eins

1.1K 110 300
                                    

"Anladım" dedi Luke, buzdolabının kapağını açarken. En alt rafta tuttuğu üç kutu biranın bulunduğu poşeti alırken diğer eli de telefonunu kulağında tutuyordu. "Biliyorum, anne, içki yok."

Luke poşeti masaya koyarken annesinin iç geçirdiğini duydu. "Tanrım, bundan nefret ediyorum."

"Evet, bunu da biliyorum. Şimdi izninizle, Bayan Hemmings, film izleyeceğim."

Luke, annesini göremese de onun kaşlarını çattığını biliyordu.

"İçki yok" diye tekrarladı Liz, sert bir sesle. Ardından neşeli tonuyla devam etti. "Seni seviyorum, bebeğim. Yarın görüşürüz."

"Ben de seni seviyorum" dedi Luke gülerek. Ardından telefonu kapattılar ve Luke saate baktı, içki poşetini alarak hızlı adımlarla odasına çıktı. Poşetleri masasına koyduktan sonra altındaki pantolonunu çıkardı ve boxerıyla kaldığında soyunma odasında yaşadığı olay zihnine doldu. Çocuğun isminin Michael olduğunu hatırlıyordu ve hatırladığı bir diğer şey de gerçekten insanın kafasını karıştıracak bir görünüşe sahip olduğuydu. Luke kaşlarını çattı.

Skype çağrısının sesi kulaklarına dolduğunda kafası hızla masadaki bilgisayara dönmüş, onu arayan kişinin kim olduğunu bilmesine rağmen ismi tekrar okumuştu. Hızla çağrıyı açmak için hareketlendiğinde ayak bileğini burktu, tökezledi ve yere düşmemek için sandalyesine tutunduğunda sandalye kaydı. Sarışın oğlan dizleri üzerine düştüğünda eli de mauseu kavramış, işaret parmağı sol tarafına baskı uygulamıştı. Dizlerindeki acıyla "Siktir" diye mırıldandı.

"Luke?"

"Bir dakika."

Luke ayağa kalktı, ışığı kapatmaya gitti ve sonra el yordamıyla koltuğunu buldu, masasının ışığını açarken koltuğa oturmuştu. Ekranın yarısını kaplayan yüzü gördüğünde nefes alamadı, her seferinde olduğu gibi.

"Hey." Calum el salladı. "Nasıl gidiyor?"

Luke dolan gözlerini eliyle silerken güldü. "Harika."

"Ağlıyor mısın, Lukey?"

Luke sahte bir kızgınlıkla esmer oğlana baktı. "Her ağladığımda bunu söylemeyi kes."

Calum kıkırdadı. "Hoşuma gidiyor."

Luke sandalyesini yaklaştırırken esmer oğlan arkasındaki kapıya bakmıştı. Luke poşetten bir kutu çıkarırken gözlerini Calum'dan ayırmadı.

"Okul nasıl gidiyor?"

"Yorucu" dedi Calum iç geçirdikten sonra. Luke kıkırdadığında kaşlarını çattı. "Her sabah beşte kalkıp koşmayı denesene."

"Eğer böyle bir şey isteseydim ben de polis akademisine giderdim."

Luke birasını açarken Calum'ın odasından gelen gürültüyle ona döndü. Esmer oğlanın odası açıldı, içeri iki çocuk girdi ve kahkahalar atıyorlardı. Calum'ı gördüler, Calum onlara kısaca gülümserken çocuklar Luke'a baktı ve tekrar Calum'a dönüp ona doğru ilerlediler.

"Hey, bu kim?" diye sordu kumral olan, sarışın olan da yüzünü ekrana doğru yaklaştırdı ve Luke bu görüntüye güldüğünde sarışın olan da güldü. "Hey, Ken, burada çok ateşli bir çocuk var."

Çocuk geri çekilirken kahkaha attılar, Luke da onlara eşlik etti.

"Siktirin gidin" dedi Calum. Ken isimli kumral çocuk gülmeye devam ederken sarışın olan tekrar Luke'a baktı ve "Calum'ın sevgilisisin, değil mi?" diye sorduğunda "Ben buradayım" dedi Calum sesini yükselterek. Sarışın olan, Calum'a kısa bir bakış attı. "Seninle konuşmuyorum." Luke'a döndü. "Seksi olanla konuşuyorum."

Luke kahkaha atarken Calum kaşlarını çattı ve Ken, sarışın olanı kapıya doğru çekiştirmeye başladığında güldü.

"Çocukları rahatsız etme, seni velet" dedi Ken. Sarışın olan dudaklarını büzdü ve Ken onu dışarı çıkarmadan önce gülmekte olan Luke ile göz göze gelmeye çalıştı. "Ara beni, sarışın!"

Ken, sarışın olanı tamamen odadan çıkardı ve kendisi de çıkmadan önce Calum'a döndü. "Bira ısmarlayacaktım ama meşgul görünüyorsun, bu yüzden gidiyorum."

Ken göz kırptığında Calum gözlerini devirdi ve odada sadece kendisi kaldığında bir tebessümle nefesini verdi. "Tanrım, bunun için üzgünüm. Özellikle Brave adına özür dilerim."

"Sorun değil" dedi Luke. "Eğlenceli birine benziyor."

"Adi herifin tekidir ve hey, sen benimsin."

Luke biradan bir yudum almadan önce güldü, içkiyi yarıladı. Bu sırada Calum dikkatle onu izliyordu. Luke birasını masaya koyarken Calum'ın dudaklarını yaladığını gördüğünde gülümsedi, kendisi de dudaklarını yalayarak orada kalmış olan bira tadını almış oldu. Calum'ın gözleri onun dudaklarında takılı kalmıştı.

"Hey, iyi misin?" Luke alay edercesine sorduğunda esmer oğlan onun gözlerine baktı ve bundan keyif aldığını gördüğünde gözlerini kıstı. "Bilerek yapıyorsun."

"Neyi?" Luke masumca sordu, Calum sırıttı ve ayağa kalkıp kapıyı kilitlerken Luke onu izledi. Calum sandalyesini bilgisayardan biraz uzaklaştırdı, böylelikle Luke onun tüm vücudunu görebiliyordu.

Calum tişörtünü çıkarırken Luke ekrana yaklaştı, sevgilisinin bronz tenini gördüğünde aralık olan dudaklarından akan nefesler kesikleşmeye başladı. Calum pantolonunu da çıkarırken Luke ise iç çamaşırını zorlayan uzunluğunun üzerine elini koydu ve dudakları arasından bir inleme sıyrıldı, Calum da onun arkasından inlerken elini boxerından içeri sokmuştu. Kafasını geriye attı ve Luke da aynı şeyi yaptı. "Siktir."

"Sikeyim." Calum kendini durdurmaya çalıştı, eli hala uzvunu tutarken Luke'a döndü. "Burada olmadığın için senden nefret edebilirim."

Luke da elini iç çamaşırından içeri soktu, parmakları uzunluğunu kavradı ve kafasını geriye atarken inleme ile gülme arası bir ses çıkardı.

Calum hırıltılı bir şekilde nefesini verdikten hemen sonra boxerını teninden çekti ve bacaklarından kurtararak yere düşmesini sağladı. Bu sırada Luke da kendini okşuyor, penisini hareket ettirirkenki terli görüntüsü ile Calum'a bir şölen sunuyordu. Herhangi bir insanın, Luke bu haldeyken kendinden geçmemesi imkansızdı.

Luke boşalana kadarki süre boyunca Calum'ın inlemelerini dinledi, gözlerini açabildiğinde onun kendisini hareket ettirirkenki görüntüsü ile kalbi daha hızlı çarptı ve genellikle Calum'ın ellerini bedeninde hayal etti. Elleri saçlarında, sırtında, göğsünde ilerledi ve dudakları da teninden ayrılmadı. Calum'ın öpücüklerini kasıklarında hissedebiliyor ve onun kalçasını kavramasının hayaliyle inliyordu. Bu, Luke diğerlerinden daha derin ve içinde Calum'ın isminin de geçtiği bir inleme bırakarak eline dolan sıvıyı hissetmesiyle bitti. Calum da onunla birlikte gelmiş, Luke'un ismi yerine 'bebeğim'i kullanmıştı. Luke buna yorgunca gülerken Calum kendisini bilgisayara doğru yaklaştırdı ve böylelikle bel altının görünmemesini sağladı. Alnındaki terler şakakları ve gözleri üzerinden akıyor, Luke yarı açık gözlerle ona bakarken bunu tekrarlamasını istemesine sebep oluyordu ama yapamayacak kadar yorgundu.

"Seni özledim" dedi Luke kısık bir sesle. "Siktir, seni çok özledim."

"Ben de, Luke." Calum kapıya baktı, tekrar Luke'a döndü. "Gitmeliyim. Buraları temizlemem gerek."

Sarışın oğlan hafifçe gülerken kalbi acıyordu ve boxerındaki ıslaklık onu rahatsız etmeye başlamıştı. Yine de Calum'ın gitmesini istemezdi. "Pekala."

"Seni seviyorum" dedi Calum samimiyetle. Luke dolu gözleriyle ona baktı, tebessüm etti. "Ben de seni seviyorum."

Aramayı sonlandırdılar. Calum önce üzerini giydi ve etrafı temizlemeye başladı. Luke ise banyoya girmiş ve aptal gözyaşları ile birlikte bir saat geçirmişti.

luke elden gitmiş haberimiz yok aq

ve şşş o ibne değil

rainy day || muke/cake (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin