirmi dakika içerisinde elinde kalem görmezsem..." sahte bir şekilde kızdı ve işaret parmağını Chul'a salladı. Chul Jungkook'un söyledikleri ile gülümsedi ve hızlı adımlarla televizyona ilerledi.
Jungkook ise aynı şekilde merdivenlere doğru ilerledi. Yavaş adımlarla yukarı çıkarken son kez televizyon karşısına kurulmuş çocuğa baktı.
Odasına girdikten sonra kendini yatağa öylece bıraktı ve gözlerini kapattı. Gözlerini yavaşça araladı ve tavanı izlemeye başladı. Bir süre öylece kaldıktan sonra doğruldu ve saçlarını karıştırdı. Baygın bakışlarla odasını süzerken gözüne masanın üstündeki minik kutu takıldı. Aklına dolan güzel anılar ile gülümsedi ve kutuyu eline aldı.
Yavaş yavaş kutuyu açarken gülümsemesi daha büyüdü. Karşısına çıkan minik kâğıtlar ile kıkırdadı ve bir tanesini eline aldı, 'Geçecek emin ol bu da geçecek. Gülümse :) tıpkı bunun gibi. Sana yakışacağından eminim!' okuduğu yazı ile derin bir nefes aldı ve baş parmağını kâğıtta gezdirdi.
Taehyung'un kendisine verdiği kâğıtlardı bunlar. Her kağıdı saklar ve devamlı okurdu. Onun yazdığı küçücük bir kâğıt bile kocaman duygular barındırıyordu Jungkook'a göre.
İki ay içerisinde Taehyung'tan devamlı ders almıştı. Artık kâğıtlar yerine beden dili ile konuşabiliyorlardı. Jungkook'un hâlâ eksikleri vardı fakat Taehyung bu eksikleri her zaman tamamlıyordu. Jungkook ne zaman unutsa Taehyung gülerek hatırlatıyordu. Aralarında ki ilişki her geçen gün güçleniyordu. Derslerden sonra biraz resim çiziyorlardı.
Jungkook gerçekten mutluydu. Son iki ayda yaşadıkları onu başka birine dönüştürmüştü. Yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Yıllarca hayallerini süsleyen adam şimdi onunla iletişim halindeydi. Hâlâ sevgisi tek taraflıydı fakat ona bu da yeterdi.
İç çekti ve kâğıtları kutunun içine koydu.Kutuyu da yeniden masasına koyduktan sonra odasından çıktı. Taehyung'u görmek istiyordu. Onu o kadar özlemişti ki.. Bir haftadır yüzünü görmüyordu ve endişeleniyordu. Hissettiği özlem her dakika artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opere D'arte : Taekook
Fanfiction-Taehyung işitme engelli bir genç, Jungkook her şeye rağmen onun peşinden giden aşık. "Ateşe düşmeden son kez sarılmama izin ver sevgilim. Öyle bir sarılayım ki sana bu son geceymiş gibi. Bu gece kanatlarını sadece bana sar ki huzurla düşler ülke...