zwei

1K 103 189
                                    

Luke merdivenleri koşarak çıktığında fizik sınıfına doğru ilerledi ve kapıyı çalmadan içeri girdiğinde bir umut Bay Keys'in gelmemiş olmasını ummuştu. Yanılıyordu, Bay Keys her zaman tam vaktinde gelirdi ve geç gelenleri cezaya bırakmaktan çekinmezdi.

"Neden acele ediyorsunuz, Bay Hemmings?" diye sordu Bay Keys tek kaşını kaldırarak. Luke bu adamın ayakta durmak yerine evinde azraili beklemesi gerektiğini düşündü çünkü cidden onu sevmiyordu ve lise yılları boyunca cezaya kaldığı zamanları sayarsanız yarısından çoğuna bu adamın sebep olduğunu görebilirdiniz.

"Okuldan sonra, iki saat. Yerinize geçebilirsiniz."

Luke gözlerini devirmemek için kendisini tuttu ve sınıfa kısaca göz gezdirdikten sonra bakışları önce kırmızı saçlı çocukta takıldı, ardından herkesin önünde bir şeyleri -ki olan bir şey yoktu- belli etmemek için boş olan üç yerden en arka sıradakine oturdu.

Bay Keys anında derse döndüğünde Luke sadece kafasını masaya koyup uyuklamak istiyordu ki yapacağı şey de tam olarak buydu, fizik kitabını yanında getirmemişti. Kollarını yatay olarak sıraya koydu, kafasını onların üzerine yasladı ve bakışları kendi hizasında bulunan öğrenciler üzerinde dolaşırken dünkü çocuk ile göz göze geldi. Dudaklarında onun dudaklarını hissetti ve nefesinin kesikleştiğini fark ettiğinde dudaklarını araladı. Michael ise sadece ona bakıyor, herhangi bir tepki vermiyordu.

Luke, kanının damarlarında akış sesini duyduğunda kaşlarını çatarak başını diğer tarafa çevirme gereği duydu. Buna rağmen ders sonuna kadar onun bakışlarını üzerinde hissetmiş, gözlerini kapattığı an dudaklarını ezen o narin dudakları hatırlamıştı ve ders bittiğinde iyi sayılmazdı.

Gün boyunca kafasını dağıtacak şeyler aradı, hatta kafeteryada Ashton ile otururken yanlarına gelen iki kızla ilgilenmeye bile çalıştı ki eğer eşcinselseniz bunu yapmak sizi rahatsız hissettirir, yanlış bir şey yaptığınızı bilmenize rağmen buna devam etmek gibi. Ama şu zamana kadar Calum hariç kimse onun eşcinsel olduğunu öğrenmemişti ve kızların çoğu hala ona yeterince hayrandı.

Luke okul çıkışı cezaya kalanların gittiği, en alt kattaki edebiyat sınıfına girerken fazla kişi olmaması için dua etti. Kalabalık, iki saatini tamamen cehenneme çevirebilirdi çünkü bütün gün derslere girip bir şeyler karaladıktan sonra beyninizi dinlendirmek için sakin bir ortama ihtiyaç duyardınız.

Luke sınıfa bakarken sadece üç kişi olduğunu gördü ama o üç kişi yerine elli kişilik bir sınıfı tercih edebilirdi.

Kırmızı saçlı çocuk, sabah fizik sınıfında oturduğu gibi, kapıya yakın sıranın en arkasındaydı. Gözleri kesiştiğinde Luke yine kaşlarını çattı ama Michael ifadesizce ona bakmaya devam etti. Luke ise sınıfa öğretmenin girmesi ile pencere kenarındaki en arka sıraya, Michael'dan uzağa oturdu.

"Luke Hemmings?"

Luke'un dersine girmeyen ama öncesinde birçok kez okulda gördüğü, kırklı yaşlarında, gözlüklü ve seyrek saçlı öğretmen onun ismini elindeki kağıttan okuduğunda Luke yavaşça kolunu kaldırdı. "Burada."

Adam birkaç saniyeliğine ona bakmış, tekrar kağıda dönmüştü. "Alfred Dean."

Siyah saçlı, beyaz tenli bir çocuk elini kaldırdığında Luke göz ucuyla ona baktı. Kahverengi gözleri cezada olmasını umursuyormuş gibi durmuyordu. Adam ona baktı ve sonraki isme geçti. "Michael Clifford."

rainy day || muke/cake (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin