Artık son noktadayım...
Yaşamam için kalan tek sebep vardı onu da kaybetmiştim artık. Bizim gibi insanların yaşayacağı tek şey... NAMUSUM!
Ölecektim bu şekilde yaşayıp hayatıma devam edemem. İnsanların bana ne diyeceğine değil, annem ve babamın namusuna sahip çıkamadığım için. Aynaya her baktığımda gördüğüm o surattan utandığım için. Allah affetsin yaşayamam...
Banyoya girip güzelce duşumu alıp çıktım. Saçlarımı kurutup yeni aldığım elbiselerimi giydim. Ağır adımlarla dış kapıya yöneldim, son kez boy aynasından bakıp ayakkabılarımı giyip çıktım.
En kalabalık caddeye yakın bir park var, oraya gidip bir banka oturdum. Son kez... Son kez izledim insanoğlunu ne kadar mutlulardı. Ben de olmayan şey vardı onlar da şuan o kadar kıskanmıştım ki onları...
Bir saatlik molanın ardından caddeye ağır adımlarla yürümeye başladım. Çok işlek bir caddeydi ve trafik saatiydi özellikle bu saati seçmiştim. Canına kıymak çok zor, Allah'ın verdiği o canı almak çok zor. Ama yapacak bir şeyim kalmadı. Kirpiklerimi kırptığım da anladım ağladığımı. Daha, daha fazla ağladım son günüm, son saatim, son dakikam ve son saniyelerim di.
Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Derin bir nefes alarak karşıdan gelen kırmızı klasik arabanın önüne attım kendimi. Acı bir ses duydum önce sonra yere sertçe vurduğumu hissettim. Canım çok yanıyordu, nefes almakta çok zorlanıyordum. Gözlerim... Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama okadar ağır geliyorlardı ki açmayı başaramamıştım. Başımda bir sürü insanın sesi kimi şaşkınlık nidalarıyla birbirlerine bir şeyler söylüyordu. Kimisi ambulansı aramaları için bağırıyordu. Bir kadın da kendinin yapmadığını bir den önüne çıktığımı söylüyordu.
Doğruydu ne diyebilirim ki...
Korktuğu belliydi, ağlıyordu arada elleri yüzümde geziyordu. Titriyordu, kolay da değildi. Artık nefes alışlarım çok daha zordu kendimden geçmeye başlamıştım. Gözlerimi son bir kez açmayı denedim. Göz kapaklarım çok ağırdı ama küçük bir aralık açılmıştı. Her yer bulanıktı etrafa bakmaya çalıştım tek görebildiğim pus. Gözlerim tekrar kapanmaya başladı son bir güç baktığımda yaklaşan ambulansı gördüm. Ama kurtulmak istemiyordum, ölmem gerekiyordu benim...
Derin bir nefes alarak gözlerimi açtığımda kendimi hiç istemediğim bir yerde buldum. Hastanedeydim...
Gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Duvarlar mavi renge boyanmış, sol tarafımda güneşi içeri davet eden bir pencere, karşımda tek kapılı bir dolap. Hafifçe doğruldum yattığım yerden kollarıma bağlı kablolar başucumda serum vardı.
Yine olmamıştı... Yine yapamamıştım.
Hayatımın mahvolmasını sağlayan o yangın herşeyimi almıştı. Yani ben öyle zannediyordum. Taki o lanet gece başıma gelenlerden sonra.
Evimizde çıkan o yangında annemi, babamı ve kız kardeşimi canımı Dilek'imi kaybetmiştim. Aklıma geldikçe göz yaşlarıma hakim olamıyorum. Canım o kadar yanıyordu ki milyonlarca iğne kalbime hepsi birden saplanıyo ama çıkmıyordu. Kanıyordu, içim yanıyordu ve söndürecek hiç bir şey yoktu... Hem de hiç bir şey.
Ben neden ölmedim ki! Neden? Onlar cennete giderken beni neden cehennemi yaşamam için burada bıraktılar.
Eğer... Eğer o gece arkadaşıma kalmaya gitmeseydim, bende onlarla birlikte ölecektim. Onlarla birlikte cenneti yaşıcaktım. Tanıdığım çoğu kişi ne kadar şanslı olduğumu söyleyip duruyordu.
Ya bende ölseymişim...
Ama bilmiyorlardı ki keşke dediğimi, bilmiyorlardı ki bunun olması için herşeyimi vereceğimi. Ki denemiştim de ama olmadı.
Kapı sesiyle kafamı sağ tarafa çevirmiştim. Beyaz önlüklü bir doktor içeri girdi, yüzünde gülücükle.
"Merhaba Melek hanım, ben dokturunuz Recep Altun."
Evet adımı söylemedim ben Melek Işıksaçan. Son zamanlar da ne adıma nede soyadıma yakışır hiç bir şey yapmıyordum. Cevap bekleyen doktora sadece başımla bir selam verdim. Ama o konuşmaya devam etti. Yatağımın ucunda duran dosyaya baktı ve bana döndü...
"Melek Hanım durumunuz gayet iyi. Fakat bir kadın doğum uzmanına görünmenizi tavsiye ederim."
"Neden?" dedim soğuk bi ses tonuyla
"Bebeğiniz için onunda durumu gayet iyi ama bu dalda bi doktora tekrar görünmeniz çok iyi olur. Hastanemizin en iyi doktorlarından biri olan Filiz hanımı buraya çağırdım zaten oda sizi bir kontrol edicek."
Öylece dona kalmıştım. Hareket edemiyordum...
"Melek hanım kendinize gelin iyimisiniz." doktorun sesini duyuyordum ama duyduklarım karşısında şok geçirmiştim. Duyduklarım yüzünden acım bin kat daha artmıştı. Kalbim kanamakla kalmamış artık parçalanmıştı. Ben o pis gecede o adi adamdan birde hamilemi kalmıştım. Nasıl olur? Allahım sen yardım et, sen sabır ver. Bu kadar büyük bir acıya katlanamam nasıl yaşarım.
O an aklımdan tek geçen şey onu aldırmak oldu. Doktorun beni sarsmasıyla tekrar dünyaya geldim.
"Haberiniz yokmuydu?"
"Hayır haberim yoktu. " yine aynı soğuklukla söylemiştim. "Keşke olmasaydı. Hemen aldırmak istiyorum onu." Tuttuğumu yeni farkettiğim nefesi konuşmalardan sonra hızlıca geri bıraktım.
O sırada kapı açıldı içeriye kızıl saçlı orta boylu hafif kilolu oldukça hoş bir kadın girdi. O da aynı gülümsemeyle sanki inadıma yapar gibi.
"Merhaba Recep Bey. Merhaba Melek Hanım."
"Küçük annemiz nasıl bakalım." bana bakarken yüzündeki gülümseme solmaya başlamıştı.
Ben hala ağlıyordum dinmek bilmiyordu gözyaşlarım tutamıyordum onları. Hayatım daha ne kadar kötü gider dedikçe üzerine bir yenisi daha ekleniyordu.
"İstemiyorum onu alın benden o benim değil." bağırmaya başlamıştım. Kadın doğum uzmanı yanıma gelip beni sakinleştirmeye çalıştı.
"Sakin ol Melek neden? Neden istemiyorsun o senin parçan senin çocuğun yapma böyle."
Elleri kollarımın üzerinde beni sarsmaya başladı ama bir işe yaramayacaktı. O et parçasından başka bir şey değildi. Hem de iğrenç pis bir adamdan olan.
Aklıma o akşam geldikçe yaram daha çok açılıyordu. Ağlamam bağırmam yetmişyormuş gibi daha fazla bağırmaya başladım daha fazla ağlamaya. Ellerim acımaya başlamıştı neden diye baktığımda ise tırnaklarımı ellerime geçirdiğimi yeni anladım. O kadar çok bastırmıştım ki kanamaya başlamıştı.
Sonra kolumda bir acı hissettim. Sonra uyuşmaya başladım, gözlerim ağırlaşmıştı. Kapanmaya başlıyorlardı. Ama dilimde aynı şey dönüp duruyordu.
"O et parçasını alın benden istemiyorum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA ESARET BEDEL(Wattpad/Sing of Hobe)
Ficção AdolescenteYANGINDA AİLESİNİ KAYBEDEN GENÇ BİR KIZ... HAYATINI DÜZELTMEYE ÇALIŞIRKEN BAŞINA GELENLER... KALDIRAMAYACAĞI KADAR YÜK BİNİNCE; HAYAT AĞIR GELİNCE... BİR ANDA MEYDANA GELEN MUCİZE. HAYAT DAHA KOLAY GELMEYE BAŞLADIĞI AN KABUSUYLA KARŞILAŞIRSA! BUNDAN...