vierzehn

762 79 229
                                    

"Luke!"

Ashton, Luke'un ismini bağırdığında Luke gözlerini kırpıştırdı ve ona baktı. Kafası bulutluydu, arkadaşı ise fazla enerjik duruyordu.

"Sen iyi misin, dostum?" diye sordu oğlan, kolunu kız arkadaşının omzundan çekerken. Luke cevap vermek için dudaklarını aralamışken çalan telefonuyla kaşları çatıldı. Onu bu saatte arayan olmazdı. Annesi okuldan saat kaçta döneceğini biliyordu, zaten genel olarak onu arayacak zamanı bile olmazdı çünkü çalıştığı devlet hastanesinde işler hep yoğundu. Jack, Luke'u aramak yerine mesaj atardı ve Ben de aradığı zamanlar eve geleceklerini, annesine söylememesini çünkü sürpriz olmasını istediğini haber verirdi. Liz sürprizleri severdi.

Luke telefonu cebinden çıkardı ve ekranda parlayan 'Calum' yazısını gördüğünde nefesi kesildi. Hızla ayağa kalkıp kafeteryadan çıkarken aramayı cevapladı. "Calum?"

"Evet" dedi Calum. "Çok gürültü var."

"Biliyorum, dışarı çıkıyorum."

Luke hızla yürümeye devam etti, merdivenleri ikişer ikişer çıkarken kendisine selam verenleri umursamadı. Calum ile fazla konuşamıyorlardı çünkü o, zor bir eğitimden geçiyordu ve dersleri bittiğindeyse yorgun olduğunu söylemişti. Jack'in üniversitedeki zamanlarını hatırlıyordu, haftada bir kere falan konuşuyorlardı ve bazen de hiç; bu yüzden Luke bir bakıma Calum'ı anlayabiliyordu.

Sorun şu ki, Calum asla gün içinde aramazdı. Bu da Luke'un bir problem olduğunu düşünmesine sebep oluyordu.

"Tamam" dedi Luke, okul binasından çıktığında. Bahçeyi saran demir engellere doğru ilerledi, ulaştığında iç çekerek gülümsedi. Konu ne olursa olsun, Calum onu aramıştı -ki Luke zaten onu gece aramayı planlıyordu çünkü parti gecesi büyük ihtimalle sarhoş bir şekilde onun aramasını cevaplamıştı- . "Pekala, nasıl gidiyor?"

"Michael kim?"

Luke kaşlarını çattı ve bir an Calum'ın tüm olanlardan haberi olduğunu düşündü; tüm o sevişme, elleşme, flörtleşme ve konuşmalardan. Tüm bedeni korkuyla gerilse de kendisini sakinleştirmeyi saniyeler içerisinde başarmıştı. Avucundaki teri pantolonuna sildi. "Michael'ı nereden biliyorsun?"

"Dün seni aradım." Luke bunu biliyordu. "Ama Riley'nin partisindeydin, telefonun da üzerinde değildi ve Michael açtı."

Luke mümkünmüş gibi kaşlarını daha fazla çattı. "Bir şey mi dedi?"

"Bir şey mi demesi gerekiyordu?"

Calum hep böyle yapardı. Eğer arkasından iş çevrildiğini düşünüyorsa ve bunu öğrenmek istiyorsa, karşısındakini suçlu hissettirmeye çalışırdı ve açıkçası bunu fazlasıyla başarıyordu. Luke gerçekten suçlu hissediyordu ama Calum'a ne yaptığını söyleyecek değildi.

"Hayır" dedi bu yüzden, istemsizce omuz silkti. "Sadece Michael ile bir arkadaşlığım yok, sana herhangi bir şey demiş olabilir."

"Bunu ona sor." Luke, Calum'ın sinir bozucu soğukluktaki ses tonuna karşı farkında olmadan elini yumruk haline getirmişti. Calum iç çekti. "Gitmem gerek."

"Pekala" dedi sarışın oğlan. Sesinin titrememesi için yutkundu ve gülümsedi. "Sonra konuşuruz."

"Evet, umarım. Bay."

"Bay."

Aramayı sonlandırdıklarında Luke umutsuzca telefonu kulağında tutmaya devam etti. Ardından kaşlarını çattı, telefonu indirdi ve aramanın bitiminden sonra kapanan ekranı tekrar açarak Michael'ın numarasını buldu. Onu aradığındaysa telefon saniyeler içerisinde açıldı. "L-Luke?"

"Senden nefret ediyorum" dedi Luke öfkeyle. Michael, Calum'a her ne dediyse Calum'ı şüphelendirecek bir şeydi ve Luke'un Calum'dan çıkaramadığı öfkesini birine atması gerekiyordu.

"Ne-"

"Calum'a ne dedin?"

"Calum mı?"

"Evet" dedi Luke hızla. "Ona ne sikim söyledin?"

"Hiçbir şey." Michael endişeyle konuşurken hattan gelen gürültü azalıyordu. "Gerçekten, aramızdaki şeyden bahsetmedim."

"Aramızda bir şey yok!" Luke bunu bağırarak söylediği için birkaç gözü üzerine çekti ama umursamadı çünkü ağlamadan önce sertçe söyleyebileceği tek sözcükler bunlardı. Gerisini titrek bir şekilde söyledi. "Aramızda bir şey olacağını düşünmen bile aptalca ve farkında mısın bilmiyorum ama tekrar söyleyeceğim, senden nefret ediyorum, Michael. Siktir git."

Luke aramayı sonlandırmak yerine telefonu öfkeyle yere attı, ardından yanaklarında gözyaşlarını hissetti ve "Siktir" dedikten sonra onları hızla sildi, ağlamasını bir dakikalığına durdurmak için derin bir nefes aldı ve okul binasına doğru gitti. Binaya girdiğinde kimsenin yüzüne bakmamıştı, en üst kattaki erkekler tuvaletine gitti ve şansına, içerisi boştu. Kendisini bir kabine kilitledi ve zil çalarken hıçkırıklarını bıraktı.


multideki luke'a öldüm falan filan

rainy day || muke/cake (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin