2.0

735 96 127
                                    

Gökyüzü, güneşin yavaşça uykusuna dalması ile kırmızının en güzel tonlarını şehre sunuyordu. Güneşin batışı ile sessizlenen yerde sadece rüzgarın uğultusu duyuluyordu. Gökyüzünde süzülen kırmızı renk Jungkook'un yüzüne çarparken koyu kahverengi gözleri açılmış, saçları ışıl ışıl parlıyordu; ortaya muazzam bir görüntü çıkıyordu. Fakat pembeleşmiş yanakları, stresten ısırarak kanatmış olduğu dümdüz dudakları ve çatılmış kaşları bu görüntüye pek de uymuyordu.

Öte yandan Taehyung yolunu karıştırmamak için dikkatle etrafını inceliyordu. Dakikalardır bırakmadığı sıcak eli daha iyi kavradı ve baş parmağı ile okşadı. Jungkook, elinin üstünde hissettiği dokunuş ile titredi.

Taehyung elini hafifçe sıktı ve yeniden okşamaya başladı.Taehyung çok stresli görünüyordu. Şu an tamamen farklı şeyler düşünüyordu. Jungkook bir şeyler olduğunu anladığında elini onun ellerinden çekti. Taehyung şaşkınca eline baktı ve daha sonra bakışlarını Jungkook'a çevirdi. Aniden hissettiği boşluk onu şaşırtmış ayrıca üzmüştü.

Jungkook onun yüzünü astığını gördüğünde hemen konuya girdi, "Sorun ne? Nereye gidiyoruz?" Taehyung, Jungkook'un dedikleri ile daha da yüzünü astı ve başını öne eğerek derin bir nefes aldı. Jungkook onun bu haline anlam veremiyordu. Ne olmuştu ki böyle? Jungkook onun bileğinden tuttu ve biraz eğilerek yüzüne baktı. Taehyung hâlâ başı eğikken gözlerini Jungkook'un gözleri ile buluşturdu. Saniyelerce birbirlerine baktıktan sonra Jungkook yumuşak bir şekilde ona gülümsedi ve tekrarladı, "Sorun ne?"

Taehyung, gözlerini onun ellerinden çekti. Üzgünce ona baktı ve istemeyerek anlattı, "Sanırım yolu kaybettim." Jungkook ona şaşkınca baktı. Genel olarak cümleleri pek anlayamazdı fakat kaybolmak dediğine göre ciddi bir durumdu. Ayrıca buraları hiç bilmiyordu bile. Jungkook yutkundu ve etrafına bakınmaya başladı. Küçüklüğünden beri kaybolmaktan korkardı. Marketlerde bile kaybolduğunda tüm gün ağlar daha sonra kendine bir daha kaybolmayacağına söz verirdi.

Taehyung'a döndü, "Bir yolunu bulacağız." Ve yüzünü ellerinin arasına aldı. Güven verici bir şekilde gülümserken kendi telaşını gizlemeye çalışıyordu. Şu an gerçekten korkuyordu fakat Taehyung'u düşünmek zorundaydı. Etrafına baktı ve bir tabela aradı. Nerede olduğunu anlayabilirse telefonundan yollarını bulabilirlerdi.

Ellerini saçlarından geçirdi ve etrafa bakmayı kesip Taehyung'a döndü. Fakat döndüğü an gördüğü yüz ile iç çekti. Taehyung dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için zor duruyordu. Jungkook şaşkınca ona baktı ve koluna dokundu. Şaka mıydı yoksa sinirden mi gülüyordu? Taehyung onun dokunuşu ile kahkaha attı ve Jungkook'un elinden tutarak yürümeye devam etti.

Jungkook hiçbir şey anlamayarak adımlarını takip ederken Taehyung onun ne kadar masum biri olduğunu düşünüyordu. Büyük gülümsemesi yüzünden eksilmezken az önceki telaşlı Jungkook gözlerinin önüne geldi. O korkmuştu fakat kendisine belli etmemeye çalışarak ortamı yumuşatıyordu. Yanaklarının onun ellerinin arasında olduğunu hatırladığında alt dudağını yaladı ve yeniden gülümsedi. Jungkook gerçekten anlayışlı ve tatlıydı.

Taehyung dayanamayarak ona döndü ve bir bebeğe benzeyen surata baktı. Dudakları aralanmış ön dişleri gözükürken tıpkı bir tavşana benziyordu. Taehyung dilini ısırdı ve gülerek Jungkook'un saçlarını karıştırdı. Jungkook şok üstüne şok yaşarken artık tepki vermiyordu. Şuan neredeydi, ne yapıyordu, bunlar bir şaka mıydı hiç bilmiyordu. Saçları o yana bu yana dağılırken gözlerini kendisine bakan gözlere çevirdi. Taehyung ona gülümserken bakarken dalmış gibiydi.

Jungkook dağınık saçlarını fark ettiğinde elini tam başına götürecekken Taehyung kolunu tuttu ve konuştu, "Yapma." Jungkook gözlerini onun elinden çekti ve kaşlarını çatarak ona baktı ve gülümsedi. Taehyung, onun dağınık saçlı haline bayılıyordu. Zaten güzel olan yüzü dağınık saçları ile daha da güzelleşiyor, farklı duygular hissetmesine neden oluyordu.

Opere D'arte : Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin