Sert sarsılmayla uyandım.
"Ne oluyor? Ne yapıyorsun Zeynep."
"Kızım şu haline bir bak kan ter için de kalmışsın. Ayrıca mırıl mırıl bir şeyler sayıklıyordun."
Elimi anlıma götürdüm. Haklıydı, çok fazla terlemiştim. Biraz düşününce gördüğüm kabus aklıma geldi.
"Konuşsana Melek, dilini mi yuttun. Rüya mı gördün yoksa."
"Hayır, gördüğüm güzel bir şey değildi. Kâbus gördüm sanırım ama tam hatırlamıyorum."
"Her neyse hadi kalk ilk günden işe geç kalma küçük anne." Yanağımdan makas alarak göz kırptı. İyi ki varsın be kardeşim. Güzel gülümsemesine yakışır güzel bir gülümsemeyle karşılık verdim.
Daha sonra odadan çıkıp aşağıya indi.
Ama ona yalan söylemiştim. Gördüğüm kâbusun her karesini hatırlıyordum. Hastane de kazadan sonra ki halimi görmüştüm. Yatakta yatarken ki halimi, yanı başımda da o adam. Başımda durmuş öylece bana bakıyordu. Eli bir an saçlarıma gitti. Daha sonra aniden geri çekti. Sonrasın da Zeynep'in sarsmasıyla uyandım. Onun ellerinin saçlarına değmesi bile midemin bulanmasına sebepken rüyamda o hastane de yanı başımda olduğunu düşünmek, kendim den geçmeme sebepti.
Kafamı sağa sola salladım. Bu pis şey sadece rüyaydı. Sadece rüya....
Hemen kalkıp banyoda yüzümü yıkayıp odaya geçtim. Üzerime rahat siyah krep kumaş bir pantolon, krem bol arkası uzun gömlek, ayağıma siyah spor babet giyip aynanın karşısına geçtim. Dalgalı saçlarımı tepeden topladım. Belli belirsiz makyajım la hazırdım. Kol çantamı alıp odanın kapısından çıkmak üzereydim ki boy aynasında artık büyümeye başlayan karnımı gördüm. Uzun zamandır aynada böyle kendime bakmamıştım. Artık yavaş yavaş belirginleşmeye başlayan karnım nedense hoşuma gitmeye başlamıştı.
"Küçük anneeeeee. Hadi ama Melek çayın soğudu ben başladım bileeee." Zeynep'in seslenmesiyle aynadan ayrılıp aşağıya indim. Ağzı dolu Zeynep yine her zaman ki neşesi üzerinde ıslık çalmaya başladı. Onun bu neşesi beni de neşelendiriyordu.
"Küçük anneye gel sen. Afeti derya bu kız yaa. Allah'ım neden erkek değilim. Bu kız kaçarmıydı beh beh beh..." Kahkaha atarak karşına geçip oturdum.
"Adın da Zühtü olurdu dimi. Ama ben sana bakmazdım bil istedim." Saçlarımı arkaya savurup küçük bir hıh la cevabımı verdim.
"Aa aa aa şuna bak hele neyin varmış benim kızım. Taş gibi kızım, heykel gibi erkek olurdum. Hem ayıp oluyor ama benim gibi birine cık demek."
"İşte sırf bu sebepten cık derdim canım. Taş kafalı bir erkek olurdun. Ben romantik severim."
"Senin için romantikte olurdum. Kırdın kalbimi." Küsmüş gibi davranıyordu. Tabii bir taraftan yemeye devam ondan yana hiç sıkıntımız olmaz zaten.
Hemen bir şeyler atıştırdım. Zeynep'in yanına gidip yanağını en sulu şekilde öptüm.
"Biliyorum aslanım şaka yaptım ben sana." Kahkahalarla bir birimize sarıldık.
"Hadi ben kaçar o zaman, aslında hiç istemiyorum burada tek başına kalmanı ama..."
"Saçmalama kızım İzmir'deyim asıl sana yazık ortamlara akma fırsatını kaçırdın."
"Öf Zeynep hiç akıllanmayacaksın."
Zeynep'i mutfakta bırakıp hemen dışarı çıktım biraz ilerledikten sonra önüme gelen taksiyi çevirdim. Adresi vererek işyerine gittim. Büyük binanın önünde indim. Aşağıdan yukarıya baktım, artık bu bina benim yeni işimdi. Derin bir nefes alıp daha fazla geç kalmamak için hızlı adımlarla içeriye girdim. Girişte danışmada duran görevliye doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET BEDEL(Wattpad/Sing of Hobe)
Teen FictionYANGINDA AİLESİNİ KAYBEDEN GENÇ BİR KIZ... HAYATINI DÜZELTMEYE ÇALIŞIRKEN BAŞINA GELENLER... KALDIRAMAYACAĞI KADAR YÜK BİNİNCE; HAYAT AĞIR GELİNCE... BİR ANDA MEYDANA GELEN MUCİZE. HAYAT DAHA KOLAY GELMEYE BAŞLADIĞI AN KABUSUYLA KARŞILAŞIRSA! BUNDAN...